Kutlu Kitab’ında, Yaratıcı’dan “el-Vedûd (Sevgili/Çok Seven)” (Burûc 85/14) ve “en çok sevilmesi gereken Zât” (Bakara 2/165) olarhhsedilen bir dinin mensuplarıyız. Yüce Allah, bu Hikmetli Kitab’ın çeşitli âyetlerinde “sevmek” fiilinin faili olarak da zikredilir. Yani O, hem sevendir; hem de sevilen. Bir âyet-i kerimede şöyle buyurulur: “Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler.” (el-Mâide 5/54). Bu âyette, “Allah onları sever.” cümlesinin önce zikredilmesi; muhabbetin kaynağının O olduğuna
Kutlu Kitab’ında, Yaratıcı’dan “el-Vedûd (Sevgili/Çok Seven)” (Burûc 85/14) ve “en çok sevilmesi gereken Zât” (Bakara 2/165) olarhhsedilen bir dinin mensuplarıyız. Yüce Allah, bu Hikmetli Kitab’ın çeşitli âyetlerinde “sevmek” fiilinin faili olarak da zikredilir. Yani O, hem sevendir; hem de sevilen. Bir âyet-i kerimede şöyle buyurulur: “Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler.” (el-Mâide 5/54). Bu âyette, “Allah onları sever.” cümlesinin önce zikredilmesi; muhabbetin kaynağının O olduğuna ve müminlerin O’nu sevmelerinin, O’nun onlara olan muhabbetinin bir meyvesi olduğuna işaret eder.
Şu halde; aşkın en yalın halinin yaşandığı çocukluk dönemlerindeki saflığımız, arılığımız ve duruluğumuzla yönelmeli Mevlâ’mıza. O’nu çocukça sevmeli, çocukça bilmeli, çocukça anlamalı. Din sarayına muhabbet kapsından girmeli ki; başta Mushaf’ın âyetleri olmak üzere, her âyet/işaret gördüğümüzde, ondan bize yansıyan “Güzel Allah” olsun.
Ey Sevgili! En Sevgili! Seni çocukluğumdaki gibi sevebilmeyi, bir çocuk saflığıyla Sana muhabbet edebilmeyi bana nasip eyle! Sana olan muhabbetimi her an müzdâd eyle! Bana muhabbetini öyle yağdır ki, Sen deyince, aklıma sadece muhabbet gelsin; Sen deyince, gönlüm muhabbetinin ateşinde pişsin; Sen deyince, varlığım varlığında erisin.