Astana sürecinin yazılmamış bir hikâyesi

04:0013/12/2017, Çarşamba
G: 18/09/2019, Çarşamba
Mehmet Acet

24 Kasım 2016…Tam bir yıl önce Türk jetlerinin bir Rus uçağını Suriye sınırını ihlal ettiği için düşürdüğü tarihin yıl dönümü.Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte, ABD’nin“20 kilometreden daha aşağı inmeyin”diyerek karşı çıktığı el Bab operasyonunu sürdürürken, Wakka Kasabası yakınlarında bir hava saldırısına uğruyor.3 asker şehit, biri ağır 10 yaralı.TSK’nın internet sitesi üzerinden aynı gün yapılan açıklamada, saldırının Suriye rejimine bağlı hava kuvvetleri tarafından

24 Kasım 2016…

Tam bir yıl önce Türk jetlerinin bir Rus uçağını Suriye sınırını ihlal ettiği için düşürdüğü tarihin yıl dönümü.

Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte, ABD’nin
“20 kilometreden daha aşağı inmeyin”
diyerek karşı çıktığı el Bab operasyonunu sürdürürken, Wakka Kasabası yakınlarında bir hava saldırısına uğruyor.

3 asker şehit, biri ağır 10 yaralı.

TSK’nın internet sitesi üzerinden aynı gün yapılan açıklamada, saldırının Suriye rejimine bağlı hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiğinin değerlendirildiği dile getiriliyor.

Ama ifadeden de anlaşıldığı gibi, bu net bir tespit değil, ihtimal hesaplarına açık bir
“değerlendirme.”
İşin tuhaf tarafı, daha önce bu türden saldırıları davul zurna çalarak duyuran Suriye rejimi de bu defa sessiz kalıyor,
“Bu işi biz yaptık”
demiyor.

Herkesin aklına ilk olağan şüpheli olarak Rusya geliyor.

Hava saldırısı, 24 Kasım’ın birinci yıldönümüne denk geldiği için, herkes
“Ruslar düşürülen uçaklarının intikamını alıyor”
diye düşünmeye başlıyor.

Ama burada da bir tuhaflık var.

Zira o günler itibariyle jet krizi iki taraf için de kabarık bir maliyet ürettiği için ortak bir çözüm iradesi ortaya çıkmış, baltalar gömülmüş, ilişkiler adım adım eski haline dönüyordu.

O UÇAĞA KOORDİNATLARI ABD VERDİ

Meseleyi çözmek için şöyle bir veriyi akılda tutma ihtiyacı var:

Suriye’nin kuzeyinin; şeytana pabucu ters giydiren her türlü melanetin işlendiği, pis işlerin, bazen birbiriyle savaş halindeymiş gibi görüntü veren örtülü açık ittifakların, bel altı vuruşların, arkadan hançerlemelerin ülkenin kalan kısımlarına göre çok daha fazla olduğu bilgisine.

Buradan ilerlediğimiz takdirde, Rus jetinin düşürülmesinin tam da birinci yıl dönümünde, Fırat Kalkanı operasyonunu yürüten Türk askerlerine Suriye topraklarında saldırılmasının, Türkiye ile Rusya arasındaki krizin beklenenden çok daha önce çözüm yoluna girmiş olmasından rahatsızlık duyanları hesaba katmamız gerekiyor.

İşte burada ABD faktörü karşımıza çıkıyor.

İki cümle aktarmak istiyorum:

İlki, bu saldırının gerçekleştiği günlerde TSK adına Fırat Kalkanı Operasyonunu yürüten üst düzey bir askeri yetkiliye ait:

“Biz Suriye’de ABD ile savaşıyoruz”.

İkinci cümlenin ise, sahibi yine bir asker olmakla birlikte yukarıda anlattığım hadise ile daha doğrudan ilişkisi var:

“24 Kasım 2016’da el Bab-Wakka kasabası yakınlarında 3 askerimizin şehit olduğu, 1’i ağır 10’unun yaralandığı hava saldırısının koordinatlarını doğrudan ABD verdi”.
ASTANA’YI BÖYLE OKUMAK LAZIM

ABD o dönemde önce Fırat Kalkanı Operasyonu’nun başlamasına itiraz ediyordu.

Başlayınca, Türk makamlarına
“Hadi başladınız ama 20 kilometreden daha aşağı inmeyin, el Bab’a dokunmayın”
demeye başladı.

Niye peki?

El Bab’a onlar dokunacak, PKK kuşağı projesini oradan Akdeniz’e bağlayacaklardı.

Oysa Türkiye, hem el Bab’a girmeye karar vermiş, hem de bu harekâtı Rusya ile anlaşarak başlatmıştı.

Buradan bakınca,
“Ruslar, düşürülen uçaklarının intikamını almak için, yıldönümünde harekete geçti, Türkleri cezalandırdı”
dedirtecek bir oyun planının işe yarayabileceği düşünülmüş olabilirdi.
Bizim TSK içinden aldığımız
“Türk askerine saldıran uçağın koordinatlarını ABD verdi”
bilgisi ile bu senaryoyu birleştirince bu ihtimal anlamlı hale gelmiyor mu?

Ankara’nın Suriye politikasında ABD ittifakından çekilip Rusya ve İran’la iş tutmaya başlamasının, yani Astana sürecinin arka planında, ABD’nin kendi Suriye politikasını bütünüyle Türkiye’nin aleyhine işletmesinin geç de olsa fark edilmesi gerçeği var.

Bunu bilelim, bundan sonra olacaklara da bu bilgi ışığında zihnimizi hazırlayalım.

Yeni Suriye politikasının iki temel ayağı var:

1. Suriye’deki bu çirkefliklerin Türkiye’nin güvenliğini daha fazla etkilemesini önlemek

2. PKK’nın Suriye’de ABD eliyle daha fazla kazanım elde etmesinin önüne geçmek.

PYD’Yİ SAF DIŞI BIRAKMAK İÇİN BİR ADIM DAHA

Rusya Devlet Başkanı Putin, önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile son bir yıldaki 10’uncu görüşmesini yapmak üzere Ankara’ya geldi.

Görüşmenin baş başa kısmında, Suriye savaşının bitirilmesi ve siyasi çözüm planları konuşuldu.

Dün, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NTV yayınında, Türkiye’nin bu siyasi çalışmaları yapacak olan Suriye Ulusal Kongresi için Rusya’ya liste verdiğini açıkladı.

Listede, Ankara’nın YPG dışında muhatap olarak alınmasını istediği, Kürt Ulusal Koalisyonu var.

Çavuşoğlu bu bağlamda şunları söyledi:

“YPG Kürtlerin az bir bölümünü temsil ediyor. Biliyorsunuz Suriye Ulusal Koalisyonu var, Kürt Ulusal Koalisyonu var. Bunun dışında Kürt gruplar var, Avrupa’da yaşayan Kürt gruplar da var. Biz zaten bunların hepsiyle temastayız. Yani biz Kürt kardeşlerimize karşı değiliz. Tam tersi onların yanındayız ama terör örgütlerine karşıyız. Dolayısıyla diyalog kongresinde Kürtleri temsil edecek çok sayıda değişik gruplar var, bunların liderleri de var, hatta değişik değişik aşiretler de var. Tüm onların listesini Rusya’ya verdik. Rusya da onların bazılarıyla temasa geçti.”

Bu tarafta bu trafik bu şekilde ilerledikçe, PKK’nın, PYD’nin nasıl bir ruh iklimine savrulduğunu tahmin etmek daha kolay hale geliyor.

Muhtemelen Salih Müslim olduğu yerde hop oturup hop kalkacak,
“Satışa mı geliyoruz”
kuşkusuyla tırnaklarını yemeye devam edecek.
#Türkiye
#Rusya
#Fırat Kalkanı
#Rus Uçağı