Özellikle Kürt hareketi etrafındaki kadınların imzaya açtığı birbirinden barışçıl bildirilere bakıyorum. Bir de silahlı eğitim verilerek cepheye sürülen, canlı bomba olmak üzere yetiştirilen kız çocuklarının görüntüsüne bakıyorum. Vücutlarını patlatan kadın militanların barış bildirisini aynı kelimelerle yazdığından tabii ki hiç emin olamıyorum!
Böyle işte... Döne döne silahlı çatışmaları konuşuyoruz. Benzer taktikler, birbirine yakın senaryolar, gelip geçen başka başka kuşaklar... Ne kadar benzerse benzesin, her şey bir kez yaşanıyor. Bir geçtiğin yerden bir daha geçmediğinden, bir geçtiğin ile sonraki geçtiğin aynı sen olmadığından... Döne döne... Açık uçlu daireler çiziyorsun.
İki ucu birbirine değdirmeden, kesintisiz bir dönüş hali; içeri doğru kapanarak, dışarı doğru açılarak... Hep ol noktanın sırrında bir nefes olarak...
Bir başka şeye dönüyoruz...
Elmalı'ya döndük bu yıl da. Erken sonbaharın altın parıltıları eşliğinde.
Geçen yıl bu vakitler ilk kez gelmiştim buraya. Barışın, esenliğin, huzurun, selamın canlı mahalli burası. Dost ili. Esintilerin insan burnuna nurlu kokular getirdiği bir belde. Tarihin bir döneminde yetişen bir gönül ehlinin bu beldeye attığı tohumun yüzyıllar içerisinde bir kültür ağacına dönüşüp olgun meyveler vermesinden bahsediyor Elmalı'daki sempozyumları her yıl adeta bir ibadete dönüştüren gönül insanları... Ki sonraki yazımda paylaşmaya çalışacağım inşallah.
Yiğitbaşı Marmaravi hazretleri tarafından yetiştirildikten sonra memleketi Elmalı'ya gönderilen Vahip Ümmi, böyle bir kültür çekirdeği olarak tanımlanıyor işte. Nitekim: “Kalb içinde cânı ile bulan ibadet lezzetin / Hak yolunda gerçek âşık dönüşünden bellidir...”
Hakka dönüyoruz usul usul. Yola çıktığımız o nefeste ateşten suya, toprağa... İnsandan kamil insana... Hazreti İnsana... Ki 'Kendi sureti'dir, ayetten mülhem. Zira O'ndan geldik, dönüşümüz her an O'nadır.
Dönüşümüz O'na... O her an bir başka işte... iken dahi, dönüyoruz... durmuyoruz. Elmalılı Vahip Ümmi'nin ve onu takip eden şairlerin devran ile ilgili şiirlerinin içerdiği katman katman gerçeğin içinden geçiyoruz şimdi. Burası da dağ. Beden dağında döne döne Musa gibi bayılıyor, İsa gibi göklere çekiliyor, tenzihlerden teşbihlere... Küfürden şirkten... Muhammedi olmanın hakikatine doğru yoğrulmaya çalışıyoruz.
Döne döne... Bir pervane gibi. Dağılmış küllerimizden doğuyoruz. Makamlar deviriyor, devran ediyoruz, bütün mahlukatın hareketini vücudumuzda birleştirip... Kıyamda, secdede, rükuda derken... İçten dışa içe... Bir zikir halkası gibi açılıyor, kapanıyor, açılıyoruz.
Övüyor, övülüyoruz. Aşk şairlerinin iç savaşında en güzel sureti buluyoruz. Ve usul usul Elmalılı Vahip Ümmi'nin (ks) devranı küfürle itham edenlere yazdığı dizelere dönüyoruz:
“Yerler döner gökler döner derviş döner kafir m'olur / Arşlar döner kürsler döner derviş döner kafir m'olur...”
Diye başlıyor dizeler bize her şeyin döndüğünü hatırlatırcasına: Aylar döner günler döner... Minarede müezzin döner... Mekke'de hacılar döner... Değirmenin taşı döner... Yedi deniz durmaz döner... Gece döner gündüz döner... Arşda olan melek döner... Bak gökde sen ülker döner...
Vahib Ümmi'nin sesi “ilim bir noktadır” mevzuuna bizi yaklaştırırken, Kur'an'ın ilk ayeti Bismillahirrahmanirrahim'in ba'sının altındaki noktada birleşiyoruz ezelden ebede. Evet, atomlar dönüyor, gökadalar dönüyor, felekler dönüyor... Derken her döndüğümüzün, noktanın sonsuzluğu misali kendi'miz olduğunu bilinceye dek... Oluş, yaratılış ve varlığın tekamülü sırrı evet hep ol nokta misali döne döne... Algılanıyor.
“Hak ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak / Ol nüshada bu âdem bir nokta imiş ancak / Ol noktanın içinde gizli nice bin deryâ / Bu âlem o deryadan bir katre imiş ancak...” diyen bu aşk zincirinin sonraki halkalarından Mısri hazretleri de tıpkı mürşidi Sinan Ümmi gibi, tıpkı onun da mürşidi Eroğlu Nuri ve onun da mürşidi Vahip Ümmi gibi Elmalı'da yetişmiştir.
Bu yüzyıllara yayılan kültür havzası Elmalı'ya ilk geldiğimde gönlüme doğan güzelliklerden biri işte bu aşk silsilesi olmuştu. Sevenleri olduğu kadar sevilenleri de barındıran yek vücut Elmalı. Dost ili. Böylece başlangıçların başına, Hz. Peygamber'e ve derken Adem'e... Bir öncekinin aşığı, bir sonrakinin maşuğu olmakta... Ezelden ebede giden bir silsile. Aşık girenin maşuk çıktığı kesintisiz hakikat.
Evet, Elmalı gerçek bir barış beldesi. Şehrin yakık yıkık ateşe verilmiş sokaklarında barışın kadınca sesini ararken de insan en militanca savaş üslubuna savrulabiliyor. Elmalı'da ise kadın erkek diye ayırmadan ama Leyla'ları önce dişi sonra erkek, Mecnun'ları önce erkek sonra dişi kılan hakikat çekirdeğinin evet mutlaka barış ile doğrudan bir ilişkisi var. Dost kokusunu duymaya niyet edenlerle Elmalı her yıl biraz daha güzelliğin kemaline eriyor.