İstanbul’da ipi kim göğüsleyecek?

Yerel seçimler için kum saati işliyor.

Mart ayını devirdiğimize göre, artık bundan sonra aylar sayılacak demektir.

Gelin önce size, CHP’den bazı kulis bilgileri vereyim.

Geçenlerde Meclis’te gazeteciler Muharrem İnce’nin etrafını sarıp soru yağmuruna tutuyor.

İçlerinden biri, şöyle bir yoklamak için olsa gerek, “Siz benim İstanbul adayımsınız” diyor.

İnce’nin cevabı, “Olacaksa İstanbul olsun” oluyor.

Niye böyle diyor?

Kendisinin Ankara’ya yakıştırıldığını CHP’ye müzahir yayın organlarından öğrendiği için olsa gerek.

İstanbul adaylığına asılan bir de Gürsel Tekin var tabi.

İzleyenler dikkat etmiş olmalı.

Tekin, epeyce bir süredir İstanbul adaylığı konusunda tekel oluşturmuş gibi hareket ediyor.

Kendisi, sadece İstanbul mevzu bahis olduğunda konuşuyor, dahası İstanbul mevzu bahis olduğunda “Benden başka kimsenin konuşmasına gerek” yok der gibi bir hava yayıyor, böyle yaparak İstanbul için ‘yeşillenenleri’ püskürtmeye çalışıyor.

Bu bahsi bugün için fazla uzatmadan asıl odaklanmak istediğim noktaya gelmek istiyorum.

Geçen gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’la Kanal 7’de yaptığımız Başkent Kulisi programının çekimi için bir araya geldik.

Hem programın çekimini yaptık, hem de uzun uzun sohbet ettik.

Mevlüt Uysal, Başakşehir Belediye Başkanı iken, 6 ay önce Kadir Topbaş’ın istifası üzerine İstanbul Büyükşehir’in başına geçti.

Öncelikle şunun altını bir çizelim:

Uysal’ın İstanbul’da AK Parti tarafından yönetilen, her biri bir vilayet nüfusuna sahip 25 ilçenin belediye başkanları arasından sivrilerek öne çıkması dikkate değer bir şey.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 25 ilçe belediye başkanı arasında tercih yaparken neden Mevlüt Uysal’a işaret etmişti acaba?

Bunu sordum ama sessiz kaldı.

Bu durumda hem yakın çevresinden dinlediklerim, hem de kişisel gözlemlerimden yola çıkarak tercih gerekçesi olan iki niteliğine vurgu yapabilirim:

1. ‘İş odaklı’ olması, gösterişe değil işe yoğunlaşması,

2. Görev alanına giren temel konularda, kıvrak zekâsıyla sonuca giden pratik yöntemler geliştirebilmesi.

Mesela size metro işinden bir örnek vereyim:

İstanbul’a 1990’lardan bu yana 160 km uzunluğunda metro yapılabilmiş. Şu anda 270 kilometrelik kısmın inşaatı sürüyor.

Oysa Mevlüt Bey, kendi geliştirdikleri bir finansman yöntemiyle 5 yıl içinde 1000 kilometrelik metro yapıp, şehrin bu ihtiyacını tümden çözmeyi hedefliyor.

Bu kolay bir iş değil tabi.

Bir kilometrelik bir metro inşaatının maliyetinin 150 milyon lira olduğunu düşünürseniz, hesap kitap ortada.

Mevlüt Uysal’la siyaset de konuştuk.

Kendisine, “CHP İstanbul için asılıyor, gözünüzü korkutmuyor mu” diye sordum.

“CHP İstanbul’a kimi koyarsa koysun bir korkumuz yok” dedi.

“2014 seçimlerini düşünün. Yani İstanbul’da Gezi olayları olmuş, 17/25 Aralık yaşanmış, 15 Temmuz’un provası İstanbul’da yapılmış. O prova aşamasında o yıpratma çabalarına rağmen alınan sonuç ortada” diye devam etti.

-Peki, İstanbul’da önemli bir varlığı bulunan HDP, CHP adayına yaslanırsa işiniz zorlaşmayacak mı?

-Ona bakınca çok daha avantajlı AK Parti. Yani zaten bu tarafta fiilen oluşmuş bir Cumhur ittifakı var. Bu ittifak yerel seçimlere yansıyacaksa, bu önce var olan ittifaka yansır. Şu anda AK Parti’nin İstanbul’daki oyu yüzde 50’lerde, o durumda yüzde 60’lara yaklaşıyor.

Gelelim Erbakan hocanın deyimiyle değeri 1 milyon lirayı bulan soruya.

AK Parti’nin İstanbul adayı kim olacak?

Mevlüt Bey’e yekten sordum, siz İstanbul’a aday mısınız diye.

Verdiği uzun cevabın şöyle bir özetini yapabilirim:

“İstanbul’da AK Parti’nin belediye başkan adayını kim belirleyecek? Genel merkezimiz belirleyecek. Genel merkezimiz neye göre bu ismi belirleyecek? İstanbullu kime daha fazla oy verir, ona bakarak. Bu durumda, bu süreçte İstanbul’a en düzgün şekilde, en iyi bir şekilde nasıl hizmet ederim ona bakmam lazım. İstanbul’un ne kadar problemini çözebilirim ona kafa yormam lazım.”

Yerel seçimler konusu bundan sonra daha fazla gündemimize girecek.

Özellikle İstanbul’u daha bir dikkatli gözle izlemeye devam edeceğiz.