Kurban sırrı

04:0019/08/2018, Pazar
G: 19/08/2018, Pazar
Mahmud Erol Kılıç

İki gün sonra Allah’a ve onun peygamberlerine inanan Müslüman’ların iki mühim dini bayramlarından birisi olan Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz kısmet olursa.Bütün dini gerçekliklerin iki boyutu olduğu gibi bu meselenin de iki boyutu vardır. Yani zahiri, dışsal, olgusal, toplumsal boyutunun yanısıra bir de metafizik ve hakikat boyutu. İlk boyutla ilgili bilgilendirmeler yetkili dini merciler tarafından camilerde, yayın ve basın organlarında yapılmaktadır. Kurban kesmenin Hanefi fıkhında Ebu Hanife’ye

İki gün sonra Allah’a ve onun peygamberlerine inanan Müslüman’ların iki mühim dini bayramlarından birisi olan Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz kısmet olursa.



Bütün dini gerçekliklerin iki boyutu olduğu gibi bu meselenin de iki boyutu vardır. Yani zahiri, dışsal, olgusal, toplumsal boyutunun yanısıra bir de metafizik ve hakikat boyutu. İlk boyutla ilgili bilgilendirmeler yetkili dini merciler tarafından camilerde, yayın ve basın organlarında yapılmaktadır. Kurban kesmenin Hanefi fıkhında Ebu Hanife’ye göre vâcib, talebeleri Muhammed ve Ebu Yusuf’a göre sünnet, Şâfi fıkhında sünnet ve Câferi fıkhında sünnet oluşu anlatılır. Sadece bu üç mezheple iktifa etmemin sebebi Türkiye gerçeği olduğu içindir. Zira ülkemiz vatandaşlarından yaygın olarak izleyicisi olan sadece bu üç mezheb vardır. Ayrıca gerek ülke içerisinde ve gerekse ülke dışarısında muhtaç kimselere ulaştırılan bu etlerin kaç aileyi sevindireceği uzun uzun anlatılır. Yine bayramlaşmanın nasıl bir toplumsal huzur ve barış ortamı için vesile olduğuna da vurgu yapılır. Bütün bunlar inkar edilemez bir Bayram gerçekliğidir ve bu Geleneğin korunması ve sürdürülmesi gerekir.

Bunun yansıra bir de konunun metafizik boyutu vardır. Belki kitlesel olarak herkesi bu boyut ilgilendirmeyebilir ama bazılarını da ancak burası tatmin eder. Zira “Her zümre kendisinin su alacağı çeşmeyi bilir” (Bakara 60).

Bu konu dışsal boyutta icra edilir, tatbik edilir ama içsel boyutta inanılır ve zevkedilir. İkisi birbirinin muhalifi değil tamamlayıcısıdır. Tıpkı ruh ve beden gibi…

Bu bayramı Hac ibadetinden ayrı düşünmemeliyiz. Sanki Allah “Yılın muayyen bir zamanında, muayyen bir saatinde ve yine muayyen bir mevkiinde toplanın, ‘Ben’ oraya hususi tecelli edeceğim” dercesine inananları Hac ibadetinde kendisiyle buluşmaya çağırmaktadır.

Aslına bakılırsa Hac ibadetinin bütün rükünleri köken itibari ile Allah dostu bazı kimselerin insani fiilleridir. Yani şeklini, tavrını belirleyen kuldur. Hak ise uygun görüp takdis etmiştir. Bu durum aşırı tenzihçi bazı selefi ve bazı modernist dostların Allah katında bazı mübarek zatların teşriideki yerini sıfırlama çabalarına da bir ikaz olsa gerektir diye düşünüyorum. Hacc’ın beşeri tarihini okuduğunuzda da göreceğiniz gibi tamamı insan fiillerinden mürekkeb bir beşeri eylemin bir dinin 5 şartından birisi olarak Allah tarafından seçilerek kutsallaştırılmasındaki sırrı anlamak lazım. Hak insandan sürülür demişlerdir.

Hac mevkiinde olmayanlar yani o ilk halkada bulunmayanlar da dışarıdan o ibadete iştirak ederek toplu bir enerji oluştururlar. Kimileri buna Aura derler. Toplu duanın sırrı azimdir..

Allah’ın yeryüzünü onlar aracılığı ile idare ettiği ve insanın ihtiyacı olan bilgileri yine onlar aracılığı ile indirdiği peygamberlerinden birisine, yani İbrahim peygambere ait bir sünnet var burada. O da Kurban kesmek.

Hac ibadetinin bir rüknü olan Kurban kesmek orada olanlar için olmazsa olmaz bir rükün. Olmayan bizler için de yine dışarıdan o merkezdekilerle bir senkronizasyon hali.

Büyük ârif İbn Arabi’ye göre Allah bu olayda pek çoğumuzun zannettiğinin aksine Hz. İbrahim’in imanını imtihan etmedi fikrindedir. Onun bilgisini imtihan etti der. Yani gördüğü bir rüya idi ve o rüyayı hakikate hamlederek bizzat fizik planında tatbik etmek istedi. Oysa ondan beklenen o rüyanın te’vili ilmine sahip olup te’vil etmesi idi. Bir manası vardı o rüyanın. Tam hakikatini zahir planında gerçekleştirecek iken müdahale geldi ve bu işin hakikati o fiilde değil onun ruhunda, bâtınında denildi.

Âyette “Kesilen kurbanların etinin ve kanının Allah’a ulaşmayacağı halbuki O’na ulaşacak olanın ancak bizim samimi oluşumuz ve takvamız” olduğunun hatırlatılması da işte yine bu içselliğin önceliğine vurgudandır.

Kurban kesme hadisesinin sırrı yaratılış mertebelerinde üst mertebenin bedelini bir alt mertebenin yüklenmiş olmasındadır. Hayvanlar âlemi kurbanını bitkiler âleminden seçerken kendileri de insanlık âleminin bedeli olurlar. Benzeşme (Kozmik sempatizasyon) yasasına göre Kurban’a yüklenen bedel oluş ile insana gelecek olan bazı negatiflikler o olayla ondan uzaklaştırılır. Hasılı Kurban’dan kaçmayın, yerine getirin. Sanıldığının aksine kurban görenler görmeyenlere göre daha merhametli olurlar. Psiko-psişik izahları var.

“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd için

Dem be dem, saat be saat ben senin kurbanınım” diyen şâir gibi biz de daha üst mertebenin kurbanı olursak eğer, kestiğimiz kurbanlar ferdi manada nefsin elinde, toplumsal manada da kafirlerin elinde kurban olmamıza engel olur, öyle olsun inşallah…

Hayırlı Hacc’lar, hayırlı Kurbanlar ve hayırlı Bayramlar efendim.

#Kurban bayramı