İrfanla yoğrulmuş Anadolu geleneğinde misafire sofra kurmak ve yemek yedirmek çok mühim bir ritüeldir. Sofra, insanları bir araya getiren bir muhabbet ve kardeşlik meclisi olarak görülür. Anadolu kültürü ile büyük benzerliği olan Orta Asya ve İran coğrafyalarında da benzer tavırlar vardır. Mesela yılın en uzun gecesi sayılan 21 Aralık akşamı (Şeb-i Yelda) başta olmak üzere uzun kış gecelerinde ayaklarını altına mangal yerleştirilmiş yer masalarının altına uzatıp üzerine konan meyveleri, çerezleri yiyip sohbet edilen kış sofrası, üzerinde 7 adet sin ile başlayan yemişin konduğu Nevruz sofrası hep bu muhabbet sofraları örnekleridir.
Tasavvuf kültüründe ‘mutfak’ çok önemli bir yer tutar. Adeta dervişlerin eğitimlerine başladıkları yerdir. Mevlânâ’nın “Hamdım, piştim, oldum” sözü, sembolik olarak yemek terminolojisi ile manevi olgunlaşmanın özdeşleştirildiğinin göstergesidir. Mevleviler yemeğe lokma derlerdi. Matbahın kudsiyeti vardı ve yemeğin pişirilmesi ve yenmesi, hususi törenlere tâbi idi. Bu açıdan aşçılık ruhani anlamda bir makamdı. Rezzak olanın sunmuş olduğu nimetleri hünerle pişirdikleri ve kulların cismani olarak da beslenmelerine aracılık ettikleri için aşçılara büyük hürmet gösterilirdi. Dergah’ın başı “Sertabbâh” denilen “Aşçıbaşı”ydı. Bu kişinin zahiren işi yemek yapmak ise de batınen işi canları manevi açıdan pişirip olgunlaştırmaktı. Konya’da baş aşçı Ateşbaz Veli’nin de türbesi vardır.
Bütün bunları niçin anlattım biliyor musunuz?
Derdim size tasavvufun mutfak felsefesini anlatmak değil. Zaten onu ölü kültür haline getirdik. Toplumsal dönüşümümüzün nereden nereye geldiğini ve şimdilerde canlı kültürün ne olduğunu mukayeseli olarak göstermek istedim.
“Kutsal aşçı”dan “seri katil”e geçiş. Yüksek kültürden kopuş. Cinayet, hırsızlık, mafya, işkence sahneleri. Pespaye ve adi insanların arka sokak hikayeleri. Üretilebilen bir yüksek felsefe yok maalesef. Masum imajı çizen bir kadının şeytanlaştırılması; başta kadına, sonra aşçıya ve sonra bütün topluma hakaret. Hem de sanat adı altında. Sonra toplumsal cinnet getiriyoruz diye atılan gazete başlıkları. Televizyon dizileri de bundan hiç farklı değil. Peşinden bu filmlerin Afrika, Asya ülkelerine Türk filmleri olarak pazarlanmasının getirdiği imajımız. Ülkemizin insan kalitesinin yükselmesi ve çocuklarımızın emniyeti açısından bu gidişata direnmeliyiz. Ben bu kültürsüzlüğü bizim Soframızın sırlarından olan şu gülbangi çekerek protesto ediyorum:
Elhamdülillâh, Eşşükrülillâh, Hak berekâtın vere, erenlerin hân-ı keremleri, nân-u nimetleri müzdâd, sâbihü’l-hayrât-ı güzeştegânın ervâh-ı şerîfeleri şâd u handan, bâkîleri selâmette ola.
Demler, safâlar ziyâde ola. Dem-i Hazret-i Mevlânâ, sırr-ı Âteşbâz-ı Velî, kerem-i imâm-ı Alî, Hû diyelim Hû.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.