Türkiye, 2016 yazından itibaren büyük bölümü Suriye kaynaklı olan güvenlik tehditlerini önemli ölçüde kırmayı başardı.
Bu durum tabi, Fırat’ın Batı yakası için geçerli.
2018 başından itibaren Afrin harekatı ve İdlib’e yönelik tehditlerin müzakere masasında çözüm yoluna girmesi, Ankara’ya önemli bir avantaj sağladı.
Bununla birlikte Ruslarla Suriye masasına oturulunca kaydedilen mesafeler, ABD ile yürütülen müzakerelerde ne yazık ki aynı ölçüde verim sağlamıyor.
Geçen yılın Kasım ayında Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verdiği “Artık YPG’ye silah verilmeyecek” sözü, devamında Suriye’deki askerlerini çekeceği açıklaması, Ankara’ya bu bağlamda ihtiyatlı bir iyimserlik havası getirmişti.
Ama devamı gelmedi.
Trump iki konuda da kulağının üstüne yattı ve şimdi ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi projesi rafa kalktığı gibi, YPG’ye son dönemde yeniden silah sevkiyatı başladı.
Yani başa dönmüş olduk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki günkü Meclis Grup toplantısında muhtemelen istihbarat başkanlığının kendisine sunduğu verileri kamuoyu ile paylaşarak rakamlar verdi:
“İşte Suriye’nin kuzeyinde yaklaşık 19 bin TIR’ı Amerika silah araç gereçlerle oraya YPG-PYD’ye gönderdi. Orada teröristler var, bunlar PKK’nın yan kolları. Bunun yanında da Amerika’nın 22 tane üssü var. Üsler de takviye ediliyor. 3 bin civarında da kargo uçakla buraya silah, mühimmat, araç gereç gönderildi. Peki bunlar kime karşı kullanılacak? O sınırın öbür tarafında kim var? Türkiye var. Biz sizinle stratejik ortak değil miyiz, bu nasıl stratejik ortaklık?”
Bütün bu yeni gelişmelerin, İsrail ve Suudi Arabistan’ın bu defa da İran tehdidini gerekçe göstererek ABD’yi Fırat’ın Doğusunda tutma çabalarında başarılı olduklarını gösteriyor.
Yine bu yeni durum, artık herkesin ezbere bildiği Fırat’ın Doğusu kaynaklı tehditler konusunda Türkiye’nin alarm durumunda kalmasını zorunlu kılıyor.
ABD, Kuzey Suriye konusunda Türkiye ile bir tek Münbiç bağlamında ilerlemeye açık bir tutum sergiliyor.
Tabii bu iş için çok da gönüllü olmadıkları atılan adımların yavaşlığından anlaşılabiliyor.
Haziran başında Washington’da sağlanan uzlaşma takvime bağlı idi ama ABD’nin işi ağırdan alması nedeniyle o takvim planlandığı gibi ilerlemedi.
4 ay sonra sağlanabilen tek somut ilerleme, bir grup ABD askerinin ilerisi için planlanan ortak devriye faaliyetlerinin eğitim safhası için şu günlerde Ankara’ya gelişleri oldu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Artık Münbiç’ten YPG’lilerin tamamen çıkartılması ve Münbiç’in yerel insanlarına bırakılması, yönetim bakımından da güvenlik birimleri bakımından da bırakılmasının zamanı geçmiştir.” Açıklamasının da bu yeni gelişme bağlamında sarf edildiğini düşünebiliriz.
Son gelişmeler etrafında güncellememiz gereken sorumuz şu:
ABD, Suriye’nin Kuzey Doğusu’nda fiili olarak yürüttüğü PKK/YPG projesini Fırat’ın Batısı’na taşıma fikrinden tümüyle vazgeçti mi, vaz geçmedi mi?
Münbiç özelinde olup bitecekler, bir yerde bu sorunun da test edilmesi anlamına geliyor.
Daha önceki yıllarda ABD ile Türkiye arasındaki Suriye müzakerelerinin ‘eğit-donat’ programıyla hayata geçirilmeye çalışıldığını, ancak o dönemki Obama yönetiminin işi oyalama taktiklerine dökmesi nedeniyle bu projenin fiyaskoyla sonuçlandığını hatırlıyoruz.
Şimdi de Münbiç özelinde ilerisi için planlandığı söylenen ortak devriye faaliyetlerinin eğitim safhasının ancak başlayabilmesine kuşkuyla yaklaşmak için bir sürü gerekçe sıralanabilir.
Münbiç şu bakımdan önemli:
YGP’nin bu kentten çıkması demek, PKK-YPG projesinin Türkiye’nin Suriye sınırlarını boylu boyunca kontrol etmesi fikrinden kısmen vaz geçilmesi anlamına gelecektir.
ABD bu fikri acaba ne kadar hazmedebildi?
Sahada PKK/YPG militanlarıyla yiyip içtikleri ayrı gitmeyen Amerikan askerleri Türkiye ile ABD yönetimleri arasında sağlanan uzlaşmayı gerçekten benimseyebildiler mi?
Yoksa, Münbiç işini de bir ‘oyalama tüneline’ sokup günün birinde projenin bütününe geri dönme hesapları yapılıyor
olabilir mi?
Şimdilik şu kadarını söyleyebiliriz:
Münbiç için planlanan devriye faaliyetlerinin eğitim safhasının başlamış olması, devamının nasıl geleceğini dikkatle izlemek koşuluyla ancak küçük bir başlangıç olarak görülebilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.