ABD’de 3 Kasım seçimlerinin sonuçlarının netleşmesinin üzerinden tam 4 hafta geçti.
4 hafta önce, yine bir Cumartesi günü Joe Biden’ın seçimleri kazandığının belli olmasından hemen sonra sorduğumuz sorunun geçerlilik süresi ise dolmuş değil.
O soru şu:
Yeni dönemde Türk/Amerikan ilişkilerini ne tür gelişmeler, nasıl bir atmosfer bekliyor?
Biden’ın ipi göğüslediğinin kesinleşmesinden bir gün sonra yaptığımız televizyon programında bu soruyu sorduğumuz Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bir geçiş sürecinden söz etmiş, dolayısıyla bu sorunun cevabını almamızın da biraz gecikeceği yönünde bir imada bulunmuştu.
Şu an için o geçiş dönemi devam ediyor.
Bu konularla ilgilenen çevrelerde, Biden dönemine üçüncü Obama dönemi olacak diye bakan görüşün, yaygın şekilde müşteri bulduğunu görüyoruz.
Bu senaryoya göre Obama dönemini hemen gözümüzün önüne getirip, Türk/Amerikan ilişkilerinin hangi istikamette ilerleyeceğine dair bir takım fikirler ortaya atabiliriz.
Ancak, aradan geçen 4 yılda köprünün altından başka sular da aktı ve bu durum, şu an için ileriye dönük net öngörülerde bulunmayı hala zorlaştırıyor.
Burada Trump’ın geride kalan 4 yılda izlediği dış politikaya bir gönderme yapıldığı ortada.
Amerika’nın dünya jandarmalığı rolünün Amerika’ya kaybettirdiği görüşüne göre hareket eden, Avrupa üzerindeki, Uzakdoğu üzerindeki güvenlik şemsiyesini sorgulayan, Ortadoğu için harcanan paraları boşa harcanmış paralar olarak gören Trump dönemini paranteze almak isteyen bir irade ile karşı karşıya kalacağız bu dönemde.
Peki, Amerika’nın geri dönüşü Türkiye için nasıl bir anlam ifade edecek?
Joe Biden, seçimleri kazandığının belli olmasından bu yana aradan 4 hafta geçmiş olmasına rağmen, Türkiye ile ilgili nasıl bir politika izleyeceğine dair açık sinyaller vermiş değil.
Sadece New York Times yazarlarına verdiği mülakatta içinde Türkiye geçen şöyle bir cümle kurdu:
Bu kadar.
Aradan 4 hafta geçmiş olmasına rağmen içinde Türkiye geçen tek cümlesi bu oldu Biden’ın.
Burası böyle olmakla birlikte ABD’nin yeni Başkanı’nın Türkiye’deki yönetimle ilgili olarak başkan yardımcısı dönemindeki gibi mi, yoksa başkanlık yarışı sırasında söyledikleri doğrultusunda mı hareket edeceği hala tahminler ve ihtimaller üzerinden değerlendirilebiliyor.
Öte yandan, yeni döneme ilişkin ilk defa bir işaret olarak kabul edeceksek, ABD’nin yeni Suriye Özel Temsilcisi Joel D. Rayburn’un Hurriyet gazetesine yaptığı açıklamaya bakabiliriz.
Bu haliyle evet böyle bir yorum yapılabilir.
Ama bu, erken bir yorum da olabilir.
Çünkü bu konudaki asıl politikayı daha yukarı seviyedeki isimler belirleyecek, ya da netleştirecektir.
Geçen hafta içinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo NATO zirvesinde Türkiye’yi suçlayan sert açıklamalar yapmıştı.
Pompeo’nun bu sözlerini yeni dönemin nasıl olacağına dair bir işaret olarak görünler de oldu.
Ama ben aynı kanaatte değilim.
Buna, Trump’ın başkanlığı sırasında Türkiye’ye karşı istediği adımları attıramamanın hıncı da eklenebilir.
Onun da üstüne, ileriye dönük siyasi kariyer hesapları için, Rum lobisinin desteğini alma çabası da eklenebilir.
O yüzden Pompeo’nun ne dediğinden çok, yeni ataması yapılan dışişleri bakanını ne diyeceğine bakmak lazım diye düşünmekteyim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.