Başlık, AK Parti Ankara Milletvekili, eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın son kitabına ait.Yalçın Hoca, uzun yıllara sari siyasi kimliği ve çalışmaları dışında, dört mevsim meyve veren bir ağaç misali, durmaksızın kitap yazan, üreten ve de bu yönüyle kendisine“Bu kadar işi hangi araya sıkıştırıyor acaba”sorusunu sordurtan bir entelektüel aynı zamanda.Kendisinin son kitabı Nebevi Liderlik ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’i, şimdiye kadar yazdığı bir sürü kitap arasında bir‘zirve eser’olarak nitelendirmek
Başlık, AK Parti Ankara Milletvekili, eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın son kitabına ait.
Böyle eserleri okumak, okuduklarımız üzerinde düşünmek, bizim gibi güncelin peşinden durmaksızın koşturanlar açısından büyük nimet aynı zamanda.
Yalçın Akdoğan, kitabında adı üstünde Peygamberimiz’in (s.a.v.) örnek hayatı üzerinden Nebevi Elçilik, Nebevi Otorite, Nebevi Devlet, Nebevi Siyaset, Nebevi Liderlik gibi kavramları analiz ediyor.
Örneğin, o dönemin iki büyük imparatorluğundan biri olan Bizans İmparatorluğu’nun başındaki isim Herakliyus’a gönderilen mektuptan bir kesit aktaralım:
Bu mektuplardan birinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) muhatap devletlerden birinin yöneticisine şöyle sesleniyor:
Akdoğan, ünlü âlim Hamidullah’tan atıfla Peygamberimiz’in kendi döneminde bu şekilde yüzlerce mektup gönderdiğini, bu mektupların günümüze sadece 6’sının ulaştığını aktarıyor.
Demek ki, Hicaz’dan ilâhî mesajı dünyanın her tarafına ulaştırmak için mektup diplomasisi yöntemi aktif bir şekilde uygulanmış.
(Ki, tarihçiler, bu 50 yıllık ilerlemenin arkasındaki motivasyonu dünyalık kavramlarla anlamlandırmakta hâlâ güçlük çekiyorlar.)
Şimdi burada az duralım ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Hicaz çöllerinin dışına çıkmamış fakir elçilere nasıl bir özgüven aşıladığına bakalım.
Bizans Kayseri Herakliyus’a, öbür taraftaki büyük imparatorluk olan Sasanilerin kibirli Kisra’sına ve de daha yüzlerce yöneticiye, lidere, devlet başkanına mektup götürmekle görevlendirilen elçilere bakınız hangi sözlerle seslenmiş, Hz. Peygamber (s.a.v.):
Yalçın Akdoğan’ın kitabını okurken bir ara Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a hakaret amacıyla yaptığı açıklamadaki o ifade aklıma takıldı.
Hayırlı bayramlarınız olsun!