İstanbul için son hafta atakları

04:0020/06/2019, Perşembe
G: 20/06/2019, Perşembe
Mehmet Acet

İstanbul seçimlerinin son haftasına Binali Yıldırım/Ekrem İmamoğlu karşılaşması damga vuracak diyorduk ama her anı sürprizlerle dolu güzel memleketim kendisini bambaşka bir tartışmanın ortasında buldu.Ortak yayının sunumunu yapan İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğüne gölge düşüren tartışmadan söz ediyorum.Hafif tabiriyle ‘Özensizlik’ diyelim.Doğru yöntem, ismi belirlendikten sonra, soruları kimseyle paylaşmayacağım dedikten sonra, yayın anına kadar bütün görüşmelerini iki tarafın da temsilcilerinin

İstanbul seçimlerinin son haftasına Binali Yıldırım/Ekrem İmamoğlu karşılaşması damga vuracak diyorduk ama her anı sürprizlerle dolu güzel memleketim kendisini bambaşka bir tartışmanın ortasında buldu.



Ortak yayının sunumunu yapan İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğüne gölge düşüren tartışmadan söz ediyorum.

Hafif tabiriyle ‘
Özensizlik
’ diyelim.

Doğru yöntem, ismi belirlendikten sonra, soruları kimseyle paylaşmayacağım dedikten sonra, yayın anına kadar bütün görüşmelerini iki tarafın da temsilcilerinin bulunduğu ortamlarda yapmasıydı.

Sorularla ilgili kararlılığını usul konusunda da sürdürmesiydi.

Ak Parti ve CHP adına yayın müzakerelerini yürüten Mahir Ünal ve Engin Altay’ın Küçükkaya’ya adaylarla ayrı ayrı görüşme izni verdiğini yapılan açıklamalardan öğrenmiş olduk.

Doğru yöntem böyle bir izin verilmiş olsa da, zan altında kalmamak adına tarafların aynı anda bulunduğu bir ortamda ısrar edilmesiydi.

Ak Parti cenahı, kendileri açısından iki sorun olduğunu dile getiriyor.

1-Moderatörün Yıldırım’la telefonda ve çok kısa bir görüşme yapmasına rağmen İmamoğlu ile yüz yüze ve çok daha uzun süre görüşmesi.
2-Perşembe günü İmamoğlu ile yüz yüze yaptığı görüşmeyi gizleyerek, Cumartesi günü “Böyle bir şey oldu mu” diye soran Mahir Ünal’a gerçek dışı beyanda bulunması.
“Özensizlik”
ifadesi burada yerini
“Etik/Ahlaki”
soruna bırakıyor.

Her anlamda adil davranması beklenen sunucunun böyle bir trafik yürütmesi, böyle bir trafik yürütürken de bunu taraflardan birinden saklaması, zaten baştan beri var olan güvensizlik duygusunu tamir edilemez bir noktaya kendi elleriyle taşıması anlamına gelir.

TARAFLAR MEMNUN AMA AK PARTİ TARAFI DAHA MEMNUN

Pazar günü gerçekleşen ‘Düelloya’ dönelim.

Kendimiz oturduk, baştan sona izledik buna göre kendi kanaatlerimizi belirledik.

Önemli olan tarafların bu yayınla ilgili ne düşündükleri, yayın öncesi beklentilerin karşılanıp karşılanmadığı sorusu.

Böyle anlarda kimse
“Ayranım ekşi”
demez.
Her iki tarafın da
“Biz adayımızın performansından memnunuz”
demeleri beklenir.
Ama yayın sonrasına tekabül eden günlere baktığımızda, CHP yönetimi ve taraftarları arasındaki
‘Görece sessizliğe’
karşın, Ak Partililerin durumdan daha bir memnun olduğu fark edilebiliyor.

Kendi alanı dışında siyaseti okuma yeteneği de güçlü olan bir bakanla konuştum.

“Daha iyisi de olabilirdi ama bu karşılaşmanın galibi Binali Bey’dir”
dedi.
“Galibiyet ölçüsü nedir”
diye sorduğumda birkaç madde halinde sıraladı.
“CHP’nin, İstanbul seçimlerini alıp, bunu Tayyip Erdoğan’a karşı bir zafer olarak ilan edip, devamında da “İşte adayımızı da bulduk” diyerek 4 yıl sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini öne çekmek”
gibi bir stratejisinin olduğunu söyledi.

Sonra da şunu ekledi:

“Bu yayın, İmamoğlu’nun kapasitesinin sınırlarını gösterdi. Yıldırım’ın kalibresinin çok daha gerisinde olduğunu ortaya koydu. Erdoğan’ın rakibi olamaz duygusuna hizmet etti.”
DERİNLEMESİNE BİRE BİR TEMASLA YÜRÜTÜLEN KAMPANYA

Seçimlere şunun şurasında üç günlük bir vakit kaldı.

Bu tartışmaların İstanbul seçmeni üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu da ancak Pazar akşamı öğrenebileceğiz.

YSK’nın yenileme kararını aldığı 6 Mayıs sonrası yapılan kampanyaya baktığımızda, şöyle şeylere tanıklık ettik:

CHP, 31 Mart öncesi olduğu gibi sadece aday üzerinden ilerledi.

Ekrem İmamoğlu’nun tanınırlığı bu süreçte arttı.

Ama bu kendisi için iyi mi oldu kötü mü? Pazar günü göreceğiz.

Daha az tanınmanın daha fazla avantaj getirebileceği tezine yaslanırsak, daha fazla tanınmanın
‘Açıkları/zaafları da’
beraberinde getirdiği/getireceği düşünülebilir.

Ak Parti ise, 31 Mart’tan farklı olarak daha sessiz ama daha derinlemesine bir kampanya yürüttü.

Kamuoyuna duyurulmadı ama en başta belirlenen strateji, Anadolu’daki teşkilatları, belediye başkanlarını, müzahir kanaat önderlerini İstanbul’a taşıyarak, akrabalar ya da tanıdıklar üzerinden birebir temas yöntemiyle hareket etmek olarak belirlenmişti.

Yoğun mitingler, afişler, pankartlar, televizyon reklamlarından ziyade bu türden doğrudan temasa dayalı derinlemesine bir çalışma yürütüldü.

Bunun sonuçlarının ne olacağını da kısmet olursa Pazar akşamı görebileceğiz.

#İstanbul
#Seçim
#Ekrem İmamoğlu
#İsmail Küçükkaya
#Binali Yıldırım