Kısa vadede kayıplarımız olur ama...

04:008/07/2019, Pazartesi
G: 8/07/2019, Pazartesi
Mehmet Acet

Güvenlik kademelerindeki görevinde 25 yılını geride bıraktığını söyleyen bir isim,“Tayyip Erdoğan’ın bize öğrettiği en kıymetli şey, özgüven sahibi olmak”diyor.90’lı yıllardan örnekler veriyor, Savunma Sanayii’nde 2002’den itibaren kaydedilen gelişmeleri, bu‘özgüven unsuruna’yaslandırıyor.Yakın bir geçmişte, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Savunma Sanayii Başkanlığı’ndan üst düzey bir yetkili ile S-400 meselesini konuşurken“Sen de mi bu işe karşı çıkıyorsun”diye bir cümle kuruyor.Böyle bir cümle neden kullanılır?Demek

Güvenlik kademelerindeki görevinde 25 yılını geride bıraktığını söyleyen bir isim,
“Tayyip Erdoğan’ın bize öğrettiği en kıymetli şey, özgüven sahibi olmak”
diyor.


90’lı yıllardan örnekler veriyor, Savunma Sanayii’nde 2002’den itibaren kaydedilen gelişmeleri, bu
‘özgüven unsuruna’
yaslandırıyor.
Yakın bir geçmişte, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Savunma Sanayii Başkanlığı’ndan üst düzey bir yetkili ile S-400 meselesini konuşurken
“Sen de mi bu işe karşı çıkıyorsun”
diye bir cümle kuruyor.

Böyle bir cümle neden kullanılır?

Demek ki Cumhurbaşkanı’nın etrafında olup da fikrini sorduğu isimler arasında da farklı görüşler iletenler olmuş.

Farklı görüşler derken?

ABD’nin yaptırım tehditlerinden ve bunun sonuçlarından endişe duyup da bu işten vazgeçilmesini önerenler diye bir tarif yapabiliriz.

Bu şekilde düşündüğü için, kimse hakkında suçlayıcı cümleler kullanmak da doğru olmaz tabi.

Artılarla eksilerin terazinin iki ayrı kefeye konması halinde nasıl bir sonuç çıkacağı konusunda herkes birbirinden farklı tezler öne sürüyor.

Ama sanıyorum
‘özgüven’
faktörü burada da devreye giriyor.

Riskleri göğüsleyip, başlangıçta gösterilen iradeye kararlı bir şekilde sahip çıkmak.

Cumhurbaşkanı’nın
“Sen de mi bu işe karşı çıkıyorsun”
dediği kişinin, bu konularda ne düşündüğünü de merak ediyor olabilirsiniz.

İlgili kişinin kendi ağzından şöyle bir cümleyi paylaşmam halinde, nerede durduğunu da kolayca anlayabilirsiniz:

“F-35’ler Türkiye’ye gelmezse, (kendisi artık gelmeyeceğini düşünüyor M.A.) yaptırımlar devreye girerse, kısa vadede kayıplarımız olabilir ama orta ve uzun vadede kazançlı çıkarız”.

Bu cümlenin daha detaylı izahına ihtiyaç varsa eğer, son 4 yıldır terörle mücadelede elde edilen kazanımlara ciddi katkılar sağlayan SİHA’ların hikâyesini hatırlayabiliriz.

Türkiye’nin yerli yapım SİHA projesine güçlü şekilde motive olması, geçmişte ithal ürünlerin kullanımı konusunda çıkartılan güçlükler nedeniyle olmamış mıydı?

Şimdi dillendirilen görüş de bu hikâyeye benziyor.

F-35’leri teslim etmezlerse eğer, bir kere daha
‘kamçılanır’
kendi savaş uçağımızı kendimiz yaparız.
“Kısa vadede kayıplarımız olabilir ama orta ve uzun vadede kazançlı çıkarız”
cümlesi ile kastedilen de bu olsa gerek.
‘Özgüven’
kavramına atıflar yaptığımız bir yazıda, biraz da muhalefetin S-400’ler ile ilgili aldığı pozisyondan söz edelim.
CHP yönetimi, birçok temel güvenlik meselesinde olduğu gibi bu konuda da son derece
‘cılız’
bir söylem kullanageldi.

Şimdi bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda ne dediğini hatırlamak için beynimi epeyce zorladım ama aklıma bir şey gelmedi.

Belki de asıl görüşün güçlü şekilde dillendirilmesi halinde bunun bir başka konuda daha
‘yerli duruş’
tartışması açılmasına gerekçe olmasından endişe ediliyordur.

O nedenle, CHP’nin S-400 görüşünü öğrenebilmek için arama motorlarına başvurmak durumunda kaldık ve partinin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün şu sözleriyle karşılaştık:

“Bölgedeki dengeleri lehine çevirmek için bir kere S-400’lerin teslimatı ertelenir. Bunun ertelenmesinin sebebi de S-400’lerin NATO güvenliğine zarar verip vermeyeceğinin incelenmesi ile olur. Komisyon bu kararını verene kadar S-400’lerin Türkiye’ye konuşlanması ertelenebilir. Ertelendiği takdirde ABD’nin S-400’leri aldığımızdan dolayı bize uygulayacağı yaptırımlar da ertelenir ya da yaptırım olmaz.”

S-400 bahsinde geride bıraktığımız süreci yakından takip etmeyenler ya da bilgi sahibi olmadan kolayca fikir sahibi olanlar için son derece parlak bir fikir olabilir bu!

Ama özünde,
“Erteleyelim”
demenin
“Vazgeçtim
” demenin bir önceki ayağını ifade etmekten ibaret olduğunu düşündüğümüzde, CHP’nin resmi görüşünün S-400 işinden vazgeçilmesi olduğunu anlayabiliyoruz.

İyi Parti’nin de bir görüşü var bu konuda.

Daha doğrusu iki görüş.

Geçen yıl, bir kahvaltı vesilesiyle bir araya geldiğimiz Genel Başkan Meral Akşener, S-400 bahsinde,
“Gelse bile hangarda çürüyecek”
demişti.

Akla hemen niçin hangarda çürüsün sorusu geliyor değil mi?

ABD bir konuda bir irade koydu mu o iradeye direnmenin anlamsızlığını en baştan kabullenirseniz böyle bir cümle ancak o vakit ağızdan çıkabilir.

S-400’lerin
‘Saray’ı korumak için alınacağı’
tezinin cıvıklığına ise hiç girmeyelim daha iyi.

Başka ülkelerde de milliyetçi olduğunu söyleyen partiler böyle meseleler gündeme geldiğinde benzer bir tutum sergiliyorlar mıdır acaba?

#Türkiye
#ABD