Yoğun siyasi gündemimizle meşgul olduğumuz şu günlerde bir Allah dostu daha sessizce aramızdan göçüp gitti. Biz seçimlerle, partilerle, tüzüklerle, yönetmeliklerle ülkemize huzur getirmeye uğraşırken onlar, kaliteli bir toplum için öncelikle kaliteli insan inşa edilmesinin gerekliliğinden bahsettiler. Her şeyden evvel “Kendini bil” eğitiminden geçmeden ne ferdi ve ne de içtimai bir yükselme olamaz tezini savundular. Yaşanılan süreçler de hep onları haklı çıkardı.
Bu topraklarda yaşayan insanlar iki yönden yüksek kültür ve yüksek irfan kodlarına muhatab oldular. Birincisi her köşede, her bucakta bulunan böylesi kamil insanların edeb erkan sohbetleriyle oluşan yüksek içsel kültürden beslenerek. İkincisi yedi asır devam edegelen bir imparatorluğun dışsal olarak oluşturduğu yüksek kültür kodlarına yani Kraliyet kültürüne muhatab olarak. Birbirini besleyen bu iki damar sayesinde nev-i şahsına münhasır bir aristokrasi ve bir “Fâzıllar Toplumu” oluşturulmuştu.
Bir taraftan bin yıllık gerek devlet ve gerek kültür Geleneğimizi deviren bir “Devrimcilik”, eşit kurucu unsur olarak halkların kardeşliğinden uzak kaba bir “Ulusçuluk”, popülizm ve avâmileştirme aracı olmaktan öteye geçemeyen bir “Halkçılık” ve emperyal vizyondan çok uzak bir “Devletçilik”, diğer taraftan ham softaların irfansız dindarlığı memleket insanımızın kalitesini bozdu, seviyesini çok aşağılara indirdi. Neticede fâzılların, kâmillerin, idealistlerin, bilgelerin, mütevazilerin dışlandığı ama bunlar yerine hırsızların, soytarıların, menfaatperestlerin önünün açıldığı bir toplum haline geldik. Böylesi yapıdan yüksek kültür çıkmasını beklemek sırtlandan aslan yavrusu doğmasını beklemek kadar muhal bir durumdur.
Anadolu insanını, hem de kendi yerinde yurdunda yaygın irfan eğitimine tabi tutarak yükseltmeyi hedefleyen ocaklardan birisi de Buhara’dan kalkıp gelerek yerleştiği Uşşâk ilinde
Halvetiyye ve Nurbahşiyye erkânını sürdüren Seyyid Hüsameddin Hasan el-Uşşâkî’nin içtihadı ile oluşan Uşşâkıyye yoludur. Anadolu’yu mayalayan ocaklardan bir tanesinin piri olan Hüsameddin Hasan Ef. evladlarıyla beraber evvelemirde ilmiyye ricalinden kimsedir. Onun soyundan gelenlere verilen Uşşâkîzâdeler lakabıyla künyelenen pek çok şeyhülislam, kadıasker, müderris, müftü vardır. Batıni ilimler Zahiri ilimlerde ortaya konanın ruhunu ve maksadını veren ilimdir. Bu açıdan gerçek kamiller hep çift kanatlı yani hem Şeriat ve hem Tarikat üstadı olan kimselerdir. Hüsameddin Ef. ve evladları bunun bariz mümessilleridir. Yüze yakın halifesi olduğu rivayet edilir ki tarikatı bir ağacın dalları gibi bu zatlardan ilerlemiştir. Bir rivayete göre Sultan III. Murad da bendeleri arasındadır. Kendisinin Uşşâk’tan İstanbul’a, Kasımpaşa’ya gelmesini taleb eden de bizzat sultanın kendisidir. İşte bu ulu çınarın dallarından bir tanesi de günümüze doğru Saruhanlı Abdurrahman Sami Ef. ve onun halifesi Kulalı Hacı Bekir Visali efendiler üzerinden filiz sürer. Abdurrahman Sami Ef.’nin pek çok eseri vardır. Kadim Kimya ile de uğraşır. Bekir Ef. ise Ayetler ve Hadislerin Ledünni manaları üzerine sohbetler eder. Fusus’u şerheder. Bir dergahı yoktur. Kah İzmir Tilkilik Camii karşısındaki kahvede, kah evinde, kah bir dost evinde Hak sohbetini sürdürür. Onun sohbet halkasında bulunanlar arasında Kulalı Mehmed Ruhi Efendi, Seyyid Kazım Efendi, Havranlı Rıdvan Ef. ve geçen hafta içerisinde 94 yaşında kaybettiğimiz Balıkesirli Sıddık Naci Efendiler bulunmaktadır. Ben Sıddık Naci Ef.’yi yaklaşık 30 yıl evvel tanıdım. Kah umuma açık sohbetlerinde, kah başbaşa hususi sohbetlerimizde kendisinden Hz. Peygamber efendimizin maneviyatını, ehl-i beyt ve evlâd-ı resule muhabbetin ne demek olduğunu, Hz. Hüseyin efendimizin faziletini, Yezidlik karakterinin aslının tıpkı şeytanın hasleti gibi kıskanma ve çekememezlik üzerine bina edildiğini dinledim. Şeyhu’l-ekber Muhyiddin İbn Arabi’nin tasavvuf ilmindeki mümtaz yerini ondan öğrendim. Şeyhi Hacı Bekir Ef. ile yaşadığı bir manevi halde şeyhinin kendisine “Hadi bakalım Şeyh Muhyiddin’in sırrını aldın Balıkesir’e götürüyorsun” dediğini naklederken yüzündeki tebessümü unutamam.
Aslında kendisi tabir caizse ümmi birisi idi. Merkeze bağlı Aktarma köyünde dünyaya gelmiş ve mektep medrese görme fırsatı olmamıştı. Lakin cenazesinde valiler, müftüler, profösörler saf tuttular. İlk kitabı Nur-ı Muhammedi üzerine. İşte bu ocaklar ümmi bir zatı 24 tane eser yazan hale getiren ocaklardır. İzmir’de Eşref Ef., Havran’da Rıdvan Ef., İnegölde Mehmed Ef., Çorum’da İpek Ef., Kiraz’da Talib Ef., Nazilli’de Bilal Ef., İstanbul’da Süleyman Çelebi Ef. ve ardından halifesi Ahmed Yüksel Özemre efendiler ve şimdi de Sıddık Nâci Ef. şu son 10 - 20 yıl içerisinde peş peşe kaybettiğimiz Uşşâkî mürşidleri idiler. Burada saydığım bütün bu zatlarla birebir tanışma, sohbet etme imkanım olduğu için kendimi şanslı addediyorum. Geleneğin son ustalarını tanıma fırsatını bana verdiği için Rabbime hamdediyorum. Son ustaları diyorum zira yerleri dolacağını hiç zannetmiyorum. Bendeniz bu yolun kapanmasını fiziksel olarak dergahların kapanması tarihi olan 30 Kasım 1925’le başlatanlardan değilim. “Seddolunmakla tekâyâ kaldırılmaz zikr-i Hak” diyenlere katılıyorum. Nitekim manevi intikal kalbden kalbe bugüne kadar geldi. Zira yolun hakikati bir mürşidin gönlüne girmektir. Mürşidin gönlünde yerin yoksa işin zordur dostum. Yine bil ki keramet mekanda değildir. Hasılı şunu itiraf etmeliyim ki bu olaydan yaklaşık bir asır sonra yollar sanki hakikaten kapanıyor gibi. Yukarıda saydığım bu son zatları ve onlar gibi diğerlerini tanımamış olsaydık belki biz de ne ilim ve ne irfan sahibi olmadan şeyh olmak için bütün servetini harcayanları, uçanları, kaçanları, gariban insanlara el öptürerek bir yerlere varacağını sananları, mevtanın daha kırkı çıkmadan post kavgası yapanları bir şey sanabilirdik. Hamdolsun ki âlemin sahibi var, yolların sahibi var. “Tâc mârifet tâcıdır sanma gayrı tâc ola. Taklid ile tok olan Hakikatte aç ola” diyen erenlerimiz var. Yolların hakikati bâtından yürür, vesselam.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.