Malcolm X’in 1963 yılında ‘House negro/ev zencisi’ ve ‘field negro/tarla zencisi’ diye iki kavramdan söz ettiği muhteşem bir konuşması vardır.
Ev zencisi efendisinin evinde barakada ya da çatı arası gibi yerlerde yaşar.
Sahibinin sesidir.
Hatta sahibinden daha fazla sahipçidir.
Beyaz efendisi hasta olduğunda “ne oldu patron hasta mı olduk” diye dertlenecek kadar kölelik durumunu benimsemiş ve yalakalaşmıştır.
Tarla zencisi ise, sabahın köründe tarlaya taş kırmaya falan gider. Kan ter içinde çalışır, bir şey talep etmez, verilenle karnını doyurur.
Ama onurludur, şerefine düşkündür.
Ev zencisi ile tarla zencisi arasındaki farkı konuşurken aslında fiziki koşullar üzerinden değil de, içlerinde tuttukları ‘ruh iklimi’ üzerinden meseleye bakınca iş, üzerinde durulmaya değer hale geliyor.
Onurunu, daha bizden bir tabirle, izzetini satıp satmama meselesi.
Zillet halinin gönüllüsü olmakla, olmamak, ona karşı direnmek gibi bir şey.
Daha somut örnekler üzerinden gidelim.
Nelson Mandela, Malcolm X, Muhammed Ali, tarla zencisi idi.
Barack Obama ise ev zencisi olarak kaldı.
“Bakın bizim sistemimiz bir siyahi adamı başkan yapabiliyor” propagandasının suyundan gitmeyi çok iyi başarmış, başkan olmasına rağmen başkanlık yetkilerini hepten kurulu düzenin görünür, görünmez aktörlerinin talepleri doğrultusunda kullanmıştır.
Yazının konusuna daha yakın misaller üzerinden gidelim.
Cem Özdemir tam bir ev zencisidir.
Almanya siyasetinde yükselmenin şartının ‘köklere saldırıdan geçtiğini’ çok iyi ezberlediği için, hatta bunun böyle olduğunu itiraf ettiği için bu rolüne uygun şekilde hareket etmektedir.
Kendisi, Almanların Türkiye tezlerine, Tayyip Erdoğan tezlerine Almanlardan daha fazla sahip çıkması gerektiğinin farkında.
Ancak böyle yapması halinde siyasette var olabileceğini de biliyor.
O yüzden, “Mesut Özil Tayyip Erdoğan ile resim çektirdiği için Alman milli takımı Dünya Kupası’ndan elendi” saçmalığını bir Alman’ın değil de onun gibi ev zencisinin sarf etmiş olması beklenirdi.
Mesut Özil’in sosyal medyadan paylaştığı İngilizce açıklaması, dün itibarıyla 110 bin retweet, 285 bin beğeni almıştı.
25 bin kişi de yorumda bulunmuştu.
Diyebilirim ki Mesut büyük bir iş çıkardı.
Belki de futbolculuk kariyeri boyunca yaptığından daha iyisini, daha fazlasını “Artık Alman milli takım formasını giymeyeceğim” diye bitirdiği bu açıklamasıyla yaptı.
100 tane filozof, 50 tane toplum bilimci, 20 tane psikolog toplanıp ırkçılığa, ayrımcılığa, çifte standarda, İslamofobiye, hoşgörüsüzlüğe karşı gerçeği, bu kadar gerçekçi bir dille anlatabilir miydi emin değilim.
Tayyip Erdoğan 2009’da İsrail’e ‘one minute’ dediğinde bir Yunan televizyonu, “Türkiye’nin başbakanı şu gezegende herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği şeyi söyledi” diye yorum yapmıştı.
Şimdi de benzerini bizim Zonguldaklı Mesut Özil yapmış oldu.
Açıklamanın en vurucu kısmı, hiç kuşkusuz başka göçmen futbolcuların da başına gelen bir durumu yansıtıyor.
Real Madrid’in yıldızı Benzema, “Ne zaman gol atsam Fransız oluyorum, ne zaman atamasam Arap” demişti.
Belçika’nın golcüsü Lukaku, “Her şey iyi giderken Lukaku Belçikalı forvet, kötü gidişte ise Kongo asıllı oluyorum” demişti.
Şimdi aynı şeyi bizim Mesut söylüyor:
“Kazanınca Alman, kaybedince göçmen oluyorum!”
Meselenin, Mesut Özil’in Mayıs ayında Londra’ya yaptığı ziyaret sırasında İngiltere’de top koşturan iki Türk futbolcuyu daha yanına alıp Erdoğan’ı ziyaret etmesiyle patlak verdiğini biliyoruz.
Fitili ateşleyen kişi ise, o buluşmada çekilen fotoğraf nedeniyle Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’a tepki gösteren Almanya Futbol Federasyonu Başkanı Reinhard Grindel idi.
Mesut Özil’in açıklamasında en ilgi çekici bölümlerden bir tanesini bu adamın kendisine ‘tarla zencisi’ muamelesi çektiğini anlatan kısmı oluşturuyor.
Mesut, annesinin çocukken kendisine tembihlediği “Oğlum köklerini unutma” tavsiyesini hatırlatıyor.
Grindel, Mesut’un bu duruşunu küçümseyerek meseleye yaklaşıyor.
Mesut, fotoğrafın gerekçesi annemin bu tavsiyesi diyerek durumu yatıştırmaya çalışıyor, adam hiç oralı bile olmuyor.
Anladığım kadarıyla Mesut’un en fazla zoruna giden de muhatap olduğu bu tutum oluyor.
Açıklamasında “Grindel, benim görüşlerimi küçümseyerek, patron edasıyla kendi bildiğini okumaya devam etti” dediği bölüm bunu gösteriyor.
Sonuç itibarıyla Mesut Özil bir futbolcudan daha fazlası olduğunu da göstermiş oldu.
Futbolculuğu kadar adamlığıyla da büyüleyici bir performans sergilemiş oldu.
Almanya’nın, Avrupa’nın ırkçıları son zamanlarda kalelerinde böylesine büyüleyici bir gol görmüşler miydi acaba?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.