Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın programında, geçen Cuma günü Rusya Devlet Başkanı Putin’le yaptığı telefon görüşmesi öncesinde bir Rusya gezisi yoktu.
Belli ki Putin o görüşmede, Erdoğan’ı ısrarlı bir şekilde ülkesine davet etmiş, Cumhurbaşkanı da Salı günkü programını boşaltarak, günübirlik Moskova gezisi yapmaya karar vermişti.
İdlib krizi, gezinin tek gündemi olacak diye düşünülüyordu ama öyle değilmiş.
Israrın ve davete icabetin nedeni dün belli oldu.
S-400 bataryalarının ikinci partisini taşıyan Rus uçağının Mürted Hava Üssü’ne iniş yapmak için alçalmaya başladığı saatlerde, Erdoğan ve Putin, MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı’nın açılış töreninde boy gösterdi.
Fuar gezisinin en dikkat çekici anı ise, Rus yapımı beşinci nesil savaş uçağı olarak bilinen Su-57’nin başında verilen resimlerdi.
Putin, uçağın özellikleriyle ilgili detaylı bilgiler veriyor, Erdoğan da dikkatli bir şekilde anlatılanları dinliyordu.
Peki…
Bu resmi, 2017 baharında Soçi’de S-400’ler için gizlice atılan imzaların Su-57’ler özelinde yeni bir başlangıç anı olarak görebilir miyiz?
İleride, birkaç yıl içinde pekâlâ bu da mümkün hale gelebilir.
3 Mayıs 2017’de Erdoğan’ın Soçi’ye yine günübirlik bir programla yaptığı geziye katılmış ve bir gazeteci merakıyla orada, görünenden daha farklı bir şeyler olduğunu sezmiştim.
Basın, istihbarat kökenli Rus Devlet Başkanı tarafından 15 dakika boyunca domates ithalatının zorlukları konusunda bilgilendirilirken, arka planda S-400 anlaşması tamamlanmıştı bile.
Bu defa böyle bir yönteme de gerek duyulmadı tabii.
Erdoğan ve Putin, Su-57 uçağının önünde resim verirken, o resmin mesajlarının nerelere ne şekilde ulaşacağını hesap ederek hareket ediyordu.
Türkiye ile Rusya arasında gürültüsü hâlâ dinmemiş olan hava savunma sisteminin arkasından, taarruz uçakları üzerinden yapılacak ikinci bir alışverişin, hiç kuşkusuz ticari bir anlaşmanın ötesine giden anlamları olacaktır.
Ankara açısından bu denklemin deklare edilmiş, gayet anlaşılabilir bir açıklaması var.
O da şu:
Ruslar, daha doğrusu Putin’in Erdoğan’la birlikte Su-57 uçağının başında resim vermesinin anlamı da çok açık:
O da, Ankara’nın NATO ve örgütün patronluğunu yapan ABD ile yaşadığı pürüzleri, sorunları fırsata dönüştürüp, Türkiye’nin Atlantik İttifakı içerisindeki konumunu zayıflatmak, ileride mümkün olursa koparmak üzerine bir strateji izliyor.
Değilse geçmişi savaşlarla dolu olan iki ülkenin askeri anlamda birbirleriyle yakınlaşmasını salt bir ticari alış veriş biçiminde anlamlandırmak kolay olmasa gerek.
Yeri geldi, bir kere daha kullanalım.
Haziran sonunda üst düzey bir güvenlik yetkilisi ile S-400 meselesini konuşurken, şöyle bir değerlendirme almıştım:
Temmuz ayında, ABD’den gelen ağır baskılar, yaptırım tehditlerine karşı Türkiye’nin S-400 konusunda bileğinin bükülüp bükülemeyeceği test edildi.
Erdoğan baskılara boyun eğmedi ve S-400 füze sisteminin parçaları Mürted Hava Üssü’ne indi.
S-400’e tepki olarak Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının sonuçlarının neler olacağını dün Moskova’dan verdiği görüntüyle ortaya koymuş oluyor.
Bu durumda işler bu şekilde devam ederse şöyle bir noktaya çıkacağımız muhtemel görünüyor:
Türkiye’nin hava savunma sistemi ile yeni nesil taarruz uçaklarına aynı anda sahip olmasını istemeyen ABD, karşısında bu iki alanda da Rus silahlarıyla ordusunu donatmış bir NATO müttefiki bulabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.