Barış için ne mi yapabilirsiniz?

04:0012/09/2015, Saturday
G: 13/09/2019, Friday
Leyla İpekçi

Mesela... Dış ve bir kısım iç basın “Türkiye bir iç savaşın eşiğinde” diye haberler yaparken: Onlara tıpkı geçenlerde bir Alman kanalına bağlanan seyirci gibi “sizin yansıttığınız şekilde Türkler ile Kürtler savaşmıyor. Orduda veya sokakta katledilenler arasında epece Kürt vatandaş var” hatırlatmasını yaparak... Kürtler'in çoğunluğunun da PKK'ya destek vermediğini... Usanmadan haykırarak onlara... Bunun bir Türk Kürt savaşı olmadığını, onlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsın bu topraklarda bu mayanın

Mesela... Dış ve bir kısım iç basın “Türkiye bir iç savaşın eşiğinde” diye haberler yaparken: Onlara tıpkı geçenlerde bir Alman kanalına bağlanan seyirci gibi “sizin yansıttığınız şekilde Türkler ile Kürtler savaşmıyor. Orduda veya sokakta katledilenler arasında epece Kürt vatandaş var” hatırlatmasını yaparak... Kürtler'in çoğunluğunun da PKK'ya destek vermediğini... Usanmadan haykırarak onlara... Bunun bir Türk Kürt savaşı olmadığını, onlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsın bu topraklarda bu mayanın tutmadığını... Kayda geçirerek evet barış için hayırlı bir iş yapmış olursunuz.

Hükümetin devlet adına yıllardır onca suikasta, Oslo sızdırmalarına, MİT kumpaslarına, Paris cinayetlerine, Gezi kalkışmalarına rağmen ısrarla ve milli bir yöntemle yürütmeye çalıştığı barış için gereken anayasa değişikliği görüşmelerinden defalarca uzlaşmayarak kalkanların bizzat muhalefet partileri olduğunu... Erdoğan tarafından 400 milletvekili sözünün anayasa yapmaya yönelik söylenmişken tamamen çarpıtıldığını... Bir kez olsun dış medyanın arşivine geçirebilirsiniz.

Savaşı başlatıp meşru gerekçelere dayamak için karartma ve çarpıtmalardan medet uman -ideoloji ve kimlik ayırt etmeksizin- kim olursa olsun: Olguları alt alta dizerseniz, en az barış için toplantı yapıp bildiri yazmak kadar önemli bir hizmette bulunmuş olursunuz sen/ben davaları yüzünden iyice kanlanmış barışa.

Mesela... Bugünlerde ta 2009'daki ilk açılım günlerinden beri çözüme karşı çıkanlar “biz samimiyetle barış istedik ama olmadı” diye hayıflanıyor iken... Onlara “bu hükümetle, bu muhafazakarlarla barış olmaz” mealinde sürüp giden çıkışlarını hatırlatıp samimiyete davet edebilirsiniz. Tıpkı şimdi barış yanlısı kesilip Erdoğan'ın bu savaşı başlattığını söyleyenlerin yıllarca çözüm karşıtı olduğunu hatırlatmanız gerektiği gibi. Zira ikiyüzlülük ve riyadan bu barış çok çekti bugüne dek bu topraklarda.

Mesela... “Sarayın polisi ve askeri” diye salt nefret körükleyen ayrımcı bir sözü güvenlik birimlerinin katledilmesini meşru göstermeye çalışan HDP gibi Türkiyelileşme amacındaki bir partinin barışa katkı yapmadığını hatırlatarak... Haince pusuda katledilen asker ve polislerin hiç kimsenin paralı askeri olmadığını, bu memleketin Türk veya Kürt birer evladı olduğu gerçeğini... Kayda geçirmeniz gerekebilir.

Mesela... Devletin kusurlarını sıralamak ne kadar elzemse... Kürtlere uygulanan işkence ve yargısız infaz gibi tarihte olanlar için hükümet üzerinden ilk kez özürler dilemiş ve özeleştiri yapmış bir devlet olduğunu... Barzanilerle birlikte barış şarkıları söylemişken, çocuk katili denilen Öcalan ile barış müzakereleri yapmışken... Örgütün de Kürt halkı içinde yaptığı yargısız infazlar için kamuoyunda bir özür beklememizin vicdani bir talep olduğunu hatırlatabilirsiniz.

Bu talep bu ortamda gerçekçi olmayabilir ama insani duruşun tam da böyle bir adalet duygusundan geçtiğini, barışın karşılıklı fedakarlıklarla ve nedametle mümkün olduğunu ve asıl fedakarlığın da özeleştiriden geçtiğini usanmadan tekrarlayabilirsiniz.

Mesela... Sadece örgütün değil, medyanın da özeleştiri vaktinin gelip geçtiğini hatırlatmak büyük bir hizmet olurdu barış için. Hürriyet'e saldırıyı elbette tamamen ve ama'sız kınamalısınız. Aynı anda bu gazeteden Hrant Dink'in sözlerini çarpıtarak hedef gösterdiği gibi, canlı yayında Erdoğan'ın sözlerini de çarpıttığı için, Ahmet Kaya'yı haksız yere hedef gösterdiği için bir özeleştiri yapmasını ve özür dilemesini beklemenin bir vatandaşlık sorumluluğu olduğunu hatırlatabilirsiniz.

Mesela... Suriye ve Filistin'de çekilen katliam fotoğraflarını kullanarak tüm dünyaya 'Cizre' diye geçilen görüntülerin yalan olduğu ortaya çıkınca: Bu fotoğrafların geçmiş dönemlerde işlenen suçlara ait olduğunu barışın haysiyeti adına söyleyebilirsiniz. Devletin nerede mezalimi varsa, üzerini örtmeye yetmez ki barış adına dileyeceğiniz bu kıymetli özür.

Devlet güçlerinin Cizre'ye gitmek isteyen HDP'lilere saldırdığını ve bazı vekillerin feci şekilde darp edildiğini diye yazıp yayan, paylaşan kişi ve kurumların bu yalan haber yüzünden bir tekzip yayınlamalarının barışın ruhunu diriltmede fevkalade katkı sağlayacağını hatırlatabilirsiniz. Örgütün sivil yerleşim yerine 800 kilo patlayıcı yığdığını ve daha patlatamadan devletin el koyduğunu, eğer patlasaydı -sokağa çıkma yasağı sürsün, sürmesin- ortada yüz küsur bin kişilik bir beldenin kalmayabileceğini...

Mesela... “Faşistler yaşlı Kürt amcayı dövdü” diye kıyamet kopartılan haberin 2005'de Gemlik'te çekilen bir fotoğrafa dayandığını... İşkence gören Kürt çocuk haberini yapan ve ısrarla paylaşan yüzlerce binlerce kişinin: Haber yalan çıktığında bir özür dilemesinin barışın ahlakı için elzem olduğunu... Kürtçe konuştuğu için bir gencin öldürüldüğü haberini paylaşanlardan bir özür beklediğinizi... Keskin nişancı haberlerinin her olayda ısrarla teyit beklediğini...

Mesela... Devletin buzdolabında bekletilen cesetlerin gömülmesine izin vermediğini haykırırken: Daha barış müzakereleri sürerken partili belediyeler eliyle patlayıcıların taşınıp mayınların yollara yerleştirilmiş olduğu iddiasını dile getirmekle veya araştırmakla: Evet sahiden de barışın hakkıyla kuşatılmasına büyük katkı yapacağınızı...

Mesela... Devletin öldürdüğü ne kadar masum çocuk varsa (ki bizzat birkaç yıl önce bir sokak eylemine katılmıştık üzerimizde bu çocukların adı ve yaşı yazan giysilerle): PKK tarafından atılan bombalarla, patlatılan mayınlarla, uzak menzilli silahlarla, canlı bombalarla da on yıllardır pek çok çocuğun katledildiğini... Her ikisi de ekmek almaya giden çocukların ölüsü üzerinden rekabet ederek, acı yarıştırarak, siyasi slogan atarak barış müzakerelerinde ilerleme kaydedemeyeceğinizi...

Mesela... Çorbacıyı öldürenleri, uykudaki polisleri, telefonda konuşanları, hep pusu yöntemleriyle savunmasız kişileri katledenleri ihbar etmekle Demirtaş'ın bunu lanse ettiği gibi komşularınızı ihbar etmek arasında zulüm ile adalet kadar büyük bir fark olduğunu... Katilleri ister devletin içinde ister sivillerin, ister örgütlerin içinde olsun: Bilip de ihbar etmemekle bir sonraki katliamda payınızın olacağını...

Mesela... Şimdi sözü dahi edilmeyen Suruç katliamın ve seçim öncesi Diyarbakır'da patlayan bombanın ve tabii 6-8 Ekim sırasında öldürülenlerin sorumlularının da araştırılıp adalete teslim edilmesinin barış için gerekli olduğunu... Vesaire...
#cizre
#hdp
#terör olayları