Suudi Arabistan’la normalleşme sürecinin arkasındaki Yunanistan faktörü

04:0023/06/2022, Perşembe
G: 22/06/2022, Çarşamba
Mehmet Acet

2021 yılı Mart ayında, Girit Adası’nda Yunan savaş uçaklarıyla Suudi Arabistan ordusuna ait F-15 uçaklarının aynı tatbikatta yan yana uçuş yaptığı günlerde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mısır’la ilişkilere dair sorulan bir soruya Suudi Arabistan’ı da dâhil ederek verdiği cevabı hatırlayarak başlayalım.Bir Cuma namazı çıkışı, bu konu kendisine sorulduğunda Erdoğan şöyle demişti:“Mısır halkını Yunanistan’ın yanına yerleştirmek söz konusu değil. Olması gereken yerde görmek isteriz. Suudi Arabistan’ın

2021 yılı Mart ayında, Girit Adası’nda Yunan savaş uçaklarıyla Suudi Arabistan ordusuna ait F-15 uçaklarının aynı tatbikatta yan yana uçuş yaptığı günlerde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mısır’la ilişkilere dair sorulan bir soruya Suudi Arabistan’ı da dâhil ederek verdiği cevabı hatırlayarak başlayalım.

Bir Cuma namazı çıkışı, bu konu kendisine sorulduğunda Erdoğan şöyle demişti:

“Mısır halkını Yunanistan’ın yanına yerleştirmek söz konusu değil. Olması gereken yerde görmek isteriz. Suudi Arabistan’ın Yunanistan ile ortak tatbikata girmesi de bizi üzmüştür. Biz Suudi Arabistan’ı da böyle bir kararda görmek istemezdik. Bunu da görüşeceğiz, bu böyle olmamalıydı diye düşünüyoruz.”

Bir de şu var:

Arap ülkelerindeki yönetimlerle Türkiye arasındaki ilişkilerin
‘mevsim normallerinde’
olması, sadece siyaset ve diplomasinin değil, askeriyenin de önem verdiği bir husus olageldi.

Başka hiçbir bakımdan olmasa bile, Yunanistan faktörü nedeniyle böyle bir alaka söz konusu.

Altı ay kadar önce, bir sohbet sırasında üst düzey askeri bir yetkili, Türkiye’nin Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la ilişkilerini normalleştirme sürecinden bahsederken, sözü Atina’nın hâletiruhiyesine getirip,
“Yunanistan kalpten gidecek”
şeklinde bir ifade kullanmıştı.

(O günlerde, özellikle BAE özelinde, o kadar düşmanlık ettikten sonra bu kadar yakınlaşmanın ne kadar doğru olduğu sorusuna aynı isim, Fransa ve Almanya’nın tarihleri boyunca yaşadıkları büyük savaşlardan sonra nasıl barıştıklarını anlatan örneklerle cevap vermişti.)

ABD SEÇİMLERİ İLE DEĞİŞEN ŞARTLAR, DEVRDEYE GİREN YENİ DİNAMİKLER

Geride kalan birkaç yıl içerisinde Atina, Ankara’nın Arap ülkelerinin yönetimleriyle ilişkilerinin kötüleşmesini fırsata çevirmek için elinden gelen her şeyi yaptı.

Karşılıklı ziyaretler, anlaşmalar, askeri tatbikatlar yapıldı.

Ancak Kasım 2020’de ABD’de yapılan seçimlerin ardından oradaki yönetimin değişmesi ile yeni dinamikler denkleme girdi.

Biden yönetiminin Körfez’e karşı mesafeli bir tutuma hareket edeceği, öte yandan İran’la arayı düzeltmeye dönük adımlar atacağı anlaşılınca, şartlar değişti.

Ankara da arzusunu belli etti tabii ancak asıl karşı tarafta, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’nde Türkiye ile ilişkileri yeniden iyileştirme anlamında yeni bir irade ortaya çıktı.

Devamı Suudi Arabistan’la geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ramazan ayında yaptığı geziyi, dün Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın Ankara ziyareti takip etti.

Bu ziyaretin ardından birtakım yasakların, Türk ürünlerine uygulanan ambargoların kalkması, ekonomik ilişkilerin canlandırılmasına dönük adımların atılması bekleniyor.

Bu türden konularda müzakere yürütürken, önceden belirlenmiş bir ‘yol haritası’ ile takvime bağlı şekilde ilerleme yönteminin sıkça uygulandığını biliyoruz.

İki ay kadar önce üst düzey bir Türk yetkiliden, Suudi Arabistan ile ilişkileri normalleştirme sürecinin de üzerinde anlaşılmış bir
‘yol haritası’
ile ilerleyeceğine dair ifadeler duymuştum.

Muhtemelen süreç, böyle bir seyirde ilerleyecek.

ABD’NİN SUUDİ ARABİSTAN POLİTİKASINDA İKİRCİKLİ TUTUMU
Türkiye’de muhalefet, her zamanki yaklaşımıyla
“Dün öyleydiniz, bugün böyle”
kalıbıyla meseleye yaklaşıp eleştirilerde bulunuyor.
İlişkiler kötüyken,
“dış politikada yalnız kalan Türkiye”
söylemi, düzeldikten sonra ise,
“Dün düşmandınız, bugün nasıl dost oldunuz”
eleştirisi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bağlamda gelen eleştirilere cevap verirken, “Devletler arasında bu tür gidiş gelişler, iniş çıkışlar olabilir ve olmuştur da” demişti.

Ben size bir başka hatırlatmada bulunayım…

2018 Ekim başında İstanbul’daki Kaşıkçı cinayeti işlendiğinde, Türk istihbaratının bulduğu kanıtlara en fazla ilgi, ABD makamlarından gelmişti.

Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Başkanı Gina Haspel, Washington’dan kalkıp Türkiye’ye geldi.

Devamında CIA, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili geniş bir rapor hazırladı.

Sonra ne mi oldu?

“Hayatın gerçekleri”
öne çıktı, Amerikan yönetimi Suudi Arabistan’la arayı bozma anlamına gelebilecek her türlü adımdan uzak durmaya yöneldi.
Hani, bazen
“Âlemin enayisi biz miyiz”
diye sormak istersiniz ya.

Bu da öyle bir şey.

#Suudi Arabistan
#Yunanistan
#Mısır
#ABD