Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini terörden arındırmak ve güvenli bölge oluşturmak amacıyla başlattığı Barış Pınarı Operasyonu’nun ardından tartışmaların bir kısmı ABD yönetiminin attığı adımlarla ekonomi alanına kaydı. Özellikle Trump imzası ile yürürlüğe giren bazı yaptırımlar başta olmak üzere olası yaptırımların olası etkileri konusunda değerlendirilmesi gereken konular var.YAPTIRIMIN DAYANAĞI VE İÇERİĞİ NE?Hemen cevap verelim, söz konusu iki NATO üyesi olduğu için Türkiye’ye karşı yaptırımlar
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini terörden arındırmak ve güvenli bölge oluşturmak amacıyla başlattığı Barış Pınarı Operasyonu’nun ardından tartışmaların bir kısmı ABD yönetiminin attığı adımlarla ekonomi alanına kaydı. Özellikle Trump imzası ile yürürlüğe giren bazı yaptırımlar başta olmak üzere olası yaptırımların olası etkileri konusunda değerlendirilmesi gereken konular var.
Hemen cevap verelim, söz konusu iki NATO üyesi olduğu için Türkiye’ye karşı yaptırımlar her ne kadar kendisine ABD hukuk sistemi içinde yer buluyor olsa da uluslararası hukuka göre bir dayanağı yok. Hatta uluslararası hukuka aykırı. Daha önce de NATO Antlaşması’nın ilgili maddelerini size tek tek göstermiştim.
Peki Trump’ın bir kısmını duyurduğu yaptırımların içinde neler var? Trump, Pazartesi gecesi “Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyindeki eylemleri ile ilgili ABD Başkanı Trump’ın açıklaması” başlıklı bir duyuru yaptı. Duyuruya göre ABD’nin yeni Türkiye yaptırımları şöyle: Çelik tarifeleri Mayıs ayındaki indirimden önceki seviye olan yüzde 50’ye çıkarılacak, Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen Türkiye ile 100 milyar dolarlık ticaret anlaşmasına ilişkin müzakereler de hemen durdurulacak.
Trump’ın açıklamasının ardından da ABD Hazine Bakanlığı’ndan yine yaptırımlara ilişkin bir açıklama yapıldı. Açıklamaya göre Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez yaptırım listesine alındı. Bununla birlikte Milli Savunma Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da listeye ayrıca alınmış. Buna göre yaptırım listesine eklenen bakanların ve kurumların varsa ABD’deki mal varlıkları dondurulurken bu kişi ve kurumların ABD ile finansal işlemler yapmalarının da engellendiği belirtildi.
Yaptırımların etkisinin ne olabileceğine bakmadan hemen önce şunu belirteyim: hiçbir ekonomik tehdit veya sonuç, Türkiye’nin şu an yürütmekte olduğu haklı sınır ötesi operasyonun önüne geçemez. Hiçbir ekonomik maliyet de tek bir askerimizin bir damla kanı ile ölçülemez. Ancak ekonomi güvenliği de sınırlarımızın güvenliği kadar önemli bir başlık olduğundan sürecin ekonomiye etkilerini de analiz etmekte fayda var.
Çelik tarifesinin yeniden yüzde 50’ye çıkarılmasının elbette ABD’ye çelik ihraç edenler üzerinde negatif etkisi olacak. Ancak hatırlayacağınız üzere bu durumla ilk kez karşılaşmıyoruz. Zira ABD daha önce de bu oranı yüzde 50’ye getirmişti. Ondan sonraki süreçte ise Türkiye’nin ABD’ye olan çelik ihracatında ilk etapta yüzde 48 ardından toplamda yüzde 76 düşüş yaşanmıştı. Özetle süreci yeni pazarlar üzerinden yönetebilmiştik. Dahası Türkiye’nin toplam ihracatı içinde ABD’ye yapılan çelik ihracatına bakarsak bu etki ihmal edilebilir bir seviyede olacaktır. İkincisi 100 milyar dolar ticaret hacmine ulaşılmasına ilişkin müzakerelerin durdurulması. Bu konudaki görüşümü de daha ortada yaptırımlar söz konusu değilken yine bu köşede kaleme almış ve çok dikkatli olmamız gerektiğini söylemiştim. Zira ABD ile olan ticaret hacmimiz 2018’de 20,6 milyar dolar ve bizim bu ticarette aleyhimize 4 milyar dolar açık var. Aynı şekilde 2019 Ocak-Temmuz itibariyle hacim 11,2 milyar dolar iken açığımız 2 milyar dolar. Dahası ticaret hacminin 5 katına çıkmasının her iki ülkenin sanayi üretimlerine ve ürünlerin niteliklerine bakıldığında yeni bir sanayisizleşme sürecini de tetikleme riski vardı. Bu bakımdan bu iki başlığın Türkiye ekonomisi üzerinde çok ciddi bir etkisi olmaz.
ABD yönetimi yaptırımların bunlarla sınırlı kalmayabileceğini ve gerekli hallerde ilave yaptırımlara gelebileceğini söylüyor. Mesela uzun süredir hiç konuşulmayan Halkbank ile ilgili New York Savcılığı’nda apar topar bir iddianame hazırlanıp ilan edildi. Öte yandan Türkiye de Suriye’nin kuzeyindeki operasyonlarına devam ediyor. Bundan sonrasında sakin kalan ve süreci akıllı yönetenin kazandığını göreceğiz. Zira başlarda sessiz kalıp askerlerini çeken ABD yönetiminin birdenbire yeniden alevlenmesinde iç siyasi çekişmelerin etkisi olduğunu, başkanın azil sürecinin işlediğini, bazı senatörlerin rol kapma yarışına girdiğini ve en önemlisi Türkiye’nin operasyonun sonuçları itibariyle ABD’nin bazı kurumlarının uzun vadeli planlarını bozmasının etkili olduğunu biliyoruz.