Hani bizim çocukluğumuzda Voltran diye bir çizgi film vardı. Beş parçadan oluşan bağımsız robotlar, büyük bir düşmanla karşılaştıklarında Voltran'ı oluşturmak üzere yan yana geliyorlardı.
CHP, MHP, HDP, PKK ve FETÖ'nün öyle ayrı yapılar gibi durduğuna bakmayın.
Bunlar, ayrı yapılarmış sanılsa da, onları ortak bir paydada toplayan, millet iradesine karşı olmaları ve ortak bir “düşmana” karşı ittifak etmeleridir.
Millet iradesine karşı Voltranı kurmuşlar, 2013 yılından itibaren bütün numaralarını, büyük bir eşgüdümle sergilemişlerdir.
Bu Voltran'ın temellerinin 2011 yılının bahar aylarında, CHP ve MHP'ye düzenlenen kaset operasyonları ve 2009'da başlayan kitlesel KCK tutuklamaları sırasında atıldığını düşünüyorum.
Tarlalar üst akıl ve onun maşası FETÖ tarafından sürülmekteydi…
Amaç, Sayın Erdoğan ve AK Parti'de yoğunlaşan millet iradesini parçalamak, irticai bir karşı devrim yapmak olarak görülmeli.
Hani CHP ve MHP'yi anlayabilirsiniz. Bunlar bürokratik vesayet rejimine sırtını dayamış, varlığını millete değil, eski devlete borçlu olan yapılardır.
Ama asıl mesele, Çözüm Süreci gibi devrimci bir değişim dönemi yaşanır, Kürt ve Kürtçe inkârı resmen bitirilirken, hatta genel anlamda Sayın Erdoğan'ın bu açılım yüzünden başı derde girmişken, HDP'nin nasıl tavır alacağıydı.
Çünkü dindar, yoksul bırakılmış, dışlanmış Türkler ve Kürtler taban olarak doğal müttefiklerdi.
AK Parti ve Erdoğan da bu geniş kitlelerin hukukuna sahip çıkan devrimci bir parti ve lider…
Tamam, HDP'nin iradesi yok denecek kadar az, az olan o irade de 1940 model bir stalinizmden öteye geçmiyor diyebilirsiniz. (Gerçekten de Silvan saldırısı günü Diyarbakır'da ilan edilen demokratik özerklik bildirgesi ile Kemalizm'e rahmet okutma becerisi göstermiş nadide bir vizyona sahiptirler kendileri.)
O zaman HDP yerine PKK yazın öyle okuyun.
Seçim sonuçlarında öne çıkan MHP'nin kaybı olsa da, asıl mesele HDP'nin alacağı oy üzerinde dönüyordu.
HDP ve PKK da, bin yıl sonra Türkler ve Kürtlerin kolonyal böl/yönet paradigmasını yerle bir edecek potansiyele sahip Çözüm Süreci'ni düşman belleyip, beyaz Türklere, FETÖ'ye ve dış uzantılarına angaje oldular. Yoksul Kürt ve Türk gençlerini hayatta tutacak, onlara onurlu, eşit ve yeni bir hayat verecek projeyi zehirleyip, sürekli yalan söyleyerek Kürtlerin duygusal bağını bu ülkeden koparmaya çalıştılar.
Yani, HDP, etkin olduğu tabanın doğal eğilimlerini hiçe sayarak daha büyük bir negatif projenin aparatı oldu, Kürtleri kandırdı.
Nusaybin ve diğer bölgelerde, sokakları kazıp beş ton patlayıcı yerleştiren PKK'nın anlamsız isyanlarını, demokrasi olarak pazarlama derdindeler hala. Meclis'teki varlıklarını Kürtlerin mutluluğuna değil, örgütün amaçlarına sunmuş haldeler.
Tarihin ters tarafında durmakla, bu seçimlerin en büyük kaybedeni HDP ve PKK olmuştur. Kürtleri ve onlara inanan Türkleri kandırdıkları ortaya çıkmıştır.
Şu an seçimler yinelense, barajı dahi aşmaları çok zordur.
Bu, trajik, ibret ve dersler dolu hazin bir hikayedir…