HDP ve CHP nasıl bir operasyona maruz kaldı?

04:003/03/2016, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Markar Esayan

Şu an itibarıyla, HDP Eşbaşkanı Demirtaş'ın çağrısıyla Sur'a yürüyüş provokasyonunun herhangi bir vatandaşımızın canına zarar verip vermeyeceği tedirginliği ile yazıya başlıyorum. Çünkü henüz bir saat var verilen süreye…



Ne garip değil mi? Terör örgütü ile halk arasında sorun çözücü, bir emniyet sübabı olması gereken siyasi parti, tamamen provokasyon üretme, can yakma derdinde.



Tetiği Kandil'den düşen bir serseri kurşun gibi, HDP'li eşbaşkanların ve vekillerin kendi varlıklarını anlamsızlaştıran bir operasyonun garnitürü olmasını izlemek gerçekten hazin.



HDP'nin işlevsizleşmesi artık beni üzen bir durum değil maalesef. Beni endişelendiren, HDP'nin Kürtler başta olmak üzere vatandaşlarımıza vereceği zarar. Çünkü veriyorlar.



Halbuki, PKK'nın HDP'lileşmesi, silahların da anlamsızlaşması için, Kürtlerin yüzde 90'ları aşan desteğine sahip bir süreç beklentisi içindeydik. Demirtaş'ın 2014 ağustosunda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde barış/Türkiyelileşme söylemiyle yüzde 9.7 oya ulaşması, bu iklimin bir getirisiydi. Beklenti de HDP'nin anamuhalefet partisi olma yolunda ilerlemesi, muhalefet boşluğunu doldurmasıydı.



Bununla ilgili tüm şartlar da HDP'nin tamamen lehineydi. Hatta HDP çizgisindeki hareketlerin tarihlerinde olmadığı kadar itibar ve destek gördükleri bir dönemdi bu. Tabii, eski merkez ve cemaat medyasının köpürttüğü bu desteğin, aslında başka bir oyunun parçası olabileceğinin de farkındaydık. Şerhlerimizi koyuyorduk ama içimizden de bu kadar büyük toplumsal desteğe sahip sürecin, aksilikler olsa bile geri döndürülemez bir noktaya ulaştığını geçiriyorduk.



Evet, zoru başardılar. Bunu da hunharca yaptılar. Yüzde 9.7'lik oyla genel seçimlere doludizgin giderken, Demirtaş o meşum sokak çağrısını yaptı, yapabildi ve elliyi aşkın vatandaşımız, Yasin Börü gibi vahşice katledildi.



Çözüm Süreci'ni çökertmek için aranan zehirli kan, Kobani'ye DAEŞ'in saldırması ile bulunmuştu.



Sayın Erdoğan'ın DAEŞ tehlikesi konusunda Obama'nın samimiyetsizliğini anlatırken kullandığı ifadelerden “Kobani düştü düşüyor” sözünü bilinçli olarak çarpıttılar ve eski merkez medya ve paralel medyadan tam destek aldılar.



O kadar samimiyetsizdiler ki, 6-7 Ekim'den DÖRT gün önce, 2 Ekim 2014'te, Kobani'ye DAEŞ'le savaşmaya gidecek ağır silahlı Peşmerge güçlerine geçiş izni için yapılan tezkere oylamasına, HDP “HAYIR” oyu vermişti; tabii ruh ikizi CHP ile birlikte. Tezkere AK Parti ve MHP oylarıyla geçti, Peşmerge de Kobani'ye… Böylelikle Kobani düşmekten Erdoğan sayesinde kurtulmuştu.



Kobani'yi gerçekten dert eden, Türkiye'yi bir şey yapmamakla suçlayan HDP Peşmerge'nin geçişine neden hayır der hiç düşündünüz mü?



Ve neden dört gün sonra ayaklanma çağrısı yapar?



28 Şubat 2016 tarihli Meclis Bütçe oturumunda, Goebbels'i cebinden çıkartan bir perfomansla tarihe geçecek HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Tel Abyad'a DAEŞ'in başlattığı saldırının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın desteğiyle Türkiye'nin 10 ayrı noktasından yapıldığını söylüyordu. HDP'nin yancısı durumuna düşen CHP de ona destek olarak, “Yakında hükümetin DAEŞ'e yardım ettiğine dair belgeler” gelecek diyordu.



Nereden gelecekse?



AYM'nin MİT TIR'ları kararından sonra akbabalar gibi aynı yalan yeniden üretiliyor, 6-8 Ekim'de Kobani'den gelen rüzgârla denenen ayaklanma, belli ki dünkü “Sur'a yürüyüşe” enerji taşımak için kullanılıyordu. Ama bu sadece Mart'ta “altın vuruş” yapacağı “muştulanan” PKK'ya mıntıka temizliği manasında bir ön aşamayı ima ediyordu.



HDP'nin Kürtlerin Türkiye'deki durumuyla hiçbir ilgisi kalmamış; tüm enerjisini her türlü yalana başvurarak Kuzey Suriye'de bir PKK Kuzey Kore'si için harcıyor. CHP de bu hengâmede Erdoğan'ı düşürürüz hevesiyle buna destek veriyor.



Ya da nasıl bir operasyona maruz kalmışlarsa, tarihin çöplüğüne sürüklenip gidiyorlar.


#chp
#hdp
#Meclis Bütçe oturumu
#Goebbels