Hafta sonu Suudi Arabistan’ın petrol devi Aramco’nun tesislerine yapılan saldırı ve devamında Suudi yönetiminin üretime ara vereceğini açıklaması, enerji piyasalarında ciddi bir gerilime yol açtı.
Saldırıyı Yemen’deki İran destekli Husiler üstlendi.
Gerçi, İran topraklarından seyir füzeleri atıldığı yönünde henüz teyit edilmemiş iddialar da var ama her durumda bu işin arkasında Tahran’ın olduğu su götürmez bir gerçek.
ABD’nın uyguladığı petrol ambargosu nedeniyle ekonomisi büyük sıkıntılar yaşayan İran, askeri gücü ve nüfuzu altında tuttuğu gruplar üzerinden bu ambargoya cevaplar veriyor.
Aramco’ya yapılan saldırı, enerji piyasalarında ürettiği gerilim dışında, Gayrisafi Milli Hasılası’nın yüzde 8’inden fazlasını askeri harcamalara yaparak bu alanda dünya listelerinin ön sıralarında yer alan Suudi Arabistan’ın, ABD garantisi altında olmasına rağmen nasıl bir güvenlik açığıyla karşı karşıya olduğunu göstermesi bakımından da dikkat çekiciydi.
Mesajın ne anlama geldiği gayet açık:
Pazar günü uluslararası yayın yapan yabancı bir yayın kuruluşunda görev yapan bir meslektaşım aradı, Aramco tesislerine yapılan saldırı ile Ankara’da ertesi gün yapılacak olan Türkiye/Rusya/İran zirvesi arasında zamanlama açısından bir ilişki olup olmadığı yönündeki görüşümü sordu.
Erdoğan/Putin/Ruhani üçlüsünün Ankara’da yaptıkları zirvenin en önemli çıktısı, Anayasa Komitesi’ni oluşturacak isimler üzerinde varılan uzlaşma oldu.
Anayasa komitesinin üyeleri bir araya gelecekler, Suriye için yeni bir anayasa oluşturulacak, devamında seçimler yapılacak ve her şey yolunda giderse, 8 yılın sonunda Taş Devrine dönen bu talihsiz ülke, sakin bir limana demir atmış olacak.
Belli ki, kapalı kapılar ardında Ankara’yı Esed rejimine yakınlaştırmak için Erdoğan’ı zorlayan Putin ve Ruhani’nin eline bir koz vermek için böyle bir mektup yazılması fikrinin iyi olabileceği düşünülmüştü.
Ankara, siyasi bir temas anlamında anayasanın yapıldığı, Suriye halkının iradesiyle serbest seçimlerin tamamlandığı bir ortam oluşmadan bu talebe karşılık vermeyeceğini daha önceden ilan etmişti.
İranlılar, Türkiye’yi Şam rejimiyle doğrudan diyaloğa geçmeye ikna etmek için bir süredir şöyle bir soru soruyorlar:
Ama bunun için sahadaki gerçekliğin böyle bir hedefle uyumlu hale gelmesi gerekiyor.
Yani, Esed’in BM’ye gönderdiği mektubun içeriğine uygun düşecek şekilde, Şam rejimi PKK’nın üstüne yürür, Türkiye sınırlarına kadar gelirse, Ankara’nın buna yeşil ışık yakacağını öngörmek mümkün olacaktır.
1998’de yapılan Adana mutabakatı zaten böyle bir yükümlülüğü öngörüyor.
Ankara’nın bu anlaşmaya olumlu bakmasının temel gerekçesini de bu oluşturuyor.
PKK/YPG’yi adres gösteren bu ifadenin Rusya ve İran’ın da onayını alarak metne girmesi önemli.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.