Geçtiğimiz Eylül ayında Merkez Bankası’nın yayınladığı bir çalışma tebliği dikkatimi çekmişti. Tebliğin konusu ve sonucundaki bulgulara bakarak mutlaka bu köşede paylaşmam gerektiği düşüncesi ile birkaç kez yazmak istedim ancak Türkiye’nin gündeminde o kadar sıcak konu başlıkları vardı ki açıkçası bu konuyu ihmal ettim.
Tebliğ Chicago Üniversitesi’nden Ufuk Akçiğit öncülüğünde 4 Merkez Bankası uzmanının (Yusuf Emre Akgündüz, Seyit Mümin Cılasun, Elif Özcan Tok, Fatih Yılmaz) çalışması neticesinde ortaya çıkmış. Tebliğin başlığı ise “Türkiye’nin ekonomik dinamizmi”. Çalışmada Türkiye’deki imalat sanayiinin; şirket bilançoları, kredi kayıtları ve sosyal güvenlik kayıtlarının mikro düzeyde idari verileri kullanılmış ve bu veriler ışığında firma piyasa giriş ve piyasadan çıkışları, kârlılıkları, işçi yeniden tahsisi, işgücü payı, işgücü verimliliği ve kredi dağıtımları gibi göstergeler üzerinde yoğunlaşılmış. Çalışmanın neticesinde ortaya çıkan sonuçlara göre; Türkiye imalat sektöründeki ekonomik dinamizmin 2012’ye kadar istikrarlı seyrettiği ve hatta göreli olarak bir miktar gelişme gösterdiği ancak takip eden dönemde azaldığı dahası 2012 sonrasında pazar yoğunlaşması ve çıkış oranlarının arttığı, yeni iş yaratma, emek payı ve genç işletmelerin ekonomik faaliyetlerdeki paylarının ise azaldığı tespit edilmiş. Bu bulguları desteklemek üzere de; AR-GE yatırım maliyetlerine etki edecek kur şokları ve 2012 sonrasında sektör liderlerini takip eden yakın takipçi firmaların karşı karşıya kaldıkları finansman maliyetlerindeki artışlar belirtilmiş.
Özetle Türkiye’nin 2013 yılına kadar sürdürdüğü ve belirli bir oranda artırmayı başardığı ekonomik dinamizmin 2013 sonrasında belirgin sorunlar yaşamaya başladığı ampirik bulgularla ortaya konulmuş. Peki 2013’ten itibaren ne oldu da Türkiye’nin ekonomik dinamizmi bu şekilde olumsuz etkilendi?
Yine bahsettiğim çalışmanın sonuç kısmındaki tespitlerle devam edelim. Araştırmacılar çalışmanın sonuç kısmında ampirik bulguları ve teorik incelemeleri neticesinde ekonomik dinamizmi olumsuz etkileyen unsurun yatırım maliyetlerindeki şok artışlar olabileceğini ifade ediyor. Bu noktada ise 2013 sonundan itibaren ABD Merkez Bankası FED’in parasal genişlemeyi sonlandırma açıklamasının kur üzerindeki etkisi ve Türkiye’nin 2013’ten itibaren yaşadığı “belirsizliklere” vurgu yapılıyor. Bu gelişmelerin yatırım maliyetlerini artırmak, yatırım geri dönüş sürelerini uzatmak ve bankaların kredi kanallarını büyük firmalara yönlendirmesi gibi etkilere neden olduğunun altı çiziliyor.
Peki çalışmada bir cümle ile geçen 2013’ten itibaren Türkiye’nin yaşadığı belirsizliklerin sebepleri neler? Elbette Türkiye gelişmekte olan bir ekonomi ve her gelişmekte olan ekonomi gibi belli başlı hassasiyetleri var. Bu durumda FED’in para politikası ve politika değişiklikleri Türkiye’yi de etkiledi. Ancak Türkiye’nin esas yaşadığı sorunun ve yazarların da “belirsizlikler” olarak ifade ettiği sürecin; Gezi Olayları, 17/25 Aralık, hendek olayları ile tetiklenmeye çalışılan iç savaş, koalisyon zorlaması ve en sonunda 15 Temmuz’u içeren, sonrasında ise bizzat ABD Başkanı tarafından ifade edilen ekonomik saldırılara maruz kaldığı dönemi kapsadığını ifade etmek gerekiyor.
Yukarıda da belirttiğim üzere Türkiye ekonomisi gelişmekte olan ve odaklanması gereken teknik alanlar ve çözmesi gereken belirgin sorunları olan bir ekonomi. Ancak ilginç bir şekilde Türkiye tarih boyunca ne zaman bu sorunlara eğilmeye kalksa ekonomisine etki eden ekonomi dışı olaylarla baş başa kalmış. O halde Türkiye’nin ekonomi güvenliğini sadece belirli alanda yapılması önerilen yapısal reformlarla değil bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Elbette teknik alanlarda atılacak adımlar son derece önemli ancak son dönemde Türkiye’nin yaşadıklarını yaşayıp ayakta kalması muhtemel başkaca bir ekonomi var mı merak ediyorum. Türkiye’nin benzetildiği ülkelerin pek çoğunda halkın iradesinin ayaklar altına alındığına, liderlerin saçma sapan iddianamelerde tutuklandığına, ülkelerin kendi içine hapsedilerek bölgesel ve küresel arenadan çıkarıldığına ve ülke ekonomilerinin kalıcı bir şekilde IMF’ye teslim edildiğine şahit olduk. Hal böyle olunca Türkiye ekonomisini analiz ederken ve/veya eleştirirken sadece teknik verileri ele almanın ve son dönemde ekonomiye etki eden ekonomi dışı değişkenleri göz ardı etmenin en hafif ifade ile haksızlık olacağı kanaatindeyim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.