ABD ile varılan Güvenli Bölge mutabakatı doğrultusunda Kurban bayramı sonrası saha haraketliliğinin başlayacağına dönük işaretler artıyor.
Anlaşmanın Ankara’nın zorlamasıyla takvime bağlı yapıldığı, o takvimin de zaman kaybetmeden ‘
’ harekete geçme mantığı üzerine kurulduğu anlaşılıyor.
Daha önce sütten defalarca ağzı yanan Ankara, bu anlaşmanın da oyalayıp zaman kazanma taktiğinin bir parçası haline dönüşmesine rıza göstermiyor.
Hatırlayalım...
ABD ile varılan mutabakatın mutfak çalışmalarına nezaret eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın TRTHABER yayınında kullandığı ifadeler ise, oyalama manevralarına prim verilmeyeceğine işaret ediyor:
Milli Savunma Bakanlığı dün yaptığı açıklamayla ABD’den 6 kişilik bir heyetin Şanlıurfa’da kurulacak olan ortak harekat merkezinin çalışmalarına katılmak için Türkiye’ye geldiğini duyurdu.
Ortak harekat merkezinin oluşturulmasından sonra sıra, varılan mutabakat doğrultusunda saha faaliyetlerinin başlamasına gelecek.
Varılan anlaşmanın nerelerde nasıl uygulanacağı gizli tutuluyor.
Ankara açısından Fırat’ın doğusu denince önceliğin tam da ortak harekat merkezinin oluşturulmakta olduğu Şanlıurfa’nın güneyindeki sınır hatları olduğu biliniyor.
Akçakale, Ceylanpınar ve buraların karşısında yer alan Tel Abyad, Rasuleyn.
Bu yerleşim bölgeleri mevzu bahis olunca, Güvenli Bölge’nin derinliği üzerinde uzun uzun mülahazada bulunmaya gerek kalmıyor.
Neden mi?
Şundan dolayı:
Bu iki yerleşim birimi zaten sınırın hemen dibinde yer alıyor.
Aşağı yukarı yüz yıl önce çizilen Suriye sınırı, öncesinde tek bir şehirden oluşan Akçakale/Tel Abyad ve Ceylanpınar/Rasuleyn’i ortadan ikiye bölerek çizilmişti.
Dolayısıyla sınırın dibinde yer alan bu şehirler, Güvenli Bölge mutabakatının kapsamı dahilinde ise, evvel emirde bu yerleşim birimlerinin YPG’den boşaltılması gündeme gelebilir.
Barış zamanlarında yapılan anlaşmalar, karşılıklı feragatte bulunmayı zorunlu kılar.
Ankara’nın önünde iki türlü seçenek vardı:
Ya, tek başına askeri bir operasyonla harekete geçecekti, ya da ABD ile işbirliği halinde.
Gelinen noktada ikinci seçeneğin gündemde olduğunu düşünürsek, hedeflerin bir kısmının rafa kaldırılması, ya da ertelenmesi söz konusu olacak demektir.
ABD, Güvenli Bölge’yi Türkiye ile YPG arasında bir tampon bölge oluşturma ve bu şekilde Suriye’deki müttefikini koruma altında tutma amacıyla gündeme getirmişti.
Mutabakat zemini üzerinde ilerlenmesi demek, Ankara’nın YPG’yi Kuzeydoğu Suriye’den bütünüyle söküp atma hedefini ötelemesi anlamına geliyor.
Diğer yandan, üzerinde mutabakata varılan Güvenli Bölge alanlarının başarılı bir şekilde uygulanması, Türkiye açısından sınır güvenliğini temin etme anlamında önemli bir mesafeyi kat etmek anlamına gelecek.
Şanlıurfa’nın güneyinden Suriye topraklarının derinliklerine doğru uzanacak olan bir Güvenli Bölge hattı, Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin sınırını boylu boyunca kapatacak bir kuşak oluşturma projesine büyük darbe indirecektir.
Daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla Türkiye’nin güney sınırını Akdeniz’den Hakkari’ye kadar bir PKK oluşumuyla kapatma projesini sakat bırakmıştı.
Sözünü ettiğimiz bölge üzerinde oluşturulacak güvenli bölge oluşumuyla da bu emperyalist projeye üçüncü bir hançer darbesi indirilebilir.
Tabi burada kocaman bir soru her zaman olduğu gibi daima önümüzde duracak:
Güvenli Bölge’nin ABD ile birlikte yürütülmesi, ileriye dönük ne kadar güvence sağlayacak?
Bir soru daha:
Şu an için Türkiye’nin YPG’ye müdahalesini önleme amacıyla başlatılan bu süreç, ileride masada varılan mutabakatın ruhuna uygun şekilde kalacak mı?
Uyanık olmayı, uyanık kalmayı zorunlu kılan sorular bunlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.