Bir ay kadar önce üst düzey bir güvenlik yetkilisi ile Suriye’nin Kuzeyi, Fırat’ın doğusu için muhtemel senaryolar üzerinde konuşuyorduk.
Cümle şaşırtıcı değildi ama mahiyetini anlamak için biraz daha konuşmamız gerekiyordu.
Güvenli Bölge konusunda ABD’nin başka ülkelerden aradığı desteği bulamadığı için Türkiye’ye yöneldiği söylentilerini, YPG’nin bu bölgeden çıkarılması konusunda iki ülke arasında bir mutabakat oluştuğu iddialarını gündeme getirdim.
Konuştuğum kişi, bu söylediklerimin hepsine olumsuz anlamda kafa salladıktan sonra şöyle bir cümle ile konuyu noktaladı:
Özellikle sınırdaki Tel Abyad ile Rasuleyn kentlerinin Türkiye tarafında yaşanan bu hareketlilik, ABD’nin istihbarat araçları tarafından da yakından izleniyordu.
Sonucun nereye varacağı konusunda endişeler yaşamaya başlayan ABD makamları, hamle yapmaya karar verdi.
Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Ankara’ya geldi.
Eşzamanlı olarak Türkiye’ye gözdağı verme niyetiyle yapıldığı belli olan ikinci bir gelişme karşımıza çıktı.
Jeffrey başkanlığındaki ABD heyetinin Suriye konusunu görüşmek üzere Türkiye’ye geldiği sırada, CENTCOM komutanı da Kobani’ye giderek orada, YPG’li Şahin Cila ile görüştü, poz verdi.
James Jeffrey’in Ankara’ya gelmesinin, eş zamanlı olarak CENTCOM komutanının Kobani’den resim vermesinin ne anlama geldiği konusunda uzun uzun kafa yormaya gerek yok.
Amaç, Türkiye’nin harekete geçmesini bir şekilde, bir kere daha önlemek.
Önceki gün Jeffrey ve ekibi, Milli Savunma Bakanlığı’nda bakan Hulusi Akar ile üç saat süren bir toplantı gerçekleştirdi.
Devamında askeri heyetlerin Güvenli Bölge için müşterek çalışma yapmasına karar verildi.
Bakan Akar’ın Jeffrey ile yaptığı görüşmeden sonra yapılan açıklamada Türkiye’nin tutumunu da yansıtan şu üç başlık öne çıktı:
Bunlar Türk tarafının talepleriydi ama ABD’nin bu taleplere yakınlaşma gösterdiğine dair bir işaret var mıydı acaba?
Muhatabım soruma iki kısa cümle ile karşılık verdi:
İşin aslı, her şey dönüp dolaşıp bir şekilde başladığı noktaya geri dönüyor. ABD’nin Pentagon üzerinden yürüttüğü bir Kuzey Suriye politikası var ve bu politikadan vazgeçmiş değil.
Türkiye ise bu projenin kendisi için hayat memat derecesinde bir tehdit olduğunu düşündüğü için, direnç gösteriyor.
Net olan durum, Fırat’ın doğusu için şartların yeniden 14 Aralık öncesine dönmüş olması.
Erdoğan ise, o görüşmeden sonra tarihini bile vermeye başladığı müdahale seçeneğini tehir etmiş, beklemeye karar vermişti.
O halde, Trump’ın kararına rağmen ABD askerinin çekilmemesi, Güvenli Bölge fikrinin de Türkiye’nin kabul edebileceği bir mutabakata dönüşmemesi demek, Türkiye için müdahale şartlarının 14 Aralık öncesine dönmesi demek olmuyor mu?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.