CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,“15 Temmuz kontrollü darbe idi”dediği zamanlarda, şöyle bir iddia da ortaya atmıştı:“120 ile 180 arasında ByLock kullanan milletvekili var. Bunun olduğu biliniyor ve bu ByLock’çular açıklanmalı. Bu isimlerin listesi hükümette var ve bu ısrarla açıklanmıyor”Dün bir grup gazeteci ile bir araya gelen MHP lideri Devlet Bahçeli, CHP liderine bu sözlerini hatırlatıp bir çağrıda bulundu:“Kılıçdaroğlu, söylediğin şu 180 bylock’çu isimleri götür ver. Vermiyorsan senin
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
“15 Temmuz kontrollü darbe idi”
dediği zamanlarda, şöyle bir iddia da ortaya atmıştı:
“120 ile 180 arasında ByLock kullanan milletvekili var. Bunun olduğu biliniyor ve bu ByLock’çular açıklanmalı. Bu isimlerin listesi hükümette var ve bu ısrarla açıklanmıyor”
Dün bir grup gazeteci ile bir araya gelen MHP lideri Devlet Bahçeli, CHP liderine bu sözlerini hatırlatıp bir çağrıda bulundu:
“Kılıçdaroğlu, söylediğin şu 180 bylock’çu isimleri götür ver. Vermiyorsan senin hakkında biz suç duyurusunda bulunacağız. Tıpış tıpış gel kendi ayaklarınla isimleri ver diyeceğiz.”
dedi.
Kılıçdaroğlu’nun bu çağrıya yanıt vermesini, ya da 180 Bylock’çu listesini savcılığa götürüp teslim etmesini pek ihtimal dahilinde görmüyorum.
Zira, o sözlerinin arkasında durmadığına dair benim elimde daha önce bu köşede paylaştığım bazı bilgiler var.
Anlatayım, ya da bilenler için hatırlatayım…
Takriben iki yıl kadar önce, günlerden bir gün, Kılıçdaroğlu Meclis grubunda
“FETÖ’nün siyasi ayağı nerede diye soranlar Saray’a baksınlar”
anlamında sözler sarf edince, birkaç gazeteci ile birlikte soluğu Meclis’teki makam odasında almıştık.
CHP liderine şu soruyu sordum:
“Daha önce yaptığınız bir açıklamada Meclis’te 120 ile 180 arasında Bylock kullanan isim olduğunu söylemiştiniz. Bunun üzerine Başbakan (O dönem Binali Yıldırım idi) bu konuyu soruşturduğunu ve bir tane bile Bylock kullanıcısı vekil olmadığını söylemişti. Sizin bu konuda kanıtınız nedir? Kimdir bu vekiller?”
Gelen cevaba önce çok şaşırdım.
“Ben onu kapalı grupta duyum olarak söylemiştim. Kamuoyuna açık bir yerde değil”
dedi Kemal bey.
Kapalı grupta, kamuoyuna açık olmayan bir yerde?
Bu sözlere itiraz edince, yanıtın devamı şöyle geldi:
“Yok onu yani bir duyum vardı. O duyum güçlü bir yerden ama yeri zamanı gelirse başka şeyler de olabilir.”
İşin gerçeği Kemal bey, bu açıklamaları herkesin rahatça duyabileceği ortamlarda birkaç kere tekrar etmişti.
Ama sorduğum soru üzerine kendi verdiği cevaplardan anlıyoruz ki, bu sözler de
suçlamalar yönelttiği anlardan birine rastlamıştı.
O nedenle Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na yaptığı bu çağrının havada kalma ihtimalini yüksek görüyorum.
FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarına dair: Var mı? Yok mu?
MHP lideri Bahçeli’nin gazetecilere yaptığı açıklamalarda Kılıçdaroğlu’na yaptığı çağrı dışında, FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarına dair önemli bir çıkışı daha vardı.
Önce araya girmeden ilgili bölümü aktarayım:
“Yurtta Sulh konseyinin asker kanadı Sincan’da, sivil kanadı nerede? 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı şuan Silivri’de, Sincan’da bulunan generaller hükümeti kimle kuracaklardı. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kim olacaktı. Bunları soruyoruz. Çankaya’da mı İstanbul’da mı neredeyse onu bulun diyoruz”
Devlet bey, FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemlerde, bu yapılanmaya açıktan bayrak açmış bir isim.
Partisine yapılan saldırılar karşısında dik durmuş, aldığı pozisyonu değiştirmemişti.
O yüzden, bu örgütle ilgili sorular sormaya, akıllardaki soruların izini sürmeye herkesten daha fazla hakkı var.
FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarına gelince…
15 Temmuz kalkışmasının üzerinden 4 yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen “Darbe başarılı olsaydı, darbecilerin cumhurbaşkanı, başbakanı kimler olacaktı” sorusu açıkta kalmaya devam ediyor.
Bu konuda adli anlamda bir kanıt ortaya çıkmış değil.
Yurtta Sulh Konseyi adı altında darbe sonrasına dönük görevlendirmelerin ‘siyasi’ bir kapsamı var mıydı?
Şu ana kadar böyle bir soruya ışık tutacak bir bilgi, belge gün yüzüne çıkmış değil.
İki noktanın altını çizelim.
Birincisi, FETÖ’nün ‘ele geçirme’ motivasyonu anlamında önceliği siyaset değil, ‘devlet’ idi.
Devlet kurumlarına hakim olduktan sonra siyaseti, siyasi partileri ‘parmağının ucunda oynatacak’ bir hedefle hareket ettiler.
Siyasi yapılar içinde Bylock kullanıcısı, ya da örgüt üyeliğine kanıt olarak çok az sayıda örnek ortaya çıkmasının gerekçesi bu olabilir.
İkincisi, daha önceki darbelerde olduğu gibi, 15 Temmuz planlaması yapılırken de darbeyi yapanların “Önce bu işi bir halledelim, ipleri elimize alalım, sonra vakti saati gelince işin siyasi kısmına bakarız” gibi bir kararla hareket etmiş olmaları ihtimalinden söz edilebilir.
27 Mayıs’ta, 12 Eylül sonrasında böyle olmuştu.
15 Temmuz için planlamalar yapılırken de benzeri bir niyetle hareket edilmiş olabilir.
#MHP
#CHP
#FETÖ
#Soru
#Kemal Kılıçdaroğlu