Hemen aklınız Anadolu topraklarına gitmesin.
Türkiye’yi Akdeniz’e en geniş kıyı sahibi ülkelerden biri olduğu halde, bu denizin yeraltı zenginliklerinden yoksunbırakma çabaları, arayışları, mutabakatları, Antalya kıyılarına mahkûm etme niyetleri aleni bir şekilde karşımızda duruyor.
Ankara’nın Libya’nın meşru yönetimi ile 27 Kasım’da yaptığı anlaşmanın şu anki niteliğini şöyle bir cümle özetleyebilir:
Trablus yönetimiyle anlaşma yapılırken, bu anlaşmanın ileriye dönük kapsamlı bir strateji üzerine oturtulduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun sözlerinden ve yaptıkları çağrılardan anlayabiliyoruz.
Mısır’a, Lübnan’a, İsrail’e hatta Yunanistan’a bile aynı çağrı yapılıyor.
Ankara’da bu işlerin arka plan trafiğini yürüten çevrelere kulak verdiğimizde, Avrupa Birliği’nin çekirdeğini oluşturan çelik/kömür anlaşmasına yapılan atıflar üzerinden bu stratejinin geliştirildiğini fark ettik.
Bu işten en fazla Avrupa Birliği’ni arkasına alarak yol kat etmeyi hedefleyen Yunanistan’ın rahatsız olduğu görülüyor.
Tabi, bu anlaşılabilir bir tutum.
Libya dosyası mevzu bahis olduğunda aldığımız şöyle bir nabız daha var:
Bu ülke ile anlaşma ve Doğu Akdeniz için yapılan bu hamlelere, ilgili devlet kurumları tarafından da yüksek bir motivasyonla sahip çıkılıyor.
Özellikle 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan bu yeni iklim, dış politika ve güvenlik alanlarında geliştirilen politika ve atılan adımlarda sergilenen uyumlu görüntü, bu türden nitelikli hamlelerin etkinliğini artırıyor.
Libya’ya dönük, Kıbrıs çıkarması nedeniyle 1974’ten sonra ambargo uygulanırken Türkiye’ye petrol satmaya devam ettiği dönemlerden gelen bir sempati olduğunu fark ettik örneğin.
İkili ilişkiler kapsamında 77 adet anlaşma imzalanmış ve bu anlaşmaların 60’ı halen yürürlükte imiş.
Önceki gün Meclis Dışişleri Komisyonundan geçen, önümüzdeki cumartesi günü Meclis Genel Kurul gündemine gelmesi beklenen son anlaşma da bunlardan biri.
Bu son anlaşmayla ilgili birkaç kelam etmeden önce en çok merak edilen sorunun yanıtını verelim:
Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası adı verilen bu anlaşma, Türkiye’nin Libya’ya muharip asker göndermesinin önünü açmıyor.
Ancak Libya hükümetinin talebi üzerine hızlandırılan bu mutabakat, Trablus’un korunması anlamında Türkiye’nin katkısını artıracak bir nitelik taşıyor.
Onlar açısından bu zemini sabote etmenin en kestirme yolu, Trablus’ta Türkiye ile birlikte hareket eden Sarrac yönetimini devirmek.
Nitekim Libya’nın başkentinden kentin kuşatma altına alındığı, daha önceki başarısız hamlelere rağmen tekrar atağa geçildiği yönünde haberler geliyor.
Bunu kim yapıyor?
2014’te darbe ile ülkeye el koymaya çalışan, bunu yaparken de Körfez’den, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’nden fiili destek alan 80 yaşına dayanmış eski bir general olan Hafter ve milisleri.
Bu durumda Türkiye’nin Libya’nın uluslararası tanınma sıfatını haiz Sarrac yönetimini korumak için elinden gelen imkanları kullanmasından daha doğal bir şey olamaz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.