Geçtiğimiz pazarı pazartesiye bağlayan gece, Miraç Gecesi’nin sene-i devriyesini idrâk ettik. Bu yazımızda, Efendimiz’in (sav) yaşadığı Miraç hadisenin detaylarına girmeden, bu hadisenin bizim zihin ve gönül dünyamızda nasıl bir karşılık bulması gerektiği, bize neler söyleyebileceği ve nasıl bir ufuk verebileceği üzerinde duracağız.
Dinin özü ve temel fonksiyonu, bireylere yaşattığı kişisel manevî tecrübelerdir. Dindarlık da, esas itibarıyla dinî inanç ve duygulardan feyz alarak kişisel manevî tecrübeler yaşamaktır. O hâlde, dinin özünden istifade etmek ve dindarlaşmak isteyen bir insan, her şeyden evvel dinî inanç ve duygularından kaynaklanan manevî tecrübeler yaşamayı amaçlamalıdır. Bu itibarla, dinî/manevî açıdan önem atfedilen zaman dilimlerini, kişisel tecrübe sahamıza dâhil etmek amacıyla zihin ve gönül dünyamızda bazı manevî tecrübelerle kodlamak gerekir. Mesela Ramazan ayı, nefis terbiyesi ve arınma süreci; Berâet Gecesi ise, cân u gönülden yapılan tevbe sayesinde günahlardan ve kötülüklerden temizlenerek “günahsızlık beratı alma” gecesi olarak kodlanabilir. Peki ya Miraç Gecesi? Bu gece, yalnızca Muhammed Mustafa Efendimiz’in (sav) yaşamış olduğu en yüksek manevî tecrübenin hikâye edilmesi, hatta mitolojik/efsânevî bir şekilde tamamen doğaüstü bir olay olarak betimlenmesi suretiyle yalnızca uzaktan imrenilebilecek, övülebilecek bir hadisenin yâd edilmesi olarak mı anlaşılmalı? O’nun (sav) yaşadığı bu tecrübe, bizim için bir “öykü” konusu mudur; yoksa “öykünme” konusu mu? O’nun (sav) bu muhteşem Miraç tecrübesi, -kendi idrakimize ve manevî kabiliyetimize göre- bizim de miraç tecrübeleri yaşayabileceğimiz doğrultusunda bize ufuk vermez mi?
Hz. Muhammed (sav), Cenâb-ı Hakk’ın bize gönderdiği elçi olduğu gibi, aslında bir bakıma insanlar namına Hak Teâlâ’nın huzuruna çıkan bir elçidir. “Nebi”nin manasının “önemli bir haber getiren kişi” olduğu dikkate alınırsa, O, bizim namımıza Rabbimiz’in katından haber getiren elçimizdir. O, vahiy esnasında olduğu gibi Miraç hadisesinde de, Hak Teâlâ’nın huzuruna insân-ı kâmilin en yetkin temsilcisi olarak çıkmıştır. Bu hadiseyi, kemâl mertebelerinin zirvesine çıkan insanoğlunun melekleri dahi aşabilecek bir manevî potansiyele sahip olduğu şeklinde okuyabiliriz. Bu da, insanoğlunun erişebileceği manevî seviyeyi göstermesi açısından bize muazzam bir ufuk vermektedir. Elbette ki, bir mümin olarak o seviyeye O’ndan (sav) başka kimsenin erişemeyeceğine inanırız; ancak O’nun yaşadığı Mirac’ı, O’nun şahsında tüm insanlığı yücelten bir hadise olarak okumak isabetli olacaktır.
“Mirac” kelimesi, yükselmek anlamındaki “urûc” kökünden gelir ve “merdiven basamağı” anlamındadır. Hikmetli Kitap’ta çoğul kipiyle “meâric” şeklinde iki âyette geçer. Birinde dünyevî yükselişi; diğerinde manevî yükselişi ifade eder. “Manevi basamakların/yükselme derecelerinin sahibi olan Allah” (Meâric 70/3) meâlindeki âyette, Hak Teâlâ’ya götüren/yakınlaştıran manevî basamaklardan söz edilmiştir. Demek ki, miraç sadece Cenâb-ı Peygamber’in (sav) yaşayabileceği bir hadise değildir. Her insanın kendi manevî seviyesine göre yaşayabileceği Miraçlar/yükselebileceği manevî dereceler vardır. Nitekim bir başka âyet-i kerimede Hak Teâlâ için şöyle buyurulmuştur: “O, dereceleri yükseltendir.” (Mümin 40/15).
Şu hâlde, Miracı sadece Resûl-i Ekrem’in (sav) yaşadığı, olmuş bitmiş bir tecrübe olarak değerlendirmek doğru olmasa gerektir. O’nun yaşadığı Miraç, en üst seviyededir. Ancak imanında, irfanında ve ahlâkında O’na öykünüp O’nun yolundan gidenler, bir şekilde kendi derecelerine göre Miraç(lar) yaşayacaklardır. Sünnet-i Resûlullah'a tabi olanlar, Sünnetullah gereği O’nun (sav) nail olduğu manevî lütufların -kendi derecelerine göre- benzerlerine nail olacaklardır. O hâlde, Yunus Emre Hazretleri’nin “Musa olup Tûr’a çıkam, nur olarak gözden bakam” şeklinde ifade buyurduğu gibi, peygamberlerin tecrübelerini bir öykü olarak anlatmak yerine onlara öykünmeye, onların tecrübelerinin benzerlerini -kendi seviyemiz/idrâkimiz nispetinde- yaşamaya talip olmak gerekir.
İsrâ-Miraç anlatısındaki “Burak”ı efsânevî/mitolojik bir yaratık olarak tasavvur etmek yerine, -rivayetlerdeki anlatım şeklini inkâr etmeden- onu bize miraçlar yaşatacak salih ameller gibi yorumlama, din algımız ve manevî hayatımız için çok daha faydalı olacaktır. Bunun kişiye katacağı anlayış ve göstereceği hedef şu olacaktır: Öyle salih ameller işle ki, seni yücelere kanatlandıracak “Burak”ın olsun; bu sayede nice miraçlar yaşayasın!
Miraç hadisesinde, Efendimiz’in (sav) Hak Teâlâ’ya çok yakınlaşıp O’nu gördüğüne/müşâhede ettiğine işaret eden rivayetler yer almaktadır. Bunu da yine kendi hayatımıza uyarlayarak “Ben dost yüzün görmez isem bu gözlerim nemdir benim!” (Y. Emre) deyip “Dost”un yüzünü görmeye talip olmalı. O’nun yüzünü de uzaklarda değil, belki bir kelebeğin kanadında, bir zambağın kokusunda, bir bulutun damlasında, bir deryanın dalgasında ve kendi iç âlemimizde aramalı/görmeli. O’nu arayan bir gözün/gönlün, O’nu mutlaka göreceğine de şeksiz gümansız bir şekilde inanmalı.
“Müminin miracı, namazıdır.” şeklinde hadis olarak meşhur olan söz, hadis kitaplarında yer almamaktır. Ancak manası doğrudur. Zira miraç Hak Teâlâ’ya yakınlaşmaksa, “Secde et ve yakınlaş!” (Alak 96/19) mealindeki âyet ve Efendimiz’in (sav) “Kulun Rabbi’ne en yakın olduğu an, secde ettiği andır.” (Müslim) manasındaki hadisi, miracın en üst düzeyde namazda ve hatta secdede gerçekleşeceğine işaret etmektedir. Merhum Fethi Gemuhluoğlu, ilk tanıştığı kişilere “Huzur secden var mı?” diye sorarmış. Biz de kendimize şu soruları soralım: Huzur secdem var mı? Miraç tadında yaşadığım bir manevî tecrübem var mı? Şayet yoksa, bunları yaşamaya; varsa, daha yüksek mertebelerdekilerini yaşayabilmeye talip olmalı.
Hâsılı; miraç, Hak Teâlâ’nın huzuruna çıkabilmektir ve her insan, kendi manevî kabiliyetine göre miraçlar yaşayabilir.
İnsanoğlunun yaşayabileceği en büyük manevî tecrübeyi yaşayıp bunu bize aktaran ve bu vesileyle bize muazzam bir ufuk açan ve hedef belirleyen Rahmet Elçisi’ne (sav) sonsuz salât ve selâm olsun!
En büyük Miracımızı, Ezelî Maşuk’umuza vuslat ânında yaşayabilmek niyazıyla…
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
"AY" gibisin maşallah.Teşekkürler
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.