Son dönemin en önemli tartışma konularından bir tanesi döviz kurunun seviyesi. Zira bir kesim kurun daha hızlı yükselmesi konusunda değerlendirmeler yaparken benim de içinde bulunduğum bazı ekonomistler kurun hızlı artışına ilişkin önermelere karşı çıkıyorlar.
Kurda hızlı artış hatta enflasyon kadar artış talep edenlerin ana gerekçesi bazı sektörlerdeki ihracatçıların şikayetleri. Kurun düşük kalmasının ihracatı azalttığını savunuyorlar ve TL’nin bu şekilde reel olarak güçlü bir şekilde değerli kalmasının ihracatta pazar kaybına neden olacağını ifade ediyorlar. Hatta toplam içinde sayı olarak yok denecek kadar az olan birkaç örnek üzerinden ihracatçıların üretimlerini Mısır gibi ülkelere kaydırdıklarına ilişkin söylemlerde bulunuyorlar.
Elbette ihracatın belirleyicileri arasında kur seviyesinin bir etkisi olduğu aşikâr ancak tüm bir ihracat potansiyelini kur seviyesine bağlamak hiç de gerçekçi bir yaklaşım değil. Daha önce de birkaç kez yazdığım üzere ihracatın ana belirleyicisi dış taleptir. Örneğin ana ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği ve hatta en çok ihracatımız olan Almanya’daki iş iklimi uzun süreden bu yana olumsuz seyrediyor. Euro Bölgesi, PMI verileri son 2 yıldır eşik değer olan 50 seviyesinin altında seyrediyor. Diğer yandan bizim de İhracat İklimi Endeksi’mizi görece düşük hacimde ihracatımız olan ülkelerin PMI verileri yukarıda tutuyor. Yani dış talep koşulları zaten ihracat için çok iyi demek mümkün değil. Özetle kuru enflasyon kadar artırsanız bile dış talep olmadığı için istediğiniz kadar ihracat artışı yakalayamazsınız.
Gelelim TL’nin reel olarak değerli olması meselesine. Devam eden dezenflasyon programının ana sac ayaklarından birisi kurdaki aylık artış oranının aylık enflasyondan düşük olması. Böylelikle TL cinsinden varlıkların getirilerinin dövizden yüksek olmaya devam etmesi.
Bu durum dezenflasyon programına ciddi derecede katkı sağlıyor çünkü son dönemde “döviz kuru geçişkenliği” çok yüksek. (Bazı akademik çalışmalarda %60 seviyelerinde hesaplanıyor.) Yani kurdaki artış enflasyonu çok ciddi şekilde yukarı itiyor. Hanehalkının ve reel sektörün enflasyon beklentilerinin oluşmasında döviz kurunun seviyesi önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda yılın II. Enflasyon Raporu’nda çok detaylı bir çalışma vardı.
Buna ilave olarak yine Merkez Bankası’ndan yayınlanan “Mevduat Dolarizasyonunu Etkileyen Unsurlar” başlıklı ekonomi notu da biz bu konuda önemli bilgiler sunuyor. Merkez Bankası’ndan Halil İbrahim Aydın, Neslihan Kaya Ekşi ve Halil İbrahim Korkmaz çalışmasının bulguları döviz kuru beklentilerinin önemine işaret ediyor. Çalışma çok detaylı ve kapsamlı ancak kısaca şunu belirtebiliriz; enflasyon beklentilerindeki bozulma ve TL’de değer kaybı beklentisi şirketleri ve vatandaşları döviz talebine itiyor. Mevduat dolarizasyonuna neden olan bu durum hem finansal sistemdeki kırılganlıkları artırıyor hem de kur kanalından enflasyonu tetikliyor.
Özetle hem devam eden dezenflasyon programının başarıya ulaşması hem de finansal sistemdeki kırılganlıkların azaltılması için TL reel olarak değerli kalmaya devam etmeli. Bu konuda çeşitli meslek örgütlerinden gelen tersine yorumların algıda oluşturduğu olumsuz havanın etkisinde kalmamak gerekiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.