Coğrafya derslerinde ağızlara pelesenk olmuş ancak ne olduğunu yeterince idrak edemediğimiz ve içini nasıl dolduracağımızı uzun süre düşünmediğimiz bir tanımlama vardır: Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğu. Bu durumu o kadar önemseriz ki; Türkiye’yi konumlandırırken Doğu’nun en batısında Batı’nın en doğusunda deriz. Ancak uzunca bir süre bu avantajlı durumun nimetlerinin ülke menfaatine olan kısmını nasıl realize edeceğimizi hiç düşünmemişiz. Oysa bugün geldiğimiz noktada bu yazıda ele alacağım iki örnek ile Türkiye’nin nasıl bir sıklet merkezi haline geldiğini ve üzerinde kurulmaya çalışılan baskının nedenlerini anlamak için yeterli olacak argümanları görebileceksiniz.
ABD hükümetlerinin Kongre’ye belirli periyotlarla sunduğu bir belge var. Adı Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi. Belge kabaca ABD hükümetlerinin ülkenin ulusal güvenliğini tehdit edebilecek alanların ne olduğu ve bu alanlara ilişkin alınması gereken önlemlerin ne olacağını içeriyor. Bu kapsamda da özellikle Bush dönemindeki 2002 belgesinden itibaren ekonomi, ticaret ve Çin’in gelişimi başlıkları giderek daha fazla yer alıyor. Obama dönemindeki iki belgede ve nihayet Trump’ın stratejisinde de en önemli başlıklardan birisi bu durum. Bu kapsamda Çin’in büyümesi ve etkinliğini önce yakın çevresinde sonra da dünyada artırmasının ABD’nin ulusal çıkarlarını tehdit eden bir durum olarak ele alındığını görüyoruz.
Öte yandan Batı ile Doğu arasındaki her türlü etkileşimden anında etkilenen Türkiye ise uzun yıllar boyunca kendi içine hapsedilmiş ve süreçlerin etken değil edilgen enstrümanı olarak konumlandırılmış bir ülke. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra konumlandırıldığı pozisyon köprü olmak değil geçiş koridorlarının önüne tıkamak olarak belirlenmiş. Bu pozisyona destek verecek terör faaliyetleri ve ikili ilişkilerin Türkiye’nin çıkarlarına değil de Batılı müttefiklerimizin(!) çıkarlarına uygun belirlenmesi konusu da malum. Ancak bir süredir Türkiye’nin kendi çıkarlarına uygun şekilde hareket etmeye başlaması ve özellikle lojistik alanında devrim niteliğindeki projeleri her ne kadar içeride seviyesiz eleştirilere maruz kalsa da Türkiye’nin oyunu değiştiren (game changer) bir aktör haline gelmesinin önünü açtı. Bunlardan bir tanesi olan Marmaray’ın ilk çıktısı da geçtiğimiz hafta içinde gerçekleşti. Her ne kadar Türkiye içerisinde yankısı az olsa da dışarıda dikkatle takip edilen konu; Çin’in Xi’an kentinden çıkan Chang’an Treni’nin Çin’den kalkıp Marmaray Tüp Geçidi’ni kullanan ilk yük treni unvanına sahip olarak Doğu’dan Batı’ya gitmesiydi. Trenin güzergahı Çin, Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Slovakya ve Çekya. Trenin bu seyahati 12 gün sürecek. Öte yandan trenin içindeki ürünler aynı rotaya denizyolu kullanarak taşınmak istenseydi mevsim koşullarına göre 45 ila 60 güne gerek olacaktı.
Geçtiğimiz yüzyıllarda bir ülkenin bir ürünün fiyatını belirlemesi için o ürünü miktar olarak en çok üretiyor olması gerekiyordu. Oysa bugün bir ürünün fiyatını belirlemek için o ürüne sahip olma koşulunu aramaya gerek yok. Zira söz konusu ürünün ticaretini yapmak ve lojistiğini sağlamak ürünün fiyatında söz sahibi olmanızı sağlayabilir. Bu manada iki farklı kavramın altını çizmek gerekiyor. Birincisi İngilizce ’deki hali ile kullandığımız “hub” kavramı. Türkçeye “aktarma merkezi” olarak çevirebiliriz. Eğer stratejiniz bir ürünün aktarma merkezi olmak ise bu şekilde sadece taşıma ücreti alabilirsiniz. Mesela doğalgaz taşıyorsanız metreküp başına birkaç kuruş alırsınız. Oysa doğalgaz örneğinden devam edersek altını çizeceğimiz ikinci kavram olan “trading hub” (ürünün ticaretinin yapıldığı merkez) olmak gibi bir hedefiniz varsa o halde sadece ürünü taşıyan değil ürünün fiyatını belirleyen olursunuz. Türkiye’nin bir süredir geliştirdiği enerji projelerinin ve stratejilerinin bu yönde olduğunu hatırlatalım.
Sıklet merkezi bir kuvvetin fiziki gücünün ve psikolojik dengelerinin oluştuğu merkezdir. Türkiye önceleri Doğu ile Batı arasındaki binlerce yıllık mücadelede bir geçiş noktası iken bugün bu mücadelenin sıklet merkezi haline gelmiştir. Günlük politikalar ve gereksiz cari tartışmalar ile yıpratılmaya çalışılsa da son dönemde konulan stratejik hedefler ve uygulanan politikalar Türkiye’nin ağırlığını verdiği tarafın kazanacağını bir süreci başlatmıştır. Önce iki kutuptan tek kutba ardından da çok kutuplu hale gelmeye başlayan dünyada yaşanan sistemik kırılmaların çıkardığı kaosun gürültüsü sizi korkutmasın. O kaos sonrası oluşacak düzen Türkiye’nin oyun kurucu pozisyonunun güçleneceği bir dönemi başlatacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.