Önümüzdeki Perşembe ve Cuma günü toplanacak olan Avrupa Birliği liderler zirvesinin ana gündem konusu Türkiye olacak.
Bir yaptırım kararı çıkacak mı? Yoksa, Ekim başındaki zirvede olduğu gibi, bu seçeneği hepten terk etmeden ‘öteleyen’ bir karar mı çıkacak?
Hiç kuşkusuz önemli bir sınama bu.
Hem, ekonomisi ‘yaptırım’ sözcüğünden hiç hazzetmeyen Türkiye için, hem de çok iyi olmasa da, Türkiye ile ilişkileri belli bir seviyede tutabilen, gönüllü ya da mecburen, birden fazla gerekçeyle ‘Türkiye faktörünü’ hesaba katarak hareket edebilen Avrupa Birliği için bu böyle.
Şöyle soralım:
‘Üyelik dayanışması’ ilkesini kullanarak zaman zaman Avrupa Birliği’ni esir alan Yunanistan ile birlikte son dönemde Türkiye’ye karşı sadece Doğu Akdeniz’de değil, her yerde hırçın bir politika izleyen Fransa’nın istediği mi olacak?
Yoksa, sonuçlar ‘teenni’ ile hareket etmeye devam eden ülkelerin istediği istikamette mi karşımıza çıkacak?
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas’ın Yunanistan’dan yayın yapan Skai Tv’ye yaptığı açıklamalara bakacak olursak, zirvede bir yaptırım kararı çıkacak.
Üstelik ona göre bu, yalnız kısa vadeli değil, uzun vadeli sonuçlar öngören bir karar olacak.
İhtimal, bu sözler bir bilgiden ziyade şu an için bir ‘temenni’ niteliği taşıyor gibi.
Yaptırım kararının çıkması için üye ülkelerin tamamının aynı yönde oy kullanması gerekiyor.
Kolay olmasa da, ihtimal dışı bir seçenek değil bu.
İşte tam da bu noktada, Almanya’nın 10/11 Aralık’taki zirvede nasıl bir tutum sergileyeceği önem kazanmış durumda.
Şansölye Merkel, daha önce Yunanistan’ın ‘oyuncakçı dükkanındaki çocuk’ gibi her şeyi isteyen tutumuna karşı duyduğu rahatsızlığı ima eden beyanlarda bulunmuştu.
Fransa’nın Türkiye karşıtı bir tutum sergilerken, askeri gücünü denkleme sokarak Avrupa’nın liderliğine oynamasının da Almanya’yı huzursuz ettiği bir sır değil.
Merkel yönetiminin Türkiye’ye karşı daha itidalli ve rasyonel davranmasının arka planında bu türden gerekçeler de bulunuyor.
Ancak, ABD’deki seçimlerin sonuçları Avrupa için de statükoya dönüş sinyalleri verdiği için, bu durum Almanya’yı rahatlatmış gözüküyor.
Bunu nereden anlıyoruz?
Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın son açıklamalarından.
Alman Bakan Biden ile birlikte Avrupa ve ABD’nin yeniden stratejik ortak olması gerektiğine vurgu yaptıktan sonra, “Libya ya da Suriye’de olduğu gibi, Rusya ya da Türkiye tarafından doldurulan bir boşluk bırakmamalıyız.” diye bir beyanda bulundu.
Trump döneminin bitmesine bir buçuk aydan daha az bir zaman kalmışken, Biden’in işbaşına gelecek olması, Almanya açısından ezeli rakibi (savaş dönemlerindeki düşmanı) Fransa’nın ‘kas gösterme’ şovlarından kurtulmak anlamına gelebilir.
O yüzde Türkiye ile ilgili duruşunda Berlin yönetiminin ABD’den gelecek sinyale göre hareket etme ihtimalinden söz edilebilir.
Bu durumda ABD’den Türkiye’ye dönük nasıl sinyaller geldiğine odaklanmamız gerekecek.
Bugünlerde herkes, hepimiz Biden dönemi üzerinde kafa yorarken, “Trump dönemi daha bitmedi” dedirten bir sürprizle karşılaştık.
Türkiye’ye yaptırım uygulamasının önünü açan bir tasarı, hafta içinde Senato ve Temsilciler Meclisi’nin alt kurullarında onaylandıktan sonra bir ‘sıcak patates’ kıvamında Trump’ın avucuna bırakıldı.
“Haydi artık uygula şu yaptırımları” çağrıları, Trump’ı giderayak Türkiye’ye karşı harekete geçmeye zorluyor.
Bu çağrıların liderliğini de tanıdık bir isim, Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham yapıyor.
Evvelsi gün, Graham’ın bir başka Cumhuriyetçi Senatör James Lankford ile birlikte kaleme aldığı bir yazı, Wall Street Journal Gazetesi’nde yayınlandı.
Trump üzerinden nasıl bir baskı uygulandığının anlaşılması için yazıdan şöyle bir alıntı yapalım:
“Türkiye’yi ABD’ye karşı Rusya’yı tercih ettiği için cezalandırmanın açık bir uyarı mesajı olacaktır. Diğer uluslar hangi ülkenin daha iyi bir ortak olduğun düşünecekler: Dünya ekonomisinin yüzde 20’sine sahip olan ABD’yi mi? Yoksa ABD’nin bazı eyaletlerinden bile daha küçük bir ekonomiye sahip olan Rusya’yı mı? Bu anlamda bir başarısızlık, ABD’nin zor kararlar almaya gönüllü olmadığı mesajını gönderebilir.”
Trump’ın görev süresi bitmeden böyle bir karar alması, 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturması beklenen Joe Biden için bulunmaz bir nimet olacak hiç kuşkusuz.
Eğer öyle olursa, bir taşla birkaç kuş birden vurulmuş olacak.
Öyle bir durumda Beyaz Saray’da yeni dönem, Türkiye’ye Caatsa yaptırımlarının uygulanması kararıyla başlayacak, daha önce olduğu gibi Türkiye’de ekonomi bu durumdan olumsuz etkilenecek ama bu kararı giderayak Trump alacağı için, yük onun omuzlarında kalmış olacak, bunların hiçbirisinin sorumlusu Biden olmayacak.
Yaptırım tasarısını hazırlayanların da, Beyaz Saray’ın yeni ev sahiplerinin de aklından geçenler bunlar değilse başka ne olabilir ki!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.