Diğer detaylarla örtülmesine izin vermeden öncelikle bariz gerçeği görme anlamına gelen bir deyiş.
23 Haziran ile ilgili bariz gerçek nedir?
CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun 3 ayı bile doldurmayan bir zaman dilimi içerisinde oylarını çok güçlü bir şekilde artırması, miktar olarak 800 bin, oran olarak yüzde 9 puan farkla net bir galibiyet elde etmesi.
Neden böyle oldu sorusuna şimdi gelebiliriz.
Yaygın olarak dillendirilen, seçimlerin yenilenmesi kararının en temel faktör olduğu görüşüne katılıyorum.
Elimizde bu fikri destekleyecek veriler de var.
AK Parti, 6 Mayıs’tan sonra yaptırdığı ilk ankette İmamoğlu ile Yıldırım arasında yüzde 11’lik bir fark olduğunu tespit etmişti.
Hatta son gün yapılan araştırmalarda Yıldırım’ın bir puan öne geçtiği bile söylendi.
Ama işin aslı, 6 Mayıs’tan itibaren devam eden zaman dilimi içerisinde seçmen tutumunda gözle görülür bir değişim olmamış, o tarihte oluşan kanaatler ve verilen kararlar, 23 Haziran’a kadar korunmuştu.
Seçimlere iki hafta kala, Optimar’dan Hilmi Daşdemir ile konuştuğumda aradaki farkın 7,5 olduğunu söylemişti.
Bunu niye paylaşıyorum?
6 Mayıs’tan sonra seçim takvimi yaklaştıkça aradaki farkın hızla kapandığı fikrini çürüttüğü için.
Seçim tahminlerinde isabet oranı yüksek olan Daşdemir, buna yakın bir sonuç beklediğini o konuşmamızda bana söylemişti.
Yani son hafta yaşananlar (Öcalan’ın HDP mesajı vs.) tabloyu lehte ya da aleyhte değiştirmemişti.
Bu noktada şöyle bir soru karşımıza çıkıyor?
Yoksa AK Parti’ye ait ana gövdeden kopan, bir daha dönmesi de zor görünen bir parça olarak mı?
Bu iki soru ilk bakışta birbirinin alternatifi gibi gözükse de, iç içe geçen yönlerinin olmadığını da söyleyemeyiz.
Yani bu yüzde 9’un içerisinde salt o gerekçeyle hareket edenler olabileceği gibi, başka başka gerekçelerin hepsini birden kafasında toplayıp İmamoğlu’na yönelenler de olacaktır.
Bu cümleyi iktidarın seçmen üzerinde kurduğu baskıdan ziyade, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası olup bitenlerin, 15 Temmuz dahil olmak üzere bütün o yaşanmışlıkların, yani yarına dönük fiili endişe üreten gelişmelerin seçmen üzerinde oluşturduğu psikolojik baskıya atıfla kullanıyorum.
-Suriye gibi mi oluruz?
-Venezüella gibi mi oluruz?
-Çocuklarımız, torunlarımız yapacağımız tercihler nedeniyle yangın yerine dönmüş bir ülkede mi yaşamak zorunda kalacaklar?
-Vereceğimiz oylarla desteklememiz halinde daha iyisini yapabilecek bir aktör/parti var mı?
Milyonlarca kişinin oy vermeye giderken bu türden soruları aklının bir köşesinde tuttuğu gerçeğini bir kenarda tutabilir miyiz?
Yerel seçimler olmasına rağmen 31 Mart’ta da bu duygunun bir karşılığı vardı.
Pazar günü tekrarlanan İstanbul seçimi ise, Kasım 2015 seçimlerinden itibaren yapılan bütün oylamalardan bu anlamda bir istisna olarak ayrışıyor.
Bu ifadeler, 31 Mart’tan sonra da gündeme gelen ama muhtemelen İstanbul seçimlerinin tekrarlanması nedeniyle ertelenen muhasebe yapma/tespitte bulunma/adım atma iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.
Ders çıkartılıp adımlar atıldığını görmek, sanıyorum en fazla geçmişte AK Parti’ye oy vermiş, sonradan başka adreslere yönelse de geri gelebilecek durumdaki kitleleri mutlu edecektir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.