Dün sabah Türkiye ve Türkiye’ye yakın coğrafyalarda (Daha doğrusu Avrupa’da) piyasalar açıldığında Türk Lirası’nın, dolar karşısında bir gün öncesine göre, yüzde 5 değer kazandığı görüldü.
Oluşan tahribatı tamir edecek düzeyde olmasa da, yüzde 5’lik kazanım bile, güne nefes alarak başlamak için güzel bir haber niteliğindeydi.
Tabii, ekonomik verileri anlık takip eden BDDK’dan üst düzey bir yetkilinin sözlerini de dikkate almak gerekiyordu:
“Saat 16’00” ve sonrası da önemli”
Sabah Londra borsasının açılışından sonra yaşanan hareketlilik, yaz ortasında denizden gelen meltem gibi hafifçe yüzümüzü okşayıp geçmişti ama ABD’de piyasaların açılış saatinden itibaren verilecek tepkiyi de beklemek önem taşıyordu.
BDDK yetkilisinin dediğine kulak verip yazıyı 16.00 sonrasına erteledim.
Açılış saatlerinde Atlantik ötesindeki piyasaların tepkisi de ölçülüydü.
Dolarda gün içerisinde oluşan istikrar devam ediyordu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın mutfağında görevi bulunan bir arkadaşımı aradım.
“Çok şükür bugün daha iyiyiz” dedi.
Peki ya gerekçeler?
Muhatabım 3 tane temel gerekçe sıraladı.
1-Bu defa yalnız kalmadık. Avrupa, Rusya ve Çin, Türkiye’ye çekilen operasyondan rahatsız oldu, Türkiye’nin yanında yer aldı.
2-Merkez Bankası başta olmak üzere devletin ilgili kurumları, hafta sonundan itibaren soğukkanlı bir biçimde doğru adımlarla şokun atlatılmasına katkı sağladı.
3-İş dünyası da operasyonu gördü, doğru yerde pozisyon aldı.
Gün içerisinde SETA’nın organize ettiği sempozyumda konuşan Başkan Erdoğan, ekonomik veriler ile böyle bir tablo arasında ilişki kurmanın güçlüğüne vurgu yapan yeni cümleler sarf etti.
Şöyle dedi:
“Borçlarımızı tıkır tıkır ödediğimiz gibi, kamu borç stokunun ödemesi konusunda Avrupa’nın en iyisiyiz. Türkiye üretemez duruma mı düştü? Hayır. Hamdolsun ekonomimiz tıkır tıkır çalışıyor. İhracatta turizmde rekorlar kırdığımız dönemden geçiyoruz. Bir savaşa mı girdik? İşgale mi uğradık? Siyasi kaos mu yaşıyoruz? Hayır. Tam tersine kendi topraklarımızda da bölgede de huzurun, güvenin teminatı bir ülke durumundayız.”
Erdoğan’ın devam eden cümlelerinde de dikkat çektiği gibi meselenin bir siyasi, bir de ekonomik boyutu var.
Siyasi anlamda Türkiye’nin gösterdiği duruş, dünya alem tarafından izleniyor.
ABD ile yapıcı diyaloğu sürdüren ama onur kırıcı, ülkenin egemenlik haklarını zedeleyici nobran bir tutuma karşı da misliyle karşılık veriliyor.
Meselenin ikinci kısmı da, birincisi kadar önemli.
Saldırı Türkiye ekonomisine yapıldığına göre, bu saldırıya ekonomik anlamda nasıl bir karşılık verilmekte olduğu sorusu.
Erdoğan, dün işin bu kısmıyla ilgili, “Ekonominin gerektirdiği teknik tedbirleri aldık, alıyoruz. Hazine ve maliye bakanlığımız ile tüm ilgili kurumlarımız gece gündüz çalışıyorlar, çalışıyoruz. Biz de tüm süreci yakından takip ediyoruz” dedi.
İşini iyi yapan, tecrübe sahibi ekonomistlerle yaptığımız uzun soluklu, ufuk açıcı sohbetlerden şöyle bir çıkarımda bulunuyorum:
Piyasa dediğimiz binlerce aktörün at koşturduğu geniş sahada, kötü niyetli, şimdi olduğu gibi saldırıya geçmek için ‘açık yara’ kollayan odaklar olduğu gibi, parasının peşinde koşan, parasının akıbetine odaklanmış yatırımcılar da bulunuyor.
Hatta yatırımcının büyük bölümünü, ikinci kısımda saydığımız ‘ülke riskini’ göz önünde tutarak ama daha nötr reflekslerle hareket edenler oluşturuyor.
Buradan nereye geliyoruz?
Söylemek istediklerimizi şöyle bir sıralamayla aktarabilirim:
1-Finans saldırısından sağlıklı ya da az hasarlı bir şekilde çıkmak için, Türkiye’ye yatırım yapma niyetinden tümüyle vaz geçmemiş, ikna olmaya açık piyasa oyuncularıyla sürekliliği olan iletişim halini korumak büyük önem taşıyor.
2-Düzenli diyalog halinde olmak, sorulara doğrudan muhatap olmak, ikna edici yanıtlar üretmek ve gerçekten de söyleme uygun eylem planıyla hareket etmek de büyük önem taşıyor.
3-Ekonominin yarısı güvenden oluşur deniyor. Erdoğan’ın da işaret ettiği gibi, odaklanılması gereken nokta ekonomik veriler ve rakamlar olacaksa, şu içinden geçtiğimiz günlerde güven unsurunun değerinin yüzde 50’nin de üzerine çıktığı düşünülebilir.
4-Daha da somutlaşalım. Şu anda Türkiye’ye yönelik bu saldırganlığın arkasında, siyasi hedefleri Türkiye’ninkiyle örtüşmeyen ABD yönetimi, piyasa mekanizmasında karıştırıcı güce sahip ABD menşeli kredi derecelendirme kuruluşları ve zayıf anları gözeterek hücuma geçen bir takım güçlü piyasa oyuncuları var.
5-Ama bunların dışında yatırım iştahını sürdürebilecek, Ankara’dan yatıştırıcı söylem ve eylem beklentisinde olanlar var.
Doğru yöntem bu kanalları iyi kullanmak olabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.