“Abi bize ne vereceksin?”

04:0025/12/2019, Çarşamba
G: 25/12/2019, Çarşamba
Mehmet Acet

Türk Ceza Kanunu’nun 250’nci maddesi irtikap suçunu şu şekilde tarif ediyor:İrtikap suçu, kamu görevlisinin (memur, bilirkişi vb.), icra ettiği kamu görevinin kendisine sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, muhatap olduğu kişilerden yarar sağlamaya veya bu kişileri yarar sağlama yönünde vaatte bulunmaya yönlendirmesi ile oluşur. İrtikap suçu, kamu görevlisinin tek taraflı olarak mağdurun iradesini etkilemesi neticesinde işlenen bir suçtur.Ankara’da TOGO kuleleri nedeniyle Ankara Büyükşehir Belediyesi

Türk Ceza Kanunu’nun 250’nci maddesi irtikap suçunu şu şekilde tarif ediyor:

İrtikap suçu, kamu görevlisinin (memur, bilirkişi vb.), icra ettiği kamu görevinin kendisine sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, muhatap olduğu kişilerden yarar sağlamaya veya bu kişileri yarar sağlama yönünde vaatte bulunmaya yönlendirmesi ile oluşur. İrtikap suçu, kamu görevlisinin tek taraflı olarak mağdurun iradesini etkilemesi neticesinde işlenen bir suçtur.
Ankara’da TOGO kuleleri nedeniyle Ankara Büyükşehir Belediyesi ile anlaşmazlık yaşayan Sinan Aygün,
‘irtikap’
suçunun işlendiğini ileri sürüyor.

Birkaç gündür yaşanmakta olan tartışmalar malum.

Tartışmanın taraflarını dinleyince, işin içindeki bazı isimlerin irtikap suçuna en azından
‘teşebbüs ettikleri’
yönünde bir izlenim ortaya çıkıyor.

Örneğin, Sinan Aygün ile belediyede yapılan bir görüşme sırasında CHP’li 8 kişilik belediye meclis üyesiyle aralarında geçen diyaloglar…

Kendi anlatımına göre Aygün,
“Bir konuşalım”
denilerek belediyeye çağrılıyor.

CHP grup odasında 8 meclis üyesi.

İçlerinden biri yekten konuya giriyor.

“Abi bize ne vereceksin”
diye soruyor.

Burada sorulan sorudan kasıt, belediyeye verilecek para mı?

Şahıs ya da grup menfaatine
‘kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanma’
girişiminde mi bulunuluyor?

Yoksa ikisinin ortası bir yer mi?

İşin aslı, her üç ihtimalden herhangi biri geçerli olsa bile mesele sorunlu olmaktan çıkamıyor.

TOGO kuleleri özelinden ilerleyelim.

Bu işin bir tarafında yaptığı inşaatı mühürlenen bir müteahhit, diğer tarafında belediye var.

İş bu noktada iken araya eğer, içinde
‘para pazarlığı’
giren bir trafik giriyorsa, okul için ya da okul adı altında yapılsa bile bu pazarlığın hangi niyetlerle nereye varacağı ortadadır.

Çok şüphe var ama diyelim ki kişisel menfaat uğruna değil de, okul için böyle bir pazarlığa girildi.

Bunun sonucu o pazarlık eğer bir anlaşma ile bitmiş olsaydı, TOGO kulelerindeki mühür sökülmüş olmayacak mıydı?

O zaman nereye gitti
‘İmar baronlarına’
karşı verilen savaş.
‘İmar baronlarına’
savaş açtığını söyleyen bir belediye başkanı böyle bir durumu nasıl izah edebilir acaba?
ANKARA’DA OKUL İSTANBUL’DA KREŞ (Mİ?)

4,5 gündür Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Sinan Aygün arasında patlak veren bu kavganın izini sürürken, İstanbul’dan benzeri bir tartışmanın önünü açabilecek iddialar geldi kulağımıza.

İstanbul Belediyesi’nin içinden iyi haber alabilen bir kaynağım, Ankara’daki durumun bir benzerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlamında da yaşanmakta olduğunu iddia ediyor.

Söylediği şu:

“Ankara’da okul üzerinden yürüyen işler, burada da kreş üzerinden yürüyor.”

23 Haziran’da İstanbul seçimlerini kazanan ve belediye başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nun vaatleri arasında 150 mahalleye 150 kreş gibi vaat de var.

Bu gayet güzel bir vaat.

Ankara’dan izleyebildiğim kadarıyla bu kreşlerin bazılarının yapımına da başlanmış durumda.

Peki acaba, bu kreşlerin tamamı belediye imkanlarıyla, belediye bütçesi kullanılarak mı yapılıyor, yapılacak?

Yoksa, başka enstrümanlar mı devreye sokuluyor?

Buraya kadar ne var bunda denebilir.

Diğer yandan soruyu kaynağımın aktarış biçimi ve Ankara’daki tartışmalara bağlayarak yaptığı benzetme üzerinden sorunca, şu yukarıdaki soruların muhtemel masumiyeti de sorgulanır hale geliyor:

Normal şartlarda belediyenin bir işadamından talepte bulunup kreş yaptırmasını istemesi doğal karşılanabilir.

Herkesin görebileceği şeffaf bir yöntemle bir protokol imzalarsın, iş yürür gider.

Ancak, kaynağımızın dile getirdiği gibi Ankara’daki
‘okul trafiğinin’
ürettiği çağrışımların
‘İstanbul’da kreş’
olarak ortaya çıkması başka bir anlama gelir.

Bu tartışmaların, Ankara ya da İstanbul dışında bütün belediyeleri, hatta bütün kamuyu ilgilerinden bir yönü var.

İmar ve inşaat işlerinde, emsal artırma gibi yöntemlerle oluşan rantın nasıl dağılacağı sorusu üzerinden, haksız kazancın ve kamu gücünü kişisel ya da grup çıkarları için kullanmanın önüne geçecek kurala dayalı düzenlemelere ihtiyaç var.

Bu işlerin suistimale açık olmaktan çıkarılması ihtiyacı.

Bir lira değeri olan bir inşaatın değeri parmak kaldırmak suretiyle 10 liraya çıkıyorsa arada oluşan rant ne olacak, nasıl dağıtılacak, nasıl dağıtılıyor?

İdeal olan bu rantın kamuya aktarılması.

Öyle bir durumda mevcut sistemin istismara, yolsuzluk yapmaya elverişli hali de ortadan kaldırılmış olur.

#TOGO kuleleri
#Sinan Aygün
#Ankara
#Ankara Büyükşehir Belediyesi
#Türk Ceza Kanunu