Tüm dünyanın yakından takip ettiği ve merakla beklediği ABD seçimleri Trump’ı zaferi ile sonuçlandı. Elbette bu durum tüm dünya ekonomisi açısından bir makas değişimi ve Türkiye açısından da belirli değişiklikleri beraberinde getiriyor.
Trump’ın ilk döne-minden aklımızdan kalan en önemli konu korumacı ekonomi politikaları. Trump, ABD’yi yeniden süper güç yapma idealini ABD ekonomisinin gücü üzerine kuruyor. Öyle ki tüm stratejilerinde ABD’li şirketleri önceliyor ve hatta ABD dışında üretim yapan şirketlerin üretim merkezlerini ABD’ye kaydırmaya gayret ediyor. Bunu yapmayanlara ek vergiler bile getirmişti.
Trump’ın dönüşü korumacı ekonomi politikaları ile beraber ticaret savaşlarını da gündeme getiriyor. Trump’ın evvelki başkanlık döneminde göreve gelir gelmez ilk yaptığı iş, ABD’yi çok taraflı ticaret anlaşmalarından çekmekti. Öyle ki AB ekonomisini bile yüzüstü bırakacak şekilde Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasını rafa kaldırmıştı. Oysa o dönemde TTIP, AB ekonomisinin kurtuluş reçetesi olarak gösteriliyordu. Yeni dönemde bu konuda daha agresif bir ABD başkanı göreceğimizi unutmayalım. Yani AB için zor günler geride kaldı, sırada daha zor günler var!
Trump’ın eski ama eskimeyen düşmanı ise Çin. Trump, ABD için tehdit sıralamasında Çin’i Rusya’nın önüne koyuyor. Hatta 2017 yılı Aralık ayında yayımladığı “Ulusal Güvenlik Strateji” belgesinde Çin’e uzun bir başlık açarak neden Çin ile mücadele edilmesi gerektiğini uzun uzun anlatıyor. Dahası ve belki de en önemlisi Trump ABD’nin ulusal güvenliğini “ekonomi güvenliği” üzerinden değerlendiriyor. Söz konusu Ulusal Güvenlik Strateji belgesinin ikinci bölümüne “Ekonomi güvenliği, ulusal güvenliktir” sözüyle başlıyor. Tahmin ediyorum Trump, diğer ülkeleri ABD ile Çin arasında tercih yapmaya zorlayacak bir strateji izleyecek ve ticaret savaşlarında gümrük duvarları her geçen gün daha da yükselecek.
Ekonomide bizi bekleyen bir diğer konu da “kur savaşları”. Trump güçlü ABD Doları’na inanıyor ve bunu sağlamak için çok ciddi bir efor sarf ediyor. Bu da Dolar Endeksi’nin güçlenmesi anlamına geliyor. Öyle ki Trump’ın seçim zaferi kesinleşir kesinleşmez Dolar Endeksi hızla yükseldi. Elbette bu durumun bize de belirgin zararları var. Dolar Endeksi’nin güçlenmesi demek Euro/Dolar paritesinin zayıflaması anlamına geliyor. Maalesef bu gelişmeler bizim gibi hammaddeyi Dolar cinsinden alıp ihracatı ağırlıklı olarak Euro cinsinden yapan ekonomiler için karlılığın düşmesi demek.
Trump’ın Çin ile mücadelesinin bir de istihbarat boyutu var. Bu analizi pek fazla yerde görme şansınız yok ancak unutmayın ki Elon Musk’ın Trump’a olan desteğinin temelinde popüler medyada gördüğünüz magazin haberlerin çok ötesinde gerçekler var. Musk’ın alçak irtifa uydularla donattığı Starlink projesi şu an Çin’in dünya lideri olduğu ve baz istasyonuna dayalı olan 5G mobil iletişim teknolojisinin rakibi. Trump, Çin’in 5G’yi bir istihbarat enstrümanı olarak kullandığını ifade ediyor ve bu konuda diğer ülkeleri de dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyarıyor. Tahminin o ki bu alandaki mücadele bu dönemde çok daha sert olacak ve muhtemelen ABD “müttefiklerine” Starlink’i kullanmaları konusunda dayatmalar yapacak.
Trump’ın yeni dönemine ilişkin olarak örnekleri artırmak mümkün. Ancak yeniden seçilme hakkı kalmayan Trump’ın ikinci döneminde ilk döneminde olduğundan daha pervasız olacağını öngörmek hiç de zor değil. Hatta bu dönemde Trump’ın çok daha radikal işler yapacağı konusunda neredeyse fikir birliği var. Bu bakımdan Trump’ın ikinci dönemi ile ilgili olarak hem küresel ekonomiye etkileri hem de ikili ilişkiler bağlamında çok daha dikkatli olmak gerekiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.