Dolar kuruyla oynamaktan daha etkilisi: İnsanın vehimleriyle oynamak

04:004/09/2018, Salı
G: 4/09/2018, Salı
Leyla İpekçi

Döviz kuruyla oynayan küresel güçler için hepsinden daha etkili kışkırtma yöntemi insanla oynamak. Özellikle ekonomik krizler böyle çıkarılıyor. Söylentiler tedbir almaya, tedbirler fiyatlarda olur olmaz zam yapmaya, zamlar hayat pahalılığına ve enflasyona yol açtığında, o beklenen krizi kendi ellerimizle çıkmasına en acil katkıyı sunmuş oluyoruz.Nitekim yine hedeflenen olmuş görünüyor. Enflasyon yeniden yüzde 17’lere fırlamış. Bizi paranoyamızla, vehimlerimizle, endişe ve korkularımızla tedbir

Döviz kuruyla oynayan küresel güçler için hepsinden daha etkili kışkırtma yöntemi insanla oynamak. Özellikle ekonomik krizler böyle çıkarılıyor. Söylentiler tedbir almaya, tedbirler fiyatlarda olur olmaz zam yapmaya, zamlar hayat pahalılığına ve enflasyona yol açtığında, o beklenen krizi kendi ellerimizle çıkmasına en acil katkıyı sunmuş oluyoruz.



Nitekim yine hedeflenen olmuş görünüyor. Enflasyon yeniden yüzde 17’lere fırlamış. Bizi paranoyamızla, vehimlerimizle, endişe ve korkularımızla tedbir almaya yönelten sistemin algı oyunları keşke bununla sınırlı olsaydı. Daha fazla kriz odaklı yönetim için daha fazla teslimiyet bekliyor küresel moderatörler. Çünkü işgaller toprakla, darbeler silahla gerçekleşmiyor sadece. Zihinler, vicdanlar, kalpler esir alınıyor. Hiç fark ettirilmeden. Nasıl mı?

***

Halkı gündelik hayatın hemen her alanında çaresiz bırakarak ve bütün suçu bu çaresizliğin müsebbibi olarak devletin beceriksizliğine yıkarak. Her gün onlarca misal birikiyor, hele halkın oylarıyla Başkanlık sistemine geçtiğimizden beri. Devletin o oylamada bile Erdoğan seçilsin diye oyları hasıraltı ettiğine inanıyor halkın neredeyse yarısı.

Bu algı için (ola ki gerçekten seçilirse diye) seçimden önce ne çok manipülatif haber yapılmıştı. Bir tanesi doğru çıksaydı, mesela, hükümet partisine oyların kişileri zorlayarak verildiğine dair haberlerden biri bile doğru çıksaydı, uluslararası örgütler kıyameti koparırdı. Ama atılan iftiralar zihinaltımızda öyle çok şaibeler biriktirdi ki, en ufacık bir olayda, “vay zaten hükümet bunu da hasıraltı etti” diye isyan etmeye hazır kitlelere dönüştürüldük.

Paranoya ve endişesiyle kukla gibi oynatılan tanımsız yığınlarız ne zamandır. Misal “kurban için ithal edilen hayvanlarda şarbon yüzünden şu kadar kişi acile kaldırıldı” haberleri bir anda yayıldığında elbet herkesin aklından direkt olarak hükümetin beceriksizliği ve olayın üstünü örttüğü fikri geçiyor.

Fakat bununla sınırlı değil. Bakanlık istediği kadar açıklama yapsın, artık bütün skandal haberler devletin bu felaketleri örtme çabası olarak görüldüğünden kimse inanmıyor bakanın açıklamasının kanıtlarıyla beraber apaçık doğru olma ihtimaline. Onun yerine “kurbanlık etlerin ithal edilişi eğer denetlenemiyorsa, devleti ele geçirmeye çalışan hilebaz örgüt elemanları nasıl pat diye belirlenebiliyor” gibi bir harmanlama yöntemiyle tam bir güvensizlik oluşturuluyor. Bunu yayanlar yurtdışında sığınma hakkı için uğraşan örgüt elemanları olsa da fark etmiyor.

Vatandaşın algısında bir de kurban ibadeti soru işareti olarak görülmeye başlanıyor. Bizi bir arada tutan, gönülden bağlayan o müthiş ibadeti bir daha ve bir daha sorgulamaya başlayan bizzat kurban kestirenler oluyor. Tevhid geleneğimizin, dinimizin sosyolojik/ metafizik çok boyutlu ibadetlerinin sorgulanmasının da zayıflatılmamızda payı var. En az ekonomik kriz kadar tehlikeli.

***

Şimdi kâğıt fiyatındaki artış yüzünden medya, yayıncılık gibi sektörler çok büyük risk altında. Bildiğim birkaç kitap dükkânı kapandı bile. Yine kültürden, en çok ihtiyacımız olduğu yerden vuruyor bizi sistem. İmanımızdan olduğu kadar medeniyetin mihenk taşı olan kültür sanatımızdan ve bunca iç savaş kışkırtmalarına ve kutuplaştırma senaryolarına rağmen bizi bir arada tutan maneviyat duygumuzdan vuruyor.

Aşı krizi de böyle çıkarıldı. Suriyelilerden yayılan kızamık yüzünden çocuklarımız hasta oluyor vesaire. Derken mültecilerle aramızda yeni bir düşmanlık ve çatışma krizi doğar umuduyla algı operasyonuna devam etti yurtdışından pek çok kaçak eleman.

Bir bakmışız Avrupa’nın bütün güç dengelerini alt üst edecek bir üçüncü havayolu inşası sırasında skandal göçük haberleri. Doğruluğu eğriliği hiç araştırılmadan paylaşılıyor. Vatandaş nezdinde bu iddialı projenin gerçekleşmesi ve inşasına karşı bir şüphe, bol endişe uyandıran bir algı operasyonu daha.

Gerçi sorsanız hemen hepsi şikayetçidir uçak trafiğinin sıkışmasından, havaalanında çok beklemekten vesaire. Hiçbiri uçaksız şuradan şuraya gidemeyecektir ama “ne gerek var böyle bir projeye” dedirtmek için izinsiz ağaç kesimi haberlerinden, göçük haberlerine, yüzlerce argüman her gün zihinaltına saptırılmış haberlerle sokulmaktadır vatandaşın.

Derken bir bakıyorsunuz, markette sahte pirinç skandalı. “O görüntüler bambaşka bir ülkeden geliyormuş, ortaya çıktı” deseniz de artık çok geç. Devlet onu da saklıyordur nasılsa! Ah diyorum ah. Hiç mi ders almadık. Koskoca bir Ergenekon ve 15 Temmuz darbe ve işgal girişimini tam da böyle masumların hakkına gire gire tedavüle sokmadılar mı? Ya Gezi’ye ne demeli?

***

Evet IMF’ye borcumuzun sıfırlandığı günlerde başlayan Gezi isyanındaki kıvama gelmiş durumda halk. Bu sefer fazladan ekonomik kriz de var. Yine vatandaş kendi iyi niyetli tedbirlerinin, şarbondan, aşıdan, kazadan beladan korunmak için aldığı acil önlemlerin tuzağına düşürülüyor. Gezi’de de haklılığının tuzağına düşürüldüğü gibi.

Gençler çevre ve ağaç için elbette çok yerinde bir direniş göstereceklerdi ama günün sonunda başbakanlık binasını yakmaya onları götüren süreci manipülatörlerin operasyonlarını elan anlayamamış görünüyorlar. Bu küresel sistem bizi her vakit en haklı olduğumuz yerden tuzağa düşürüyor. En iyi niyetli, en mağdur, en insani tedbirleri aldığımız yerden oyuyor altımızı ince ince.

Biz ki defalarca gördük bu oyunu. İnsanlığımızdan bizi çıkaran, fark dahi edemeden bizi birbirimize düşüren, düşman kılan bu hileli oyunları kuranların niyetini biliyoruz. Acizane Ergenekon döneminde devlet içindeki devletin sivil hayat, kurumlar ve demokrasi üzerindeki vesayeti bitecek, nihayetinde başörtülü kızlar üniversitede rahat okuyacaklar gibi son derece insani gerekçelerle nasıl da inandırılmıştık misal bir denizaltının çocukların ziyareti sırasında havaya uçurulacağına!

Geçen gün otobüste kulağıma iki gencin konuşması geldi: “Zalim ile mazluma demokrasi adına eşit muamele etmemizi bekleyenler iç savaş çıkarıldığında komşu ülkelere ilk sığınacak olanlardır” dedi bir tanesi. Diğeri itiraz etti. Halen tuzağa düşmeye, algı operasyonlarına rehin bırakılmaya devam ediyoruz. N’olur görelim artık, daha da geç olmadan.

#Dolar
#Ekonomi
#IMF