Sanırım bir şeyi yanlış yapıyoruz.
Sürekli olarak dezenformasyonlara karşı gerçeği anlatmaya, “hayır kardeşim yanlış anlamışsın, doğrusu öyle değil böyle” deme telaşı içindeyiz.
Oysa bu bir savaş taktiği ve sıradan vatandaş bu savaşta bir özne değil, bir nesne görüldüğü için, taktiği uygulayanları insafa davet etmek de pek anlamlı değil.
Hepimiz biliyoruz ki, paralel örgüt 17/25 Aralık darbesinde muvaffak olamadığı için, yeni plan PKK üzerinden yapıldı.
Cuntaların, sonra paralelin deviremediği sivil iktidarı devirme ihalesini PKK'ya verdiler.
Bu utanmazlar, Kürt inkarını kurumsallaştıran, Jitem pratiklerini geliştiren kesimler. Ama zaten, PKK ile 40 yıldır güzel güzel geçinip gitmişlerdi.
Beyaz Toroslar bölgede Kürt avlarken, nasıl oluyorsa, PKK uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığına devam edebiliyor, Kürt infazları yapıyor, iddiaya göre Irak sınırından giren uyuşturucu TIR'ları koruma korteji ile Edirne'den çıkıyordu.
Her nasılsa, eski devlet ve PKK arasında sıkışan Kürtler inim inim inlerken, köyler boşaltılır ve yakılırken, PKK'nın para kaynaklarına dokunulmuyordu.
Bu işte bir sakatlık var diyen Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi askerler “kazaya” kurban gidiyordu.
İşte bu PKK, aslında Türkiye'nin içinde ve sınırın hemen ötesinde, üzerinde “Lüzumlu hallerde camı kırınız” yaftasıyla hazır kıta bekliyordu. Ne zaman lazım olsa, iç siyaseti dizayn etmek üzere evlere düzinelerce şehit göndermek üzere.
Şimdi de benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Bu seferki fark, PKK'nın ülke içinde halk iradesine karşı vesayet kavgası veren kesimlerin, ama özellikle medyanın korumasına alınmış olması.
Bu son imkanı iyi değerlendirmek istiyorlar. PKK'dan sonra ellerinde vurucu bir güç kalmayacak çünkü.
O yüzden Çözüm Süreci'nden nefret ettiler. Süreç olumlu ilerlerken ona düşman, içi boşaldıktan sonra PKK'yı korumanın bir aracı olarak ona dost oldular.
Yani, bu kesimlere laf anlatmanın bir yolu yok, adam kavga veriyor, her şeyi göze almış.
Enerjiyi doğru kullanmak, soğukkanlı, kışkırtılmaya kapalı, özgüvenli ve cesur olmak durumdayız.
Yüzyıl önce çökerttikleri, sonra da kontrol ettikleri, potansiyelleri yüksek bir imparatorluk bakiyesini ayağa kaldırmamak için her şeyi yapacaklar.
Arkamızı dönüp gidebileceğimiz, durdurabileceğimiz, yok sayacağımız, erteleyeceğimiz bir durum değildir bu.
PKK ve içerideki destekçilerinin iplerini tutanlara geçici olmadığımızı, bizimle anlaşmaları gerektiğini göstermeliyiz. Devlete hakim olmalı, terörle mücadeleye ara vermemeli, ama bu arada vatandaşlarımızı sakınmalıyız.
1990'lar geçti, 2000'ler de öyle... Dinamikler, aktörler değişti. Eskinin yöntemlerini tasfiye ettik, ama eskinin dilinin tortularına da dikkat etmeliyiz.
Şehitlerin acısı yüreklerimizi dağlarken, tam da onların şehadetine saygının gereği, itinalı ve akıllı davranmak zorundayız.
Dert eden itina eder.
Bölmeye çalıştıkça birleşmeli, birbirimize sahip çıkmalıyız.
Kışkırttıkça soğukkanlı olmalı, liderlerimizin ve siyaset kurumunun işini zorlaştırmamalıyız.
Bin yıl birarada yaşamakla kalmamış, dünyaya hükmetmiş, yüksek bir uygarlık kurmuş bir milletin muhtaç olduğu hikmet ortak hafızasında mevcuttur.
Bana öyle geliyor ki, bu son hamleleri ve her türlü çılgınlığı yapmaya niyetliler.
Kolay değil, koca ülke elden gidiyor.
Onların düştüğü çukurdan uzak durmalıyız.
Ayakta kalacağız ve başardığımızda, bunların arkasındaki kuklacılar ipleri bırakacak.
O zaman, köpük gibi buharlaştıklarını göreceksiniz.
Çünkü onlar hayalet, gerçek olan bizleriz, millet.
Yaşamak, yaşatmak istiyoruz.
Türkü, Kürdü, müslimi, gayrimüslimi beraber, mutlu, huzurlu, özgür ve beraber yaşamak istiyoruz.
Devlet güçlü, bizler de kararlı ve birlik olacağız.
Birlikte başaramayacağımız hiçbir şey yoktur.