Batı Anadolu'nun en çağdaş şehrinde, orta üst sınıfın hali vakti yerinde mensuplarının arasında, sabahtan akşama dek memleket yönetiminin her şeyinden şikayetçi… Cumhurbaşkanına duyduğu nefreti hayattaki her şeye karşı yaptığı itirazların merkezi haline getirmiş… Müzmin memnuniyetsiz ama konforundan ve hayat tarzından hiç ödün vermeden yaşayan… Ve kendine muhalif diyerek kendi gibi olmayanları hakir gören, küçümseyen, alay eden bir zümrenin ortasında direniyor kayınvalidem.
Elbet onun gibi çığlık çığlığa başkaları da var. Ve elbet bütün bir kitle homojen olarak olumsuz değil. Fakat genel ahval böyle maalesef.
İsviçre gazetesi eğer diktatörlük olsa asla söylemeyeceği kadar büyük bir özgürlükle “Erdoğan'a hayır verin” diye dikte ediyor oy kullanacak okurlarına Türkçe manşet atıp. Alman gazetesi ise hızını alamayıp “Atatürk olsa hayır derdi” diyor Türkçe manşetinde. Hayır verin demek nasıl bir tahakkümse artık diktatör dedikleri kişiyi gece gündüz Hitler olarak çizmek de yetmiyor, koyun sürüsü sandıkları halka böyle diyerek etki edebileceklerini vehmediyorlar.
Hep bu kadar kopuktu herhalde Batı'nın zihni / gönlü bizden. Ama diplomasi ile küresel ittifak söylemleriyle cart curt ederek idare ediyorduk, şimdi ilk kez alenileşti düşmanlıkları. Böylesine kör gözüm parmağına yalan dolana başvurmaları gerçekten seyretmeye şayan.
***
“Evladım” diyor kayınvalidem, “bu ne kadar pahalıya patlayan bir hayır'dır. Menderes'ten beri sadece hayır diyerek milletvekili maaşı alıyorlar. Adam gibi bir muhalefet etse anlayacağım. Ama baştan aşağı eksik ve kulaktan dolma bilgilerle atıp tutuyorlar. Hem yalan ve iftira ile muhalefet ediyorlar. Hem de emekli olsa da devletten milletvekili maaşı almaya devam edecekler. Benim kocam yıllarca doktorluk yaptı, emek verdi, şu hayırcı milletvekilleri kadar para kazanmadı.”
“Anne” diyorum, “ne kadar can alıcı bir noktaya geldiniz. Müthiş! Evet sahiden de çok pahalı bir hayır bu. Ne yazık. Sonra neden eli yüzü düzgün, gerçek anlamda muhalefet eden yapıcı siyasetçiler yetişmiyor diye şikayet etmesin kimse.”
Kayınvalidem “hah” diyor, “şimdi Erdoğan'a tek adam diyenlere bak. Yıllar yılı aileleriniz tek adamın yönetimi altında zengin oldu, kaç kişilerin kul hakkına girdiler kim bilir. Ben çocuktum, biz ekmek karnesiyle yaşarken, tek adamın etrafındakiler bir varlık içinde yaşadılar. Şimdi tek adam diye hakir gördüğünüz kişi ilk kez bu memlekette bir zümre için değil, herkes için çalışıyor.”
“Anne siz bunları söyleyince kavgaya tutuşmuyor musunuz en yakınlarınızla? Bizim yıllar içerisinde hiç eşimiz dostumuz kalmadı. Aman dikkat edin.” Kayınvalidem son derece geniş. “Kızım aman sen de! Bu vatan memleket meselesi. Bana hakaret etseler çok mu! Atatürk bu vatanı kimlerle kurtardı, muhaliflerle mi, canını dişine takıp gerekirse hayatından vazgeçenlerle mi! Bak 15 Temmuz'da ya başarılı olsalardı! Bugün nasıl olacaktık bir düşünsene!”
***
Kayınvalidem dertleşme ihtiyacında. “Geçen gün, evde oturan hanımlara belli bir yılı doldurduktan sonra torun bakmak için emekli maaşı bağlanıyormuş diyecek oldum. Onu bile eleştirmeye kalktılar. Bunların kalbi kapalı, gözleri kör olmuş. Ne desen fark etmiyor kızım.”
Kayınvalidemin nasıl cesur yürekli, vicdanlı biri olduğuna ve lafını hiç sakınmadan, karşısındakini küçük düşürmeden nasıl sabırla konuştuğuna defalarca tanık oldum, yirmi yıldır ondan öğrenecek ne çok şeyim olduğunu fark ettikçe ona olan saygım da sevgimle birlikte artıyor.
Hakkı nasıl konuştuğunu, hiçbir riyakarlığa düşmeden, siyasetin, ideolojinin putlarına tapmadan, en yakınlarıyla tartışsa da ipleri koparmadan, samimiyetle, Allah için kalbinden geçenleri her vakit en somut örnekleriyle, hayatın içinden ibretlik olaylarla birlikte anlattığını bilir, her vesileyle tanık olurum.
“Biraz kurcalayıp soru soruyorum, bu sefer başlıyorlar bana sataşmaya” dedi kayınvalidem. “Buralarda senin gibi yalakaya ilk defa rastlıyorum” demiş bir hanım ona geçenlerde. Bakıyorum yüzüne. En ufak bir kinlenme yok. Şahsi almıyor. Bütün gayesi öyle değil böyle, siz yanlış biliyorsunuz demek, neden doğrusunu duymak istemiyorsunuz diye kızsa da tane tane anlatıyor örneklerle. Amacı nefret ve kinle düşman avlayanlara inat gerçeği paylaşmak, anlatmak!
***
“Erdoğan'ı canlı yayında hem de o muhalif kanalda baştan sona izledim geçen akşam” dedi kayınvalidem. “Seviyorum onu var mı! Pısırık, hımbıl, onun bunun demesiyle korkup darbelere ses çıkaramayan liderlerden çok çektik. Ne IMF'ler ne ekonomik krizler, teröristler, koalisyon pazarlıkları… Yetti artık!”
“Anneciğim, hayır diyenlerin tek derdi diktatör dedikleri lidere karşı çıkmak. Ya daha yeni ailesi ve torunlarıyla birlikte bombardımandan kurtuldu. Onlarca tehdit, suikast, hile, ihanetten geçti. Tek başına kaldığı doğru. Eğer tek adam denilecekse, en yakınları bile onu yalnız bıraktığı için denir. Bakın şu cemaat olayında bile sadece o nedamet getirdi.”
Annem “sorma” dedi bana, “eğer darbe başarılı olsaydı kim bilir yakınındakiler de ona ne feci ihanet edeceklerdi. Neler geçirdik be kızım. Hiç bakmazlar mı, kimler hayır diyor bugün! En azından buradaki geniş tabloyu görmezler mi! Allah aşkına sadece şu Batı'daki tepkilere bakın da bir an oturup düşünün dediğimde bile ama bakkalları kapatacakmış gibi saçma sapan şeyler diyorlar.
Hiçbiri AVM'den çıkmaz, sanki bakkal mı kalmış, 70'li yılların laflarını bulup getiriyorlar. Yahu Leylacığım, memleket nelerle uğraşıyor bunlar şikayet olsun diye neleri bulup çıkarıyorlar. Ama demek için. Ne ama'ymış bu böyle!”
***
“Anne” dedim, “işin doğrusunu bilgi vererek anlattığımızda bile yüzümüze zavallı biatçılar diye bakan insanlara halen bir şey anlatmak, bu yaşınızda sizi yormuyor mu!” Valla diyor kayınvalidem, “sabah erkenden uyanıp televizyonu açıyorum, bir şey olmuş mu diye. Bakıyorum Tayyip bey konuşuyor. Hah diyorum, burada, şükrediyorum. Hep ona dua ediyorum.”
Anaların duasında kudretlenen bir mana dilinin temsilcisi bugün cumhurbaşkanı. Biziz o! Onu bütün Batı medyası Hitler kılığında manşet yaptığında bunu Batı'nın Türkiye halkına olan bakışını yansıttığını, Batılı liderlerin Papa ile çektirdiği fotoğrafa bakarken bunun bir tür savaş ittifakı olduğunu içten gelen bir bilgiyle biliyor acılı analar. Durun bakalım, insan hakları, cart curt, kadın hakları diyene dek tepemizde canlı bombaların patlatıldığını biliyor evlatlarını şehit vermiş analar.
Akşam annem içeriden sesleniyor, “gel” diyor bana, kapısını açıp. Haberleri seyrediyormuş. “Gel bak, İsviçre'de Tayyip beyi nasıl çizmişler, şakağında silah! Valla bunlar ona kötü bir şey yapmasalar bari. Ah kızım Allah korusun bu memleketi!” diyor.
“Cumhurbaşkanını öyle bir Saddamlaştırdılar ki, başına bir şey gelince, hah müstahakmış dedirtecekler dünya halklarına. Bunun için uğraşıyorlar bu algıyı böyle özellikle kurguluyorlar. Ama bu sefer tutmayacak” diyorum. “Millet olan bitenin farkında.”
Geçenlerde bir tura katıldı ve tek başına kalktı Kudüs'e gitti annem. 84 yaşında. Bacakları protezli. Mescid-i Aksa'ya dek inmiş merdivenlerden. İçerde dua etmiş ülkemize ve Tayyip beye. Altı yıl önce de birlikte Hacca gitmiş, yine birlikte dua etmiştik. “Anası vefat etti, o bizim oğlumuz artık” diyor. “Allah onun şahsında hepimize güç kuvvet basiret feraset versin. Amin.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.