Seçim sonuçları: Algılar/olgular

04:0011/04/2019, Perşembe
G: 11/04/2019, Perşembe
Mehmet Acet

Bir İngiliz akademisyen, “Perceptions are reality/Realities are perception/Algılar gerçektir/Gerçekler algıdır” demiş.Algıların, olguların önüne geçtiği bir zamanda yaşıyoruz.Son 10 gündür yapılan seçim tartışmaları da bu sözü doğruladı.İşin gerçeği, 31 Mart’ta bir mahalli seçim değil de, bir genel seçim yapmış olsaydık, 24 Haziran’da yapılan bir önceki seçimlerden farklı bir sonuç çıkmamış olacaktı.Ama son 10 gündür yürüyen tartışmalara baktığınızda, tuhaf bir şekilde Ak Parti’nin baraj altında

Bir İngiliz akademisyen, “
Perceptions are reality/Realities are perception/Algılar gerçektir/Gerçekler algıdır
” demiş.

Algıların, olguların önüne geçtiği bir zamanda yaşıyoruz.

Son 10 gündür yapılan seçim tartışmaları da bu sözü doğruladı.



İşin gerçeği, 31 Mart’ta bir mahalli seçim değil de, bir genel seçim yapmış olsaydık, 24 Haziran’da yapılan bir önceki seçimlerden farklı bir sonuç çıkmamış olacaktı.

Ama son 10 gündür yürüyen tartışmalara baktığınızda, tuhaf bir şekilde Ak Parti’nin baraj altında kalmış bir parti muamelesi gördüğüne tanık oluyoruz.

Ben yine de biraz algılarınızın ayarlarıyla oynayıp, işin gerçeğini söyleyeyim;

Aslında 1 Nisan sabahını da, 15 Temmuz sonrası oluşan ‘
İttifaklar döneminin
’ ortaya çıkardığı yüzde 50 bandına çok yakın sonuçlarla karşıladık.

Bir tarafta Ak Parti/MHP, öbür tarafta CHP/İyi Parti/HDP.

16 Nisan’da yapılan referandumun sonuçlarını 24 Haziran’a vurun, 24 Haziran’ı alıp 31 Mart’ın karşısına koyun, değişen bir şey olmadığını görürsünüz.

Şöyle de anlatabiliriz:

Referandum ve sonrasında yapılan seçimlerde partiler arasında dikkate değer, üzerinde durmayı fazlasıyla hak eden bir ‘
Oy geçişkenliği
’ oluşmadı.

Yani seçmen kendisine yakın durduğu partiye sadakatini koruyor.

Çıkan sonuçları, yüzde 2/2,5 civarında farklılık gösteren katılım oranlarını, ‘
Küskünlük
’ başlığı altında toplayarak analiz etmek, belki de ‘
Parti
değiştirenlerin
oranı
’ başlığı üzerinden yürütmekten daha sağlıklı da olabilir.
BU DİRENCİ KIRAN AVANTAJLI HALE GELİR

Buraya kadar böyle ama bu yazdıklarımız seçim sonuçları üzerinden çıkarılacak dersler bahsi üzerinden ilerlemeye bir mani teşkil etmiyor.

Takribi 4 yıl 2 ay sonra yapılacağı öngörülen bir sonraki seçime kadar seçmen davranışını etkilemeye dönük olarak köprünün altından daha çok sular akıp gidecek.

Bu anlamda ‘
Oy alma kapasitesini
’ genişletenler, ittifakların seçmen bazında direncini kırabildiği kadar kırabilenler, avantajlı hale gelecek.

31 Mart’a giden yolda CHP yönetimi, toplam oylar anlamında etkisini belirgin bir şekilde göstermese de, bundan sonrasını yakından izlemeyi gerekli kılan iki önemli hamle yaptı.

1- Sonuçlarına herkesin odaklanacağı yerlerde, kendi geleneğinden gelmeyen, toplumun ortalama değerleriyle kavgalı görüntüsü vermeyen adaylar çıkardı. Bu yönelimin köprüyü geçene kadar geçerliliği olan bir ‘
İllüzyon
mu
’, yoksa sahiciliği olan bir makas değişikliği anlamına mı geldiğini, önümüzdeki aylar, yıllar içerisinde görülecek tutumlar test edecek.
2- Kampanya dönemini olabildiğince ‘
Kampanyasız
’ şekilde yürütmek, siyasi gerilimden uzak durmak.
Bu ikisi yeni bir duruma tekabül ediyor ama siyasi analiz bakımından Ak Parti’nin ana omurgasını oluşturduğu ittifakın direncini kırma anlamında sahiciliğini ciddi anlamda sorgulamaya devam etmeme rağmen ileriye dönük ‘
pırıltılar
’ içerdiğini belirtmeliyim.
AK PARTİ BU HAMLEYE NASIL CEVAP VEREBİLİR?
İttifak direncini kırmanın yolunun ‘
Oy
alma
kapasitesini
’ artırmaktan geçtiğini göz önünde bulundurursak, iktidarın 31 Mart’tan dersler çıkarmaya tam da bu noktadan başlayabileceğini düşünebiliriz.

Seçmen geçişkenliğinin daha kolay olduğu Ak Parti MHP ortaklığına karşı, daha fazla benzemezlerin bir arada olduğu karşı ittifakı bir arada tutabilen faktörler neler olabilir?

Ya da şöyle sorabiliriz:

İyi Parti’ye, CHP’ye gönül verdiği halde, HDP’nin gizli ortak olmasını öncelikli sorun olarak düşünmeyenlerin motivasyonu hangi başlıklardan oluşuyor?

Burada oluşan direnci kırmak için neler yapılabilir?

En kestirme haliyle kendi yanıtımı vereyim:

Ekonomide sıkıntıları azaltan, demokraside, hukukta yeni adımlar atan bir iktidar profili ortaya çıkarılabilirse, karşı tarafta bulunan birbirine daha az benzeyenlerin oluşturduğu ittifakın seçmen düzeyindeki direnci kırılabilir.

Bu anlamda 24 Haziran seçimleri öncesi Mayıs başında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı manifestonun içeriği başlı başına bir referans olarak görülebilir.

O manifestodan 3 tane başlık alıp buraya taşıyarak noktayı koyalım:

“Dün olduğu gibi bugün de demokrasiden, özgürlükten, hakların serbestçe kullanılmasından yanayız. Yarın da öyle olacağız.”
“AK Parti yürüyüşüne başladığımız günlerde 3-Y olarak adlandırdığımız yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele etmek, en önemli hedeflerimiz arasında olmaya devam edecektir.”
“Biz milletin egemen olduğu tam bağımsız, tam demokratik ve müreffeh Türkiye istiyoruz.”
#Algı
#Olgu
#Seçim
#31 Mart