Burada da bir 2019 hesabı var

04:0020/09/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Acet

Bir an için hep birlikte bir nehir halinde akıp gittiğimizi düşünürsek ve yine bir an için akıntının bir yerinde kıyıya çıkıp nehrin nereye doğru aktığına baktığımızda karşımıza çıkan fotoğraf nedir?Nehir bizi nereye doğru götürüyor?İçinden geçtiğimiz süreçte hiçbir zaman olmadığı kadar böyle bir bakışa ihtiyaç var.Gözümüzün önünde gelişip giden hadiselerin, nasıl bir akılla yürütüldüğünü, nihayetinde neye ulaşılmak istendiğini çok iyi analiz etmeliyiz.Kıyıdan bakınca nehirde şöyle bir akıntının

Bir an için hep birlikte bir nehir halinde akıp gittiğimizi düşünürsek ve yine bir an için akıntının bir yerinde kıyıya çıkıp nehrin nereye doğru aktığına baktığımızda karşımıza çıkan fotoğraf nedir?

Nehir bizi nereye doğru götürüyor?

İçinden geçtiğimiz süreçte hiçbir zaman olmadığı kadar böyle bir bakışa ihtiyaç var.


Gözümüzün önünde gelişip giden hadiselerin, nasıl bir akılla yürütüldüğünü, nihayetinde neye ulaşılmak istendiğini çok iyi analiz etmeliyiz.

Kıyıdan bakınca nehirde şöyle bir akıntının ilerlemekte olduğu görülebiliyor:

Birileri eğer
“Bir taşla kuş katliamı yapmak”
istiyorsa, ki öyle görünüyor, bana göre o taşlardan büyükçe bir tanesi, 2019 seçim yılı için atılıyor.

Bu son cümle bu haliyle kalırsa pek bir şey ifade etmeyecek.

O yüzden biraz derinleşelim.

“Kürt kartını”
elinde tutmak isteyen uluslararası aktörlerin, bugüne kadar çok çaba harcayıp da başaramadığı bir konu var.

Türkiye topraklarında yaşayan Kürtlerin ekser kısmının kendilerini Türkiye’ye ait hissetmeye devam ediyor oluşları, siyasette de en az yarısının Ak Parti’den zihinsel kopuşunun sağlanamaması.

Bunu en son referandumda gördük.

Doğu-Güneydoğu’dan gelen oyların oylama sonuçlarına yaptığı katkı, daha 16 Nisan gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takdir cümlelerine yansımıştı.

KÜRT OYLARINI AK PARTİ’DEN KOPARMA STRATEJİSİ

Şimdi birileri, AK Parti-MHP ittifakını akılda tutarak Ak Parti gövdesindeki Kürt oylarını yeniden HDP’ye doğru kanalize etmeye çalışıyor.

Toplumsal hareketlilikleri sağlamanın yolu, bir strateji doğrultusunda hedefe doğru uygun bir
‘iklim’
oluşturmaktan geçer.
Birileri yukarıdaki hedef doğrultusunda bir
‘iklim oluşturmaya çalışıyor’
desek, bu düşünceyi yabana atmak mümkün olur mu?

Ya da Barzani yönetiminin Kuzey Irak’ta yapmayı planladığı bağımsızlık referandumu öncesi oluşan iklim, neye ne kadar nüfuz ediyor desek.

Kıyıdan baktığımız nehir, son 2,5 yılda nasıl aktı, biliyoruz.

7 Haziran 2015 seçimleri öncesi Kürtleri ve Alevileri aynı potada birleştirip, Ak Parti mahallesinin üzerine salma projesi vardı.

“Made in Germany/Almanya”
yapımı bir projeydi o.

Yeteri kadar Kürt Ak Parti’den, yeteri kadar Alevi CHP’den kopartılamayınca, sonrasında PKK’nın başlattığı terör eylemlerine karşı Kürtler PKK’ya dirsek gösterince, o proje akim kaldı.

90’LARA DÖNÜYORUZ PROPAGANDASI

Sonraki süreçte ve şimdilerde, HDP’nin Kürt mahallesinde estirmeye çalıştığı rüzgarı, şöyle bir propaganda cümlesine oturttuğu görülüyor:

“Terörle mücadele adı altında 90’lı yıllara dönülüyor.”
İşkencelerin yeniden başladığı, insan hakları ihlallerinin arttığı, mücadelenin teröre karşı değil Kürtlere karşı yapıldığı algısı, son dönemde HDP’den daha fazla
‘sahne gösterimi’
yapan CHP tarafından da zorlanıyor.

Sezgin Tanrıkulu’nun SİHA açıklamasını Jitem bağlantısı ile kurması, zihinlere hangi fikrin yerleştirilmeye çalışıldığını açıkça göstermiyor muydu?

Bu propagandadan daha önemlisi ise, algının değil, olgunun ne olduğunu görmek ve gösterebilmek.

Olgu şu:

Terörle mücadelenin getirdiği zorluklar, kim ne derse desin, Ak Parti hükümetinin insan hakları bağlamında taşıdığı yaklaşım biçiminde bir kırılmaya yol açmadı.

PKK’ya karşı yürütülen şehir operasyonlarında bir PKK’lının cesedinin sürüklenmesi olayına karşı alınan tutumdan başlayın, Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılan saldırıya karşı takınılan tutuma kadar getirin.

“İnsan hakları ihlali”
başlığı altına girebilecek hemen bütün hadiselerde hükümetin aldığı tutum,
“Asla 90’lara dönüş yok”
mesajının içini dolduracak nitelikteydi.

Geçen Cuma akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı televizyon programını izledim.

Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesiyle ilgili sorular gündeme geldiğinde, Erdoğan’ın ‘
merhamet dili’
kendisini gösterdi, son derece özenli bir şekilde bu olaya olan tepkisini ve provokasyon karşısında neler yaptığını anlattı.
GÜÇLÜ BİR SÖYLEME İHTİYAÇ VAR

Sadece insan hakları meselesinde değil, Kürtlerin demokratik kazanımları konusunda da, terörle mücadele sürecinin zorlukları nedeniyle hükümet zihninde bir kırılma olduğunu düşünmek haksızlık olur.

Hatırlayalım.

Ağrı’nın bir ilçesine kayyum atanan bir kaymakam ilk iş belediyedeki Kürtçe tabelayı kaldırınca, kendisine
“Sen bu işi yanlış anlamışsın”
mesajı verilerek tabela yerine geri koyulmuştu.

Bu anlamda kazanılmış haklardan dönüş biçiminde yorumlanabilecek bir tablo ortaya çıkmış değil.

Peki eksik olan ne?

Karşınızda sert bir şekilde estirilen bir propaganda varsa eğer, buna bazen boğazınız yırtılırcasına bağırarak karşı koyabilirsiniz.

Sezgin Tanrıkulu, SİHA-Jitem bağlantısı ile meseleye yaklaşmışsa eğer, SİHA’ları savunmak meselenin bir yarısına tekabül eder.

Diğer yarısında
“Jitem algısını”
körükleyenlerin asıl niyetlerini ortaya dökecek güçlü söylemler olmalı.

Eksik olan bu.

Hükümet ve AK Parti adına konuşanlar,
“90’lı yıllara asla dönüş yok”
mesajını güçlü bir söyleme dönüştürmeli.
#Türkiye
#İHA
#SİHA
#AK Parti