Henüz Rusya ile Türkiye arasında savaş rüzgarları esmiyordu. Devletimizin cumhuriyet tarihinin neredeyse tamamına yayılan, üstü acemice örtülmüş ama sözlü şahitliklerinin elan canlı olduğu birçok 'ceberut' uygulaması için ilk kez Ak Parti hükümeti harekete geçiyordu.
Tek tek, usul usul, bir özgüven içinde, yerli Ortodokslarımızla, Rumlarımızla, Ermenilerimizle olduğu kadar Alevi sorunuyla, darbe dönemlerindeki işkencelerle, ortam olgunlaştırma dönemlerindeki faili meçhullerle, katliamlarla vs yüzleşmeye ilk kez başlanılıyordu. Adalet ve hakkaniyet ölçülerinin hatırlanmasıyla bugünü ve geleceğimizi esir alan her tür geniş zamanlı zulmün öncelikle zihin ve vicdanlarda yargılanabilmesi yönünde epey yol katedilecekti. Kör topal da olsa.
Kimlikleri, meşrebi, mezhebi, ideolojisi farklı olması hasebiyle birbiriyle çatıştırılarak zorbaların muktedir tarihinin yazılmasına alet edilmiş olan her tür farklı kesimin kendi mazlumiyet değerlerinin içinde buluşması bu dönemde gerçekleşti. Fakat uluslararası konjonktür bu sivil vicdanlar ittifakını her seferinde gölgelemekteydi. Kıbrıs görüşmelerinin vakitsiz tıkanmasında ya da Türkiye Ermenistan sınırını açmaya kalktığında, karşısında Rusya'yı buluyordu sözgelimi.
Daha Suriye iç savaşının kıvılcımı çakılmamıştı, henüz Işid icad olmamıştı. Erdoğan'ın barışı hedef alan terör bombalarıyla, sokak isyanlarıyla, durdurulacağı varsayılıyordu bir bakıma. Derken darbe kalkışmaları, cinayetler, tehdit ve şantajlar ayyuka çıkacak, köşkte böcekler bulunacak, sokak isyanlarının, kalkışmaların biri bitip diğeri başlayacaktı.
*
İşte o günlerden beri milletçe zaman zaman alevlenen, dindiği vakit bile içten içe devam eden bir arzu sosyolojisi bugünlere dek ulaştı: Ayasofya'nın ibadete açılması.
Özellikle sınır ötemizdeki lobicilik faaliyetleriyle iyice tırmanmaya başlayan ‹Işid'ci Ak Parti' algısı, Suriye'de Pkk'nın uzantısı olan pyd tarafından bugünlerde farklı formatlarda seri biçimde üretiliyor.
Özellikle Rusya'yla köprüleri attığımızdan beri hemen her ikili üçlü savaş ittifakının gündeminde aynı nakarat var: “Pyd, asıl olarak şeriatçı güçlerle çarpışıyor. Bu sebeple ne Amerika ne de diğer uluslararası topluluklar tarafından terörist olarak kabul edilemez!” Bu algı çalışmasının açılımı ise kamuoylarında şu yargıyı oluşturmak: Türkiye'de şeriatçı ve Işid'çi bir hükümet var, aslında onlar terörist deseler de, pyd, tıpkı içeride pkk'nın da yaptığı gibi laiklik adına bir mücadele veriyor Türkiye'deki iktidara karşı.
Evet bu algıyı destekleyecek her malzemeyi kullanmak yetmiyor, asıl olarak, malzemeyi üretiyor kirli ittifaklar. Gerek medyada, gerek diplomatik görüşmelerde, gerekse rapor ve dosyalarda en sık başvurulan yöntem haberleri çarpıtma yöntemi. Ortadoğu kan gölüne dönmüşken, pkk kendi halkını canlı kalkan ederek kanlı sokak savaşlarına kalkışmamış gibi; “Erdoğan Kürtlerden nefret ediyor “ şeklindeki mağduriyet söylemini köpürtebiliyorlar mesela.
Ayasofya'nın ibadete açılması meselesi de bu algı operasyonuna su taşımamıza yol açabilirdi. Çünkü bu memlekette bunu herkes yıllardan beri istiyor! Ve yine çünkü, “gördünüz mü, müze olan bir mabedi ibadete açmak yangına körükle gitmek demek, işte onlar da şeriat devleti kurmak istiyor, Ak Parti'ye oy verenler Işid'le işbirliğine karşı değil” üzerinden 'bağnaz diktatör'ün faşizme evrilen halkının silahla darbeyle filan durdurulması bu imalarla meşrulaştırılabiliyor.
Bunlar bize son derece komik ve sürreel de gelse, milletten gelen açılış arzusunu bugünlere dek ötelemek zorunda kaldı yetkililer. Kirli algı opearsyonlarına alet olmamak, Lozan gibi anlaşmaları vakitsiz sorgulamamak belli bir miktar pazarlık için de zaruret kesbediyordu herhalde.
*
Gelgelelim şimdi durum farklı. Artık o eşiği geçtik. Rusya ve Amerika'yla yaşanan gerginlikler bunun göstergesi. Tamamen gerçekler üzerinden hesaplaşıyoruz, kanlı bombardımanlarda sivil halklar öldürülür ve sürgün edilirken uydurulmuş algılar üzerinden pazarlık yapmıyoruz. Bu sebeple, Ayasofya'nın çok gecikmeli olarak ibadete açılması talebi artık hiçbir algı tuzağının malzemesi olamayacak kadar öne çıktı...
Ayasofya, Bizans döneminin ulu mabedi; Doğu ve Batı Roma'nın buluştuğu yer, dünyanın merkezi. Fetihten sonra Bizans'daki ismini muhafaza etmesinin yanı sıra, duvarlarındaki fresklerin, melek figürlerinin sıvayla örtülmek suretiyle korunduğu ve nefesiyle kesintisiz zikir gibi kalbleri nurlandırdığı canlı sır. Tevhid medeniyetinin her tür mabedi kendinde toplayan anlayışı ile hayat bulan ulu camii Ayasofya. Harcındaki manevi bileşimle çağları birleştiren kutsal bilge. İsevilikten Muhammedîliğe gerek ferdi makamlarda gerek toplumsal katmanlarda bizi süluk ettiren insan-ı kâmil!
Diğer Ayasofyalar (İznik ve Trabzon) geçtiğimiz dönemde nasıl ibadete açıldıysa, burası da salt bir teşhir ve turizm nesnesi olarak müze adıyla devam etmektense artık varoluş hakikatine dönebilir. Osmanlı'da olduğu gibi bir bölümü yeniden ibadete açılabileceği gibi istenirse belirli günlerde ayine açılabilir. Bu mümkün mü bilmiyorum fakat Fatih'in vakfiyyesine uygun halde bir düzenleme yapılabilir. Bu düzenlemenin önünde hukuki engel olmadığı gibi, patrikhanenin bugünkü savaş konjonktüründe dış bağlantıların söyemine rehin düşerek engellemeye çalışmasının da bir anlamı kalmaz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.