Çok çetin geçen bir savaş olduğu nakledilen Bedir savaşından dönerken, “Esas şimdi daha zor bir savaşa gidiyoruz, o da nefsâniyetimizle savaş” diyen kutlu önder Hz. Muhammed bu sözüyle bize savaş sembolizminin bâtınî (ezoterik) ve zâhirî (egzoterik) iki yönü olduğunu hatırlatır.
Başka bir sözünde, “Ben kıyamete yakın Kılıç’la gönderildim” derken kadim kimya ilminde kılıç sembolizminin 'Arınma' demek olduğundan hareketle sanki ‘İnsanın ruhunu temizlemek için gönderildim’ der gibidir.
Sonra bu kutsal seyfullahı Ali’ye verir. “Lâ fetâ illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikâr” der verirken. Yani, “Ali gibi yiğit Zülfikar gibi kılıç yoktur”. Sonra İslam’ın bu kılıcı zâlime karşı sallanan bir bayrak gibi Hüseyin’e geçer. Hamza’dan, Ali’den, Ebu Zer’den, Hüseyin’den geçerek gelen bu kılıcın ruhu daha sonra Cüneydler, Sülemiler, İbn Arabiler, Kübrâlar v. b. gibi büyük ârifler eliyle İslam Fütüvvet neşvesi olarak sistemleştirilir.
Bir gün bir genç (Fetâ) gelir Hz. Peygamber’in huzuruna ve arkadaşlarının yanında ona, “İslam nedir?” diye sorar. Sonra “İman nedir?” diye sorar ve son olarak da “İhsan nedir?” diye sorar ve gider. Adeta cevaplarla çok ilgilenmez gibidir. O giderken Hz. Peygamber arkadaşlarına, “O kimdi biliyor musunuz?” diye sorar. “Aslında o, genç adam suretinde gelen Cebrail’di ve bu soruları kendisi öğrenmek için sormadı. Siz cevaplarını benden duyasınız, benden öğrenesiniz diye böyle yaptı” der. Zira O Muallim’dir, Müzekkî’dir, Müzekkir’dir ve Müşfî’dir. “Vesîle” O’dur. Mazhar-ı Tâm odur. Bu yüzden Mir’ât-ı Muhammed bizim Teoloji ilmimizde mühim bir merhaledir.
Hz. Peygamber’imizin doğum günü artık tarz-ı kadîm üzre, yani gelenekte olduğu gibi hicri takvime göre, her sene Rebiülevvel ayının 12. Gecesi Mevlid Kandili olarak kutlanacak. Güzel bir karar. Geçen sene bugünkü yazımda da söylemiş olduğum gibi bu günün resmi tatil ilan edilmesini ise hala beklemeye devam ediyoruz. Derdimiz tatil yapmak değil biliyorsunuz. Devletlerin ve toplumların sembolik referans noktaları çok önemlidir. İtalya’da, Yunanistan’da, Rusya’da İsa nasıl her yerde görülür kılınmış ise ben de her alanda bir Nebi’ye bağlılığımı görülür kılmalıyım. Zira siz bunu yapmazsanız, âlemde boşluk yoktur görüşünce, birilerini onun yerine nebîleştirirsiniz. Bu sefer 'sahte nebîler' konusu gündeme gelir. Kıbrıs’ta dahi yıllardır resmî tatil olduğunu unutmayın.
Fetâ, başkasını tercih etmeyi düstur edinendir…
Bu yüzden her yerde baş üstünde taşınır…
Arzular güçleriyle onu sarssa bile o yine başkasını yeğler.
Çünkü Fetâ dirençlidir, tıpkı yalçın dağlar gibi… derken yiğit İslam gencini tarif eden Şeyh-i Ekber İbn Arabi bu sözleriyle Anadolu ahîleri (Âhiyan-ı rûm), Anadolu bacıları (Bâciyân-ı rûm), Anadolu abdalları (Abdalân-ı rûm) adlarıyla anılan ve bâtınî pehlivanlığı zâhirî pehlivanlıkla taçlandıran gençlerin fikir babası olmuştur.
Başkasını kendisine tercih etmek demek olan Mürüvvet’i, cömertçe vermek demek olan Sehâvet’i, korkmamak demek olan Şecâ’ati, hakkında söylenenlere itibar etmemek demek olan Melâmet’i ve Fedâkârlık, Îsâr, İrfan, Uhuvvet v.b. gibi daha pek çok ahlakî meziyeti kendinde toplayan tabir caizse bu İslam şövalyeleri atlarına binip gittiler..
Unutmayın ki din adına zulüm yapan câniler bu geleneğin devamı değildirler ve olamazlar da.
Her zaman mazlum, mağdur ve zayıfların yanında yer alan bu fetâlar, bu civanmerdler, bu alperenler, bu yiğitler bir gün sahaya dönerler mi diye intizardayız. O kutlu erlerin yollarını gözlüyoruz.
Şunu iyi bilmeliyiz ki bu bâtınî hasletlere sahip olma öğretilmediği sürece günümüz gençliğinden böylesi nümûneler beklemek beyhûde bir bekleyiş olacaktır. Şâirin;
“Cânı cânâna kurban eyleyen gelsin bu meydâna
Soyup benliğin uryân olan olan gelsin bu meydâna”
İkinci olarak ödüle layık görülen kimse 100’e yaklaşan yaşıyla hala üretmeye devam eden ve İslam Bilim Tarihi'ne yaptığı katkılarla hiçbir zaman unutulmayacak olan Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca. 1960 askeri darbesinde üniversiteden uzaklaştırılan 147 akademisyen arasında bulunan hocanın bir tahta bavulla terketmek zorunda kaldığı vatanında şimdi ödüllendirilmesinin manası da büyüktür. 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak açılan İstanbul İslam Bilim Ve Teknoloji Müzesi’nin de fikir babasıdır. Dönemin Kültür Bakanı ile Hoca'nın yaşadığı Frankfurt’a günü birlik gidip kendisine bu teklifi götüren heyet içerisinde yer aldığım için kendime de buradan bir pay çıkarayım müsadenizle. Hoca'yı iknânın kolay olmadığını da itiraf edeyim. Tabii ki belirli prensipleri olan bir ilim adamı karşısında taviz vermesi gerekecek olan bence bürokrasidir. Ve de öyle olunca bugün kıymetli bir müzeye sahip olmuş olduk.
Bu akşam saat 19:00’da Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek bu ödül töreni herkese açık. Fütüvvet ve Uhuvvet geleneğimizin devamı niyâzıyla…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.