Huber Köşkü’nde korona günleri nasıl geçiyor?

04:001/06/2020, Pazartesi
G: 1/06/2020, Pazartesi
Mehmet Acet

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 9 Mart’taki günübirlik Brüksel ziyaretine çıkarken aynı gün tokalaşmayı bırakıp, elin kalbin üstüne götürülmesi olarak bildiğimiz ‘gönül selamı’ denilen, güncel yaygın haliyle ‘korona selamı’ olarak da nitelendirilen selamlaşma yöntemini uygulamaya başlamıştı.O geziden sonra korona salgını nedeniyle iç ve dış seyahatlerini iptal edip çalışmalarını Huber Köşkü’ne taşıdı.Dün Kanal 7’de yaptığımız programda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a Erdoğan’ın korona günlerine

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 9 Mart’taki günübirlik Brüksel ziyaretine çıkarken aynı gün tokalaşmayı bırakıp, elin kalbin üstüne götürülmesi olarak bildiğimiz ‘gönül selamı’ denilen, güncel yaygın haliyle ‘korona selamı’ olarak da nitelendirilen selamlaşma yöntemini uygulamaya başlamıştı.

O geziden sonra korona salgını nedeniyle iç ve dış seyahatlerini iptal edip çalışmalarını Huber Köşkü’ne taşıdı.

Dün Kanal 7’de yaptığımız programda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a Erdoğan’ın korona günlerine dair sorular sordum.

Kalın, “Devletin başı neredeyse, devletin ofisi, makamı orasıdır” diyor.

Hem çalışmaların yürütülmesi, hem de Cumhurbaşkanı’nın salgından korunması için Huber Köşkü’nün tercih edilmesinin geriye dönülüp bakıldığında güzel bir örnek olduğunu dile getiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıkı bir iş disiplinine sahip olduğu biliniyor.

Ramazan ayında 30 günlük süreyi ‘vaktin değerlendirilmesi’ anlamında da iyi kullanmış.

Sahura kadar, hatta sabah namazının eda edilmesine kadar uzayan süreler, yürütülen çalışmalar…

“ZAMAN ZAMAN SERZENİŞTE BULUNDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geride kalan takribi 80 günlük süre zarfında zaman zaman açılışlar, ya da başka programlar için bulunduğu yerden ayrıldı.

Onun dışında çalışmalarının büyük bölümünü video konferans usulüyle yürüttü.

Huber Köşkü’nden gelen görüntülere bakıldığında, en yakınındaki isimler arasında yer alan Sözcüsü İbrahim Kalın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun dahil herkesin Erdoğan’ın korona riskine muhatap olmaması için belli bir mesafede oturdukları görülüyordu.

İbrahim Kalın’a biraz da işi espriye dökerek “Korona kısıtlamaları nedeniyle arada bir sıkılma durumu olmadı mı” diye sordum.

Erdoğan, kabına sığan birisi değil.

Sürekli koşturmaca halinde geçen on yılların ardından fiziki kısıtlamalara muhatap olmak kendisi için kolayca alışılabilecek bir durum olmasa gerek.

Nitekim İbrahim Kalın, Erdoğan’ın bu sınırlamalar nedeniyle halkla istediği kadar buluşamadığı için “Zaman zaman serzenişte bulunduğunu” söyledi.

CUMHURBAŞKANI İÇİN ANKARA DIŞINDA BİR SÜRE İÇ SEYAHAT YOK, DIŞ SEYAHATLER UZUN SÜRE YAPILMAYABİLİR

1 Haziran, yani bugünden itibaren korona nedeniyle konulan sınırlamaların büyük bölümü kaldırıldı.

“Kontrollü sosyal hayat” adı verilen ikinci dönemin içindeyiz.

Restoranlar, kafeler açılıyor, tren, uçak seferleri başlıyor.

Sonuçta hayat devam ediyor, dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik aktivasyon belli bir yere kadar durdurulabiliyor.

“Hazıra dağ dayanmaz” diye boşuna dememişler.

İnşallah sıkıntılı bir durum ortaya çıkmaz.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’ın sözlerinden Erdoğan’ın korona riskinden korunması için seyahat planlamaları konusunda temkinli şekilde hareket edilmeye devam edileceği anlaşılıyor.

Doğru olan da bu.

Sonuçta teknolojik imkanlar sayesinde devlet işleri seyahat zorunluluğu olmadan da yürütülebiliyor.

Cumhurbaşkanı için belli bir süre Ankara dışında yurt içi seyahat planlaması yapılmayacak.

Yurt dışı seyahatleri de ertelendi. Şu anda planlanan bir yurt dışı seyahati yok.

Kalın, Eylül ayındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarını hatırlatıp, o toplantıların bile online yapılmasının gündemde olduğunu söylüyor.

“Fiilen yapılsa bile kaç lider gider, biz gider miyiz bunlar soru işareti. Benim tahminim bunların hemen hepsi videokonferans yoluyla yapılacak gibi görünüyor. Yani muhtemelen bu yıl çıkana kadar uluslararası resmi ziyaretler yapılmayacak” diye bir tahminde bulunuyor.

Ayasofya, fetih kutlamaları ve ince bir hassasiyet
  • İstanbul’un fetih yıldönümünde bu yıl ilkler yaşandı.
  • Ayasofya’nın içinden Fetih Suresi okundu.
  • Bu durum doğal olarak geniş kesimlerde heyecanla karşılandı.
  • Dün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’a “Bu uygulama Ayasofya’nın ibadete açılmasının bir önceki adımı mıdır” diye sordum.
  • Cevaben, “Buna Cumhurbaşkanımız çok güzel bir cevap verdi ben onu hatırlatmak isterim: Bir defasında toplantıda “Siz önce Sultanahmet’i doldurun, ondan sonra Ayasofya’yı düşünürüz.” demişti” dedi.
  • Kalın, bu bahiste konuşurken, fetih, fethin anlamı, nasıl anlaşılması gerektiğine dair bir takım değerlendirmeler yaptı.
  • İstanbul’un fethinden sonra, tıpkı birkaç yüzyıl önce Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethettikten sonra Yahudi hahambaşını Kudüs’e getirmesi gibi Fatih’in de Katolik, Ermeni, Yahudi bütün azınlıklara ‘eman vermesini’, İstanbul’u çok kültürlülüğe açık bir dünya şehri haline getirmesini hatırlattı.
  • Sonra geçen hafta Kuzguncuk’ta bir Ermeni Kilisesi’nin kapısındaki haça yapılan saldırıyı, Hrant Dink Vakfı'na gönderilen ölüm tehditlerini gündeme getirdi.
  • Bu eylemleri yapanların tutuklandığını hatırlatıp Türkiye’deki azınlıklara yönelik saldırganlığa prim verilmeyeceğini vurguladı.
  • Bendeniz, fetih ve fethin nasıl anlaşılması gerektiği bahsi üzerinden bir ince ayar olarak algıladım bu ifadeleri.
#Huber Köşkü
#Recep Tayyip Erdoğan
#Koronavirüs
#Ayasofya
#Fetih Suresi