1960’lı yıllarda yayınladığı Düzenin Yabancılaşması kitabında“Türkiye’de sol sağdır, sağ soldur. Solcular gericidir, ilerici olan geniş halk kitleleridir”diyen İdris Küçükömer’i anmanın tam sırası.Küçükömer’in bu yaklaşımı, içinde bulunduğu‘sol çevrelerde’önce büyük bir şaşkınlıkla karşılanmış, daha sonra bu şaşkınlık öfkeye dönüşmüş ve günün sonunda içinde bulunduğu mahalleden aforoz edilmişti.Kendisi bu tezlerinin 50 yıl sonra daha bir ete kemiğe bürünmüş halini görseydi kim bilir neler düşünürdü.Gerçi,
Kendisi bu tezlerinin 50 yıl sonra daha bir ete kemiğe bürünmüş halini görseydi kim bilir neler düşünürdü.
Gerçi, muhtemelen yine değişen bir şey olmazdı.
O dönemde aforoz edilmişti, bugünlerde linç edilirdi.
Türk solunun Türkiye’nin kalkınma hamlelerine karşı aldığı tavır, bu türden hamlelerin yoğunluğuna paralel bir şekilde değişkenlik arz ediyor.
Bir başka deyişle, ne kadar çok icraat, o kadar çok itiraz…
Bunun son örneği, dün tanıtımı yapılan yerli otomobil meselesinde karşımıza çıktı.
Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu CEO’su Gürcan Karakaş’ın dünkü konuşmasını dinlerken, yola çıktıklarında aynı tutumla kendilerinin de karşılaştığını anlamış olduk.
Kendi ülkesine yabancılaşmış, içinde doğup büyüdüğü topluma karşı yabancılaşmış, anlaması güç bir aşağılık komplesi.
Demek ki zamanında bu türden engellemeler, Erdoğan’ın gösterdiği kararlılıktan, ısrarcılıktan uzak muhataplar bulduğu için hep akamete uğramış.
Türkiye kendi uçağını da o yüzden yapamamış, kendi otomobilini de.
Neyse…
Biz işin güzel kısmına bakalım.
Dün itibarıyla Türkiye, markası, tasarımı, lisansı, fikri-sınai hakları kendisinde olan, küresel bir ürün ortaya çıkarmış oldu.
Dünya pazarlarında rekabet edecek, 15 yıl içerisinde bütçeye 50 milyar dolar katkı sağlayacak, 20 bin kişinin istihdam edileceği bir proje bu.
Hayırlı-uğurlu olsun…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Meclis Grup toplantılarında bazı konuları haftalardır tekrar ediyor.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası şehit yakınları ve gaziler için toplanan bağışların durumuyla ilgili sorduğu sorular bu konulardan biri.
Meclis grubunda yaptığı son konuşmalardan birinde şöyle cümleler kurdu:
Bilinçli bir şekilde böyle bir algı oluşturma çabası da ortada.
Peki, işin aslı ne?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çevrelerinden aldığımız bilgiyi aktarıyorum:
15 Temmuz’dan sonra şehit aileleri ve gaziler için toplam 300 milyon civarında bağış toplanmıştı.
Bu paralar banka hesaplarında olduğu gibi duruyor.
Yani, CHP liderinin sorularla kuşkulu hale getirmeye çalıştığı gibi şehit ve gazilerin hakkını yeme, bu paraları alıp başka bir yerde kullanma gibi bir durum söz konusu değil.
Bu paranın tamamı şehit aileleri ve gaziler için kullanılacak.
Ancak bunun için hangi yöntemin izleneceği konusunda henüz bir karara varılabilmiş değil.
Yapılan bağışların doğrudan aktarılması halinde ailelerin kendi aralarında bir takım huzursuzlukların yaşanması ihtimalinden söz ediliyor.
Bu kaygıyı bertaraf edecek bir formül bulunursa bu yöntem izlenecek.
Onun dışında ailelerin çocuklarının ömür boyu eğitimlerinin karşılanması vb. başka seçenekler üzerinde de kafa yoruluyor.
Bir vakıf kuruldu ve bu vakıf, yapılan bu bağışların nasıl kullanılacağına karar verecek.
Ama her durumda o paralara dokunulmadı ve dokunulduğunda da tamamı maksadına uygun şekilde kullanılacak.
Bir başka deyişle ortada, yapılan bu bağışların akıbetini kuşkulu hale getiren herhangi bir durum söz konusu değil.