Suriye devrimine Kur’ân penceresinden bakış -IV

04:0017/01/2025, Cuma
G: 17/01/2025, Cuma
Mahmut Ay

8. Hiç şüphesiz, Suriyeli mücahit devrimciler, Hikmetli Kitab’ın “Zulme maruz kaldıktan sonra haklarını aramak için mücadele edenler” (Şuarâ 26/227) zümresine dahildirler. Kur’ân-ı Kerîm’de böyle mazlumlar için silahlı direnişe izin verilmiştir: “Kendilerine savaş açılan müminlere, savaşma izni verilmiştir. Zira onlar zulme uğramışlardır. Allah, onları muzaffer kılmaya elbette kadirdir.” (Hac 22/39). Hikmetli Kitap’ta beyan edildiğine göre Hak Teâlâ, mazlumların yanındadır; zalimlere karşı onlara

8.

Hiç şüphesiz, Suriyeli mücahit devrimciler, Hikmetli Kitab’ın “Zulme maruz kaldıktan sonra haklarını aramak için mücadele edenler” (Şuarâ 26/227) zümresine dahildirler. Kur’ân-ı Kerîm’de böyle mazlumlar için silahlı direnişe izin verilmiştir: “Kendilerine savaş açılan müminlere, savaşma izni verilmiştir. Zira onlar zulme uğramışlardır. Allah, onları muzaffer kılmaya elbette kadirdir.” (Hac 22/39). Hikmetli Kitap’ta beyan edildiğine göre Hak Teâlâ, mazlumların yanındadır; zalimlere karşı onlara yardım etmeyi murat etmektedir. Şöyle buyurulur: “Biz, memleketlerinde güçsüz bırakılanlara iyilik yapmak, onları önder kılmak, o memlekete onları varis/hâkim yapmak, ülkelerinde imkân ve söz sahibi kılmak; Firavun’u, Hâmân’ı ve onların ordularını ise korktuklarına uğratmak istiyorduk.” (Kasas 28/5-6). Bu âyet-i kerîmede işaret edilen hakikat, mazlum Suriyelilerin yıllar süren zulme karşı başkaldırı ve cihatlarının neticesinde gerçekleşmiş; Cenâb-ı Hak, zulme maruz kalıp sürüldükleri vatanlarına onurlu fatihler olarak dönmeyi onlara nasip eylemiştir.

Hikmetli Kitap’tan öğrendiğimize göre, kâinatın yaratıcısı ve yaşatıcısı olan Yüce Allah, iman edip imanlarına uygun şekilde davrananlara/salih amel işleyenlere yardım edeceğini vadetmektedir: “Allah, aranızdan iman edip uygun ve yararlı (salih) işler yapanlara şunu kesin olarak vadeder: ‘Nasıl ki Allah, daha önceki müminleri yeryüzünde hâkim kıldıysa, onları da orada hâkim kılacak, kendileri için seçmiş olduğu İslâm dinini uygulama imkânı verecek ve yaşadıkları korkulu günlerin ardından kendilerini güvenli bir ortama kavuşturacaktır.’ ” (Nur 24/55); “Biz, elçilerimize ve inananlara, hem dünya hayatında hem de tanıkların çağırılıp dinleneceği o gün yardım edeceğiz.” (Mümin 40/51).

İnkârcılar, peygamberleri ve müminleri “Ya dinimize girersiniz ya da sizi memleketimizden süreriz.” diye tehdit ettiklerinde Cenâb-ı Hak, şöyle vahyetmiştir: “Biz, kesinlikle bu zalimleri helâk edeceğiz. Onların ardından bu topraklara sizi yerleştireceğiz.” (İbrahim 14/13-14).

Kur’ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ’nın, kendisine yardım edenlere mutlaka yardım edeceğini bildirmektedir. “Şu kesindir ki, Allah kendisine yardım edenlere mutlaka yardım eder.” (Hac 22/40); “Ey iman edenler! Eğer Allah’a yardım ederseniz, O da size mutlaka yardım eder.” (Muhammed 47/7). Bu âyetlerde bahsedilen “Allah’a yardım etmek”ten maksat, Allah’ın dinine ve din yolundaki müminlere yardım etmektedir.

Suriye devriminde katkısı olan mücahitlerin anlatımlarına bakılırsa, yıllar süren hazırlık sürecinde, gayet ihlâslı, samimi ve içten bir kulluk hayatlarının olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bunun az ya da çok istisnaları olacaktır. Ancak hüküm, ekseriyete göre verilir. Öyle anlaşılıyor ki; onların çoğunluğu, ihlâs ve sabırla Allah’ın dinine ve mazlumlara yardım etmeye çalışmışlardır. Yıllarca süren cephe savaşları ve meydan çatışmalarının yanı sıra, belki de geceleri kıldıkları teheccüt namazları, yaptıkları dualar ve ettikleri niyazlar hürmetine, Rablerine münâcât ettikleri esnada döktükleri gözyaşları ve edindikleri kurbiyet sayesinde bu zafer müyesser olmuştur.

9.

Kur’ân-ı Hakîm’e göre zafer Allah’tandır (Bk. Âl-i İmrân 3/126, Enfâl 8/10); Allah’ın yardım ettiği müminleri kimse mağlup edemez. (Bk. Âl-i İmrân 3/160; Sâffât 116/37). Allah yardım ederse, az sayıdaki mümin, çok sayıdaki kâfire karşı galip gelebilir. (Bk. Bakara 2/249). Yirmi sabırlı mümin, iki yüz düşmana bedeldir; yüz sabırlı mümin de bin düşmana bedeldir. (Bk. Enfâl 8/65-66). Enfâl suresindeki âyetlerde iki sayısal örnekle, bire on şeklinde bir oranın verilmesi câlib-i dikkattir. Bunun anlamı şudur: Sebepler dünyasında, başarı ve fetih için gerekli olan dünyevî/maddî sebepleri yerine getirmiş bir mümin topluluk, imanından elde edeceği manevî güç ve enerji sayesinde, maddî açıdan kendisinden on kat daha üstün olan bir orduyu mağlup edebilir. Bu da, başta savaş olmak üzere herhangi bir mücadelede, maneviyatı daha güçlü olanın, maddî açıdan kendisinden daha üstün olan rakibine galip gelebileceğine işaret etmektedir. Bu hakikat, sayıları otuz-kırk bin civarında olan ve teknolojik bakımdan da oldukça iptidai silahlara sahip olan Suriyeli mücahit devrimcilerin mücadelesinde de tecelli etmiş; Cenâb-ı Hakk’ın inayetiyle sayı ve teknolojik imkân bakımından kendilerinden çok daha üstün olan rejim güçlerine kısa sürede mağlubiyeti tattırmışlardır.

10.

Hak Teâlâ’nın manevî yardımı, çoğunlukla umutların tükendiği bir anda gelir. Tabiri caizse, kulun “Rabbim bittim!” dediği anda Rabbi “Kulum yettim!” der. En umulmadık anda, kimsenin aklına gelmeyecek hadiseler olur ve ansızın büyük bir ferahlık/kurtuluş/zafer nasip olur. Şu mealdeki âyet, buna işaret eder: “Ne zaman ki peygamberler (gönderildikleri toplumun iman edeceğinden) umutlarını yitirdiler ve yalanlandıklarını düşündüler; işte o zaman onlara yardımımız yetişti. Böylece dilediklerimiz kurtarıldı. Zira (işin nihayetinde), cezamız suçlu toplumlardan asla geri çevrilmez.” (Yusuf 12/110). Suriye Devrimi de, umutların iyice tükendiği, çaresizliğin zirve yaptığı bir zamanda ansızın meydan gelmiştir. Hak Teâlâ, “Rabbimiz bittik!” diyenlerin imdadına beklenmedik bir anda ve şekilde yetişmiştir. İnşallah benzer bir meded-i ilâhî, en kısa zamanda Gazze’deki mazlum kardeşlerimiz için de nasip olur.

#Suriye
#devrim
#Kur'ân-ı Kerîm