Geçen yıl 6 Nisan’da referanduma gidilirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la İstanbul Mabeyn Köşkü’nde bir yayın yaptık.
Tam da o günlerde Suriye’den yine bir kimyasal saldırı haberi gelmiş, 100’den fazla insan zehirlenerek can vermişti.
Yine tam da o günlerde, ABD Başkanı Trump Suriye için askeri müdahale sinyali veriyor, “Esad’ı cezalandıracağız” diyordu.
Erdoğan’a sordum:
“Trump’ın bu sözlerini nasıl karşılıyorsunuz? Suriye’ye askeri bir müdahale geliyor mu” diye.
Cumhurbaşkanı, “Eğer hakikaten icraat ortaya konulursa, biz de Türkiye olarak, bize ne düşüyorsa, bunu yapmaya hazırız, ama lafta kalmasın” cevabını verdi.
Bizim programı bitirdiğimiz akşamın gecesinde, Amerika gerçekten harekete geçti, Akdeniz açıklarından fırlatılan füzelerle Esad rejimine ait bir hava üssünü vurdu.
Ama o kadar…
Tomahawk füzelerinin bir savaş gemisinden fırlatılmasıyla ortaya çıkan görsel ışıltı, kurbağanın ürkütülmesine değmeyecek kadar sınırlı kalmıştı.
Bir yıl sonrasından geriye bakıp o günleri değerlendirdiğimizde, o füzelerin ne Esad’ın iktidarını etkileyecek, ne de kimyasal saldırı tehdidini bertaraf edecek bir etki üretmediği sonucu karşımıza çıktı.
Zaten ondan 4 yıl önce de, Obama’nın meseleyi diplomasinin lakırtı masasına terk etmesiyle, Şam rejiminin kimyasal terörü tehdit edici rolünü oynamayı sürdürmüştü.
Önceki gün Suriye’deki süreci daha yakından takip etmek üzere Güney Amerika gezisini iptal eden Trump dün, Twitter’dan, takipçi sayısını 50 milyonun üstüne taşıyan bir mesaj daha verdi.
Mesajın adresi Rusya idi:
“Rusya Suriye’ye atacağımız füzeleri vuracakmış. Hazır ol Rusya çünkü hoş, yeni ve akıllı füzelerimiz geliyor. Kendi insanlarını öldüren ve bundan zevk alan gaz katili bir hayvanla ortak olmamalısın”.
Trump’ın attığı twitin özellikle ikinci bölümünün, en fazla bizim buralarda kulağa hoş geldiğini söylemeliyim.
Belli ki, o füzeler kısa bir süre içerisinde Suriye topraklarına düşmeye başlayacak.
Ancak bizim bu defa dikkatlerimizi, o füzelerin ışıltılı gösterisine değil, sonuca odaklamamız daha doğru olacaktır.
Şöyle sorular sormak gerekiyor:
-Trump, “Bekle bizi Rusya, geliyoruz” derken, geçen yıl olduğu gibi salt bir güç gösterisi yapmakla mı yetinecek?
-Yoksa bu defa sonuç odaklı bir operasyon niyetiyle mi yola koyulmuş durumda?
-O füzeler, Esad’ın kolunu kanadını kıracak, yeni bir kimyasal saldırı yapma kapasitesini sıfırlayacak mı?
-Yoksa her şey kaldığı yerden devam mı edecek?
-“Esad’ı cezalandıracağız” cümlesi, Şam katilinin kulağını çekmekten mi ibaret kalacak?
-Yoksa Trump o füzelerden birini de Esad’ın tepesine indirebilecek mi?
Gördüğünüz gibi, sorular, kuşkular ardı sıra geliyor.
Niye?
Çünkü bu son harekât planlamasının Washington’da yeni bir politika değişimiyle, 2013 öncesine dönüş niyetiyle örtüştüğüne dair ortalıkta herhangi bir emare görünmüyor.
Daha geçen haftaya kadar Suriye’den çekileceğiz, biraz da başkaları uğraşsın diyen Trump, bir sabah aniden fikrini değiştirmiş olabilir mi?
Yukarıdaki soruları biraz da Ankara’daki havayı kokladıktan sonra sıraladığımı söyleyebilirim.
Ankara, geçen seneye göre, daha ihtiyatlı bir yerde duruyor.
Hiç kuşkusuz ABD’nin Suriye’de Esad rejimini vurması, Ankara’da memnuniyetle karşılanacaktır.
Ama hükümet bu defa ‘sevincini içine atarak’ daha temkinli bir söylemle karşımıza çıkabilir.
Ayrıca, Suriye’de söylemleriyle eylemleri çoğu zaman birbiriyle çarpışan Amerika’ya güven olmaz.
Daha önce yaptığı gibi insanı suya götürüp susuz getirebilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.