2002 yılının son ayına gidiyoruz.
Dönemin ABD Başkanı Bush ile Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Aralık ayının 11’inde, yine bir Çarşamba günü, yine aynı saatte, TSİ 20.00’de Beyaz Saray’da bir araya gelmişlerdi.
Erdoğan’ın bir ABD Başkanı ile ilk görüşmesi olacaktı bu.
Amerikalılar, kurnazca bir taktik geliştirmişlerdi.
Irak’a ABD müdahalesinin ayak seslerinin duyulduğu dönemlerdi.
Bush, önceden planlandığı şekilde Erdoğan’ı şöyle bir yokladı, bağlayıcı bir söz almaya çalıştı.
Uzun yıllar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın A Takımı’nda yer alan, en son Genel Başkan Danışmanı sıfatıyla yine kendisine yakın bir yerde görev verilen Yalçın Akdoğan, dün Star gazetesindeki köşesinde Türk/Amerikan ilişkilerinin karakterini anlatan dikkat çekici bir yazıya imza attı.
Akdoğan, geçmiş dönemlerde Beyaz Saray’da yapılan görüşmeler öncesi yayılan karamsar atmosferlere atıflar yapıyor, sonra da şu tespitte bulunuyor:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Türkiye saati ile 20.00’de Beyaz Saray’da, 17 yıl boyunca muhatap olduğu üçüncü ABD Başkanı olan Trump ile bir araya geldi.
İşin şöyle bir realitesi var:
1945 denkleminin kurulmasıyla başlayan ilişkiler tarihinde Türkiye, ABD’ye karşı son 74 yılın en güçlü dönemini yaşıyor.
Tersinden bir ifadeyle tanımlayacak olursak, ABD’nin Türkiye üzerindeki etkinliği hiç bu kadar zayıflamamıştı.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin savuşturulması bu anlamda bir milat oldu diyebiliriz.
Yaz aylarında S-400 krizinin derinleştiği dönemlerde tehditler, şantajlar havada uçuşurken, Ankara’da pozisyon sahibi bir sürü insan yalpalarken, Cumhurbaşkanı milim kıpırdamadı.
Bu duruşu destekleyen faktörlerden bir tanesi hiç kuşkusuz Erdoğan’ın ABD’ye karşı beslediği güvensizlik duygusu idi.
Kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmelerde, parti yönetimi toplantılarında dışarıya verdiği nabız buydu.
2008’de Obama Başkan seçildikten sonra ilk yurt dışı gezisini Türkiye’ye yapmıştı.
Ancak devamında Obama’nın Türkiye için önerdiği model ortaklığı, İsrail’in Ortadoğu’da yalnızlaşmasına yol açan sonuçlar üretince, işbirliği arayışlarının yerini cezalandırma çabaları aldı.
Özellikle 2013’ten itibaren.
17 Mayıs 2013’te Beyaz Saray’da Erdoğan başkanlığındaki Türk heyeti ile Obama başkanlığındaki ABD heyeti arasında yapılan görüşme, Washington açısından Türkiye’yi cezalandırma politikasına yönelişin başlangıcı olarak görülebilir.
Obama o görüşmede Suriye politikasını değiştirmekten söz etti.
Artık Türkiye ile birlikte hareket etmeyecekti.
Esed giderse yerine kim gelir diye sordu.
Öyle olmadı mı?
Erdoğan Amerika’dan döndükten hemen sonra Gezi olayları başladı.
Devamını biliyorsunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.