Amerikan CNN kanalı önemli bir haber verdi.
ABD istihbaratında, Suudi Arabistanlı yetkililerin Cemal Kaşıkçı’yı yakalama planı yaptığına dair ses kayıtları olduğunu dile getiren bir haberdi bu.
Dün ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, kendi ülkesinin de gündemine giren bu konuyla ilgili “Suudi Arabistan talep ederse Türkiye’ye bir FBI heyeti gönderebileceklerini” açıkladı.
“Suudi Arabistan talep ederse” ifadesi buradaki niyetin ne olduğu konusunda kuşku bulutlarını toplasa da, FBI’ın meseleye dâhil olması, her durumda önemli bir gelişme olacaktır.
İşin aslı, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini yaptığına dair daha fazla ne kadar kanıta ihtiyaç varsa, burada da benzer bir durum söz konusu.
Bir hafta içinde karşımıza çıkan bütün parçalar, tek bir adreste toplanıp fotoğrafı tamamlıyor.
Şuradan ilerleyelim:
Suudi Arabistanlı genç Veliaht Prens Muhammed bin Salman (MSB), bir süredir kraliyet ailesi içerisinde kanlı bir tasfiye süreci yürütüyor.
Normal şartlarda kendisinin bulunduğu makamda bugün Kral Salman’ın yeğeni olan Muhammed bin Nayef’in (MBN) oturması gerekiyordu.
Ancak Nayef, geçen yıl darbe yapılır gibi ani bir değişiklikle görevden alındı, yerine MSB getirildi.
Yeni Veliaht Prens ise, ataması yapıldıktan kısa süre sonra, kraliyet ailesi içerisinde acımasız bir kampanya başlattı.
Gözaltılar, tutuklamalar, infazlar birbirini takip etti.
Bir önceki Veliaht Prens Muhammed bin Nayef’ten söz etmemizin nedeni şu:
Cemal Kaşıkçı, şu an elektronik kelepçe ile ev hapsinde tutulan Nayef’e yakın bir isimdi.
Benim konuştuğum kendisini iyi tanıyan bir arkadaşı, Kaşıkçı’nın son dönemde bir gazete çıkarmak için hazırlık yaptığını söylüyor.
Öyle bir gazetenin nasıl bir yayın politika izleyeceğini, hangi fincancı katırlarını ürküteceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Geçen hafta Suudi Arabistan’dan özel jetlerle Cemal Kaşıkçı’yı infaz etmek için İstanbul’a geldiği söylenen ekibin Veliaht Prens Salman’ın adamları olduğuna dair gazetelerde çarşaf çarşaf haberler çıktı.
Dün Amerikan CNN televizyonuna açıp baktığımda, olayı araştırmak için İstanbul’a giden Nick Robertson’a ekip içinde bir adli tıp uzmanının bulunmasının garipliğine dair sorular soruluyordu.
Geldiğimiz nokta şurası:
Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenleri Kraliyet ailesi içinde yürütülen acımasız tasfiye kampanyasının bir devamı olarak okumak dışında geride başka bir seçenek kalmıyor.
Biraz da bu yüzden meseleye Suudi Arabistan genellemesiyle değil de, Suudi Prens Salman üzerinden yaklaşmak daha doğru olacaktır.
Yazının başında ABD Başkan Yardımcısı Pence’in Suudi Arabistan’dan talep gelmesi halinde İstanbul’a bir FBI heyetini gönderebileceklerini dile getiren açıklamasına atıf yapmıştım.
ABD yönetiminin bu meseleye neresinden tutarak yaklaşacağını dikkatle izlemekte yarar var.
Cemal Kaşıkçı Amerikan medyasında da yazılar yazdığı için, bir gazetecinin infazının doğal olarak oradaki basın dünyasında da yankılandığına şahit oluyoruz.
Bununla birlikte ABD yönetiminin ya da ABD yönetimi üzerinde nüfuz sahibi olan İsrail lobisi gibi çevrelerin Cemal Kaşıkçı meselesini ne tarafa doğru çekeceği, daha doğrusu hangi niyetle hareket edeceği de dikkatle izlenmesi gereken bir nokta.
Bu sorgulamanın basit bir gerekçesi var:
Suudi Arabistan’daki Muhammed bin Salman projesi, ABD tarafından da desteklenmekte olan bir proje.
Bugüne kadar yürütülen, yer yer kanlı sonuçlar üretmiş tasfiye hamleleri Washington’da ne kadar gürültü çıkardı ki, Cemal Kaşıkçı’nın infazı için fazladan bir şeyler söylesinler diye sorulabilir.
Bir yerde MSB’ye verilen desteğin çekilmesi demek, bugüne kadar örülen tuğlaların topluca devrilmesi anlamına gelecektir.
O yüzden ABD Başkan Yardımcısı Pence’in “FBI ile yardım edelim” teklifi, başlı başına şüpheli bir durum ortaya koyuyor.
Bir başka önemli soru daha var:
Gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili Türk makamlarının yürütmekte olduğu adli soruşturma nasıl ilerleyecek, elde edilecek kanıtlar Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Suudi Arabistan Kraliyet ailesi içerisinde Türkiye ile ilişkileri kötüleştirme arayışı içinde olanlar kadar, iyi bir zeminde tutma çabası içinde bulunanlar da olduğu biliniyor.
Muhammed bin Salman tayfasının Türkiye’ye dönük kimi zaman devşirme basın üzerinden, kimi zaman da doğrudan rahatsız edici söylemlerde bulundukları biliniyor.
Ankara ise, biraz Kraliyet ailesi içerisindeki farklı yaklaşımları dikkate alarak, biraz da, bu ülke Müslümanların kutsal topraklarına ev sahipliği yaptığı için soğukkanlı ve sabırlı bir tutum izliyor.
Ama bu böyle olsa da, bir ya da birden fazla el, ısrarla Türkiye’yi mindere çekmeye çalışıyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.