S-400 için kum saati işliyor

04:0020/05/2019, Pazartesi
G: 20/05/2019, Pazartesi
Mehmet Acet

S-400 füzeleri konusunda bir süredir sessiz bir duruş sergileyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün yeniden topa girdi.Acaba yeni bir durum değerlendirmesi mi yapıyor?Acaba ABD ile yeni bir kriz yaşamama adına, bir çıkış formülü mü arıyor sorularını akıllara getiren bu sessizlik bitince, Erdoğan’ın duruşunda milim değişiklik olmadığı fark edilmiş oldu.Önceki akşam iftar sonrası gençlerle yaptığı programda konuşan Erdoğan,“S-400 konusunda geri adım atmak söz konusu değil”dedi,“S-400’den sonra

S-400 füzeleri konusunda bir süredir sessiz bir duruş sergileyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki gün yeniden topa girdi.



Acaba yeni bir durum değerlendirmesi mi yapıyor?

Acaba ABD ile yeni bir kriz yaşamama adına, bir çıkış formülü mü arıyor sorularını akıllara getiren bu sessizlik bitince, Erdoğan’ın duruşunda milim değişiklik olmadığı fark edilmiş oldu.

Önceki akşam iftar sonrası gençlerle yaptığı programda konuşan Erdoğan,

“S-400 konusunda geri adım atmak söz konusu değil”
dedi,
“S-400’den sonra bir de S-500 söz konusu. S-500’de de yine bir ortak üretim söz konusu olacak”
diye ilave etti.
Erdoğan’ın bu sözleriyle
‘satış iptali’
öncesi bir yumuşak geçiş olarak gündeme gelen
‘erteleme’
seçeneğinin de rafa kalktığı anlaşılıyor.

Bu durumda, yine Erdoğan’ın işaret ettiği üzere S-400’lerin Haziran sonu gibi parça parça Türkiye’ye gelmesi, öngörülen bölgelere kurulumunun yapılması, yazılım ayarlarının hayata geçirilmesi, dost/düşman tanımının yapılması gibi işlemlerin belirlenen takvim içerisinde yerine getirilmesini bekleyebiliriz.

İki yıl önce anlaşması yapılan bu füzelerin teknik görüşmelerini Cumhurbaşkanlığına bağlı Savunma Sanayii Başkanlığı yürütüyor.

Bu konuları kendisi ile değerlendirme fırsatı bulduğum SS Başkanı İsmail Demir, Rusya ile yapılan sözleşmeye uygun şekilde takvimin ilerlemeye devam ettiğini, kendileri açısından herhangi bir sorun olmadığını söylüyor.

S-400 NATO SİSTEMİNİN DEĞİL TÜRKİYE’NİN KENDİ MALI OLACAK

Savunma Sanayii Başkanı Demir’e sorduğum sorular ve aldığım cevaplar üzerinden birkaç kritik noktayı vuzuha kavuşturmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Geçen hafta Türkiye’ye gelen NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, NTV televizyonuna verdiği mülakatta, Türk makamlarını kastederek,
“NATO’da farklı sistemlerin çalışamayacağını söyledik”
şeklinde bir ifade kullanmıştı.

İlk bakışta bu cümle, NATO’nun pozisyonu ABD’ninkinden farksız mı acaba diye düşündürtüyor.

Hâlbuki aynı NATO’nun aynı Genel Sekreteri daha önce yaptığı açıklamalarda, ittifakı tehdit etmemesi şartıyla her üye ülkenin bu füzeleri alma hakkının olduğunu dile getirmişti.

Demir’e Stoltenberg’in bu sözlerini hatırlattığımda, aynı soruya defalarca cevap vermiş olmanın
‘hazırcevaplığı’
ile karşılık verdi.

Şöyle dedi:

“Biz bu sistemin NATO sisteminde çalışmayacağını, gerekli çalışmaları usulüne uygun yapacağımızı defalarca söyledik. Gerekli tedbirleri aldıysanız NATO sistemini kesinlikle tehlikeye sokmayacaktır. Bu endişelerini gidermek için de her türlü diyaloğa açık olduğumuzu belirttik.”

Bu ifadeler;

1-S400 füzelerinin NATO’nun değil, Türkiye’nin malı olacağını,
2-“Gerekli tedbirlerin” alınması ile yani dost/düşman tanımının NATO sistemine uygun hale getirilmesi ile ittifaka dönük herhangi bir tehdit durumunun kalmayacağını,
3-Varsa başka her türlü endişeye karşılık olarak Türkiye’nin diyaloğa açık kalmaya devam edeceğini gösteriyor.
ABD’NİN DERDİ BAĞCI DÖVMEK Mİ

Ankara’nın ABD’ye dönük S-400 yaklaşımının da benzer temel ilkeler üzerine oturduğu anlaşılıyor.

Bir defa Washington’un asıl niyetinin ne olduğu sorusu üzerindeki rezervler saklı tutulmakla birlikte, mazeret bırakmayan bir düşünce pratiği ile ilerlendiğini söyleyebilirim.

Amerika’dan gelen
‘erteleme’
önerisine karşılık, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamalarına yansıyan
“Anlaşması bitmiş, sözleşmesi yapılmış, parasının bir kısmı ödenmiş bir konunun nesini erteleyelim”
sorusu soruluyor.

Devamında ise, eğer mesele NATO sistemi yahut F-35 savaş uçaklarının güvenliğini tehdit etme meselesi ise, bu konuları bütün boyutlarıyla görüşmeye hazırız mesajı verilmiş oluyor.

ABD’ye
‘mazeret bırakmama’
stratejisi dediğim nokta burası.
Tersinden bakarsanız, günün sonunda
“Amerika’nın asıl derdi ne”
sorusunu iyot gibi açığa çıkaracak bir yaklaşımdan söz ediyoruz.

Gerçekten S-400’ler NATO sistemini ya da F-35 savaş uçaklarını tehdit eder korkusuyla mı hareket ediyorlar, yoksa Türkiye’nin böyle bir sistemi satın almasına kategorik olarak karşı oldukları için mi cingar çıkartıyorlar.

İsmail Demir’in tam da bu bağlama oturan şu sözlerine dikkat çekerek noktalayalım:

“Biz meselenin teknik durumundayız. Endişesi olan var ise biz bunu çözüme kavuşturacağımıza inanıyoruz. Gerek TSK’daki arkadaşlar gerek diğer teknik arkadaşlar masada her türlü çözümü bulmaya hazırız. Bize almamamız için somut sebep gösterirlerse bunu konuşmaya hazırız.”
#TSK
#NATO
#S-400