Suriye Devrimi'ne Kur’ân penceresinden bakış-II

04:0027/12/2024, Cuma
G: 27/12/2024, Cuma
Mahmut Ay

Geçen haftaki yazımızda, Suriye Devrimi’nin nasıl gerçekleştiğine dair özet bilgi aktarmış, akabinde de Kur’ân penceresinden bakıldığında, bu meselenin nasıl okunabileceği konusunda girizgâh yapmıştık. O yazının devamı sadedinde şunlar söylenebilir: 2 . Âlemde kaos (düzensizlik) değil, kozmos (düzenlilik) hâkimdir. Bize kaos gibi görünen şeyler, aslında kozmosun bir parçasıdır. Meselâ, bir fabrikayı düşünelim. İçinde yüzlerce işçi sağa sola koşuşturup bir şeyler yapıyor. Pek çok makine, içinden


Geçen haftaki yazımızda, Suriye Devrimi’nin nasıl gerçekleştiğine dair özet bilgi aktarmış, akabinde de Kur’ân penceresinden bakıldığında, bu meselenin nasıl okunabileceği konusunda girizgâh yapmıştık. O yazının devamı sadedinde şunlar söylenebilir:

2
. Âlemde kaos (düzensizlik) değil, kozmos (düzenlilik) hâkimdir. Bize kaos gibi görünen şeyler, aslında kozmosun bir parçasıdır. Meselâ, bir fabrikayı düşünelim. İçinde yüzlerce işçi sağa sola koşuşturup bir şeyler yapıyor. Pek çok makine, içinden geçen maddeleri değişik şekillere büründürüyor, içeride müthiş bir gürültü hâkim. Dışarıdan bu manzarayı gözlemleyen birisi, içeride kaotik bir durumun hâkim olduğunu düşünebilir. Ancak dışarıdan bakıldığında kaos gibi görünen bu manzara, aslında bir düzen çerçevesindedir. Oradaki hengâme, koşturmaca ve gürültü, bir ürünü ortaya çıkarma amacına yöneliktir. Kâinât da böyledir. Her şey, amaçlı ve yerli yerindedir. Şu mealdeki âyet-i kerîmeler, bu hakikate işaret eder: “O, her bir şeyi ölçülü ve planlı bir şekilde yapmış ve (onları yapmaları gerekenler için) yönlendirmiştir.” (A’lâ 87/2); “Biz, her bir şeyi ölçülü ve planlı bir şekilde yarattık.” (Kamer 54/49); “Allah her bir şey için bir ölçü takdir etmiştir.” (Talâk 65/3). Dolayısıyla yaklaşık on dört yıl süren Suriye Devrimi esnasında neden bu kadar çok insanın öldüğü, işkence çektiği, vatanından edildiği, bütün bu kötülüklerin yaşanmasının ardındaki hikmetin ne olabileceği sorularını şu şekilde cevaplayabiliriz: Yüce Yaratan, yaşadığımız bu âlemi, sebep-sonuç ilişkilerine göre cereyan ettirmektedir. Büyük zaferlerin elde edilmesi için, büyük çabalar ve çileler gerekmektedir. Çabasız ve çilesiz bir devrim olmaz. Kur’ân’dan öğrendiğimize göre, peygamberler de yaşadıkları dönemdeki zulüm ve haksızlıklara karşı mücadele etmişler, bu uğurda bedeller ödemişlerdir. Efendimiz Hz. Muhammed (sav) de, zulüm ve haksızlık üzerine kurulu düzene karşı çıkmış, gerektiğinde silahlı mücadeleye girmiştir. Ayrıca bu devrim boyunca, iyi niyetlerle gayret edip şehit düşen ya da işkencelere maruz kalanlar, ebedî âlemde mükâfatsız kalmayacaklardır. Zira Hikmetli Kitab’a göre hak ve hakikat uğruna, zulüm ve kötülükleri ortadan kaldırmak için mücadele edenler, hele de bu yolda şehit düşenler, Rableri tarafından sonsuzluk âleminde çok büyük mükâfatlara nail olacaklardır. (Hadîd 57/19).
3
. Hikmetli Kitab’a göre, âlemde Cenâb-ı Hakk’ın koyduğu yasalar caridir. Bu yasalar, fizikî olduğu gibi siyasî ve toplumsal da olur. Bir başka ifadeyle, mesela tıp ilminde nasıl bir takım bilimsel hakikatler ve değişmeyen yasalar varsa, siyasette ve toplumbilimde de bir takım değişmeyen yasalar vardır. Kur’ân’da, bunlar için “Allah’ın kanunları” anlamına gelen “sünnetullah” ifadesi kullanılır ve şöyle buyurulur: “Allah’ın koyduğu yasalarda (sünnetullah) asla bir değişiklik bulamazsın.” (Fetih 48/23). Yine Kur’ân’dan öğrendiğimize göre, “Her ümmetin bir eceli vardır.” (Yunus 10/49). İbn Haldun’un da belirttiği gibi, devletler de tıpkı insanlar gibi ölümlüdür. Güçlü devletlerin ömrü uzun; zayıf devletlerinki ise kısa olur. Suriye’deki zalim Baas rejimi de, bu “ilâhî yasa” (sünnetullah) gereği en fazla altmış bir yıl dayanabilmiş; çok kısa süren bir askerî harekât neticesinde çok hızlı ve trajik bir şekilde tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Âlemde cari olan sünnetullah gereği güç ve iktidar, daima aynı kişilerin, ailelerin ya da zümrelerin elinde kalmaz; bilakis zamanla el değiştirir. Hikmetli Kitap’ta şöyle buyurulur: “Biz, (zafer, güç ve iktidar) günlerini insanlar arasında döndürürüz.” (Âl-i İmrân 3/140). Tarih, nice kudretli hükümdarların mağlubiyetlerine ve nice büyük devletlerin düşüş ve çöküşlerine şahit olmuştur. Kurulduğu andan itibaren günümüze ulaşabilen tek bir devlet yoktur. Milletlerin, çeşitli dönemlerde kurduğu pek çok devlet olmuştur; dolayısıyla bir şekilde devletsiz kalmamışlardır. Ancak devletleri yöneten krallar, hükümdarlar, aileler ya da seçilmiş yöneticiler, değişmiştir. Şu anda yeryüzünde var olan devletlerin de mutlaka bir ömrü vardır. En azından rejimlerinin ve yönetim şekillerinin bir gün değişeceği muhakkaktır.

4
. Kur’ân-ı Kerîm’e göre zulüm ile âbâd olunmaz; toplumları zulümle yönetmeye kalkışanların tamamı, bir gün yenilgiye mahkûmdur. Bu gerçek, yukarıda bahsettiğimiz sünnetullahın bir gereğidir. Hikmetli Kitap’ta bu konuda şöyle buyurulur: “Allah’ın koyduğu sınırları aşanlar, zalimlerdir.” (Bakara 2/229). Şu hâlde zulüm, Allah’ın koyduğu sınırları aşmaktır. İnsanları yönetme hususunda Allah’ın koyduğu sınırlar, adalet ve eşitlik ilkeleridir: “Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm vereceğiniz zaman adalet ölçüsüne göre hüküm vermenizi emreder.” (Nisâ 4/58). Bu sebepledir ki “Küfür ile âbâd olunur; lâkin zulüm ile âbâd olunmaz.” sözü, İslâm âlimleri arasında yaygınlaşmıştır. Bunun anlamı şudur: İnsanları yönetirken adalet ilkesini gözeten şahıslar ya da sistemler, ayakta kalabilirler. Ancak sözde ve zâhirde dindar dahi olsa, yönetimde adalet ilkesini gözetmeyen her şahıs ve sistem, yıkılmaya mahkûmdur. Yüce Yaratıcı’nın koyduğu ilâhî yasa bunu gerektirmektedir. Zira “Allah zalimleri sevmez.” (Âl-i İmrân 3/57). Bu sebeple “Allah, zalimlere doğru yolu göstermez/onları başarılı kılmaz.” (Âl-i İmrân 3/86). Zira onlar, kendi iradeleriyle zulmetmeyi seçmişlerdir. Yüce Yaratıcı, kullarına sistematik ve sürekli olarak zulmeden yöneticileri asla başarılı kılmaz ve yönetim düzenlerini yıkılmaya mahkûm eder. Neticede zalimlerin sonu, yenilgidir, çöküştür, helâk ve hüsrandır: “Sizden önceki milletlerden, zulmedenleri helâk ettik.” (Yunus 10/13); “Allah, zalimlerden başkasını helâk etmez.” (Enâm 6/47). Hiç şüphesiz Suriye’deki Baas rejimi, altmış bir yıl boyunca zulüm ile Suriye halkını baskı altında tutmaya çalışmıştır. Sonunda toplum, yapılan zulümlere karşı ayaklanmış ve şanlı bir devrimle zulüm sistemini yerle bir etmiştir. Bu da, Kur’ân’ın zalimlerin akıbeti hakkında söylediklerinin hakikat olduğuna dair, yaşadığımız hayatta müşahede ettiğimiz kanıtlardandır.
#İslam
#Toplum
#Mahmut Ay