Doç. Dr. M. Levent YILMAZ Selçuk Üniversitesi İşletme bölümünden onur derecesiyle mezun oldu. Ardından TÜBİTAK bursu ile stratejik yönetim alanında yüksek lisans çalışmasını tamamladı. 2013 yılında Küresel finansal kriz üzerine yazdığı tez ile doktor unvanını aldı. Meslek hayatına Konya Ticaret Odası’nda başlayan Yılmaz, sırasıyla Selçuk Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve Gazi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Gazi Üniversitesi’nde görev yaptığı dönemde kısa süreli olarak YÖK’te danışmanlık görevinde bulundu. Bu süre zarfında çok sayıda yurtiçi ve yurtdışı akademik makalesi basıldı. Pek çok gazete ve dergide analizleri yayınlandı. Doktora sonrası dönemde “Ekonomi Güvenliği” alanında akademik çalışmalar yapmaya başladı. Yılmaz’ın bir düşünce kuruluşundan yayınlanan “Güvenlik Kavramında Yeni Bir Boyut;. Ekonomi Güvenliği. “TÜRKİYE NE KADAR GÜVENDE?” başlıklı eseri alanındaki ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır. Bu kapsamda Modern İpekyolu’nun önemi ve terörün ekonomik boyutuna ilişkin çalışmalar yaptı. 2017 yılında Oxford Üniversitesi’nde davetli konuşmacı olarak “Ekonomi Güvenliği” üzerine konferans verdi. İngiltere’de yayınlanan The Conservative isimli dergide yazıları yayınlandı. Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi olarak görev yaptı ve “Ekonomi Güvenliği” ile “Ekonomik İstihbarat” alanlarında lisansüstü dersler verdi. Yılmaz halen Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik hayatına devam etmektedir.
https://twitter.com/mleventyilmaz
Küresel ekonomi ve dış politika açısından yoğun bir dönemin içinden geçiyoruz. Dünya bir yandan Kovid19 ve yüksek enflasyon gibi cari konularla uğraşırken diğer yandan da iklim değişikliği ve gıda güvencesi gibi uzun vadeli konulara kafa yoruyor. İşte tam da böyle bir dönemde hem G20 toplantıları hem de COP26 İklim Değişikliği Zirvesi tüm bu konuların masaya yatırıldığı platformalar olarak karşımıza çıkıyor.
G20’nin bu seneki ev sahibi İtalya’ydı. Yıl boyunca devam eden toplantılar geçen hafta sonu Roma’da yapılan liderler zirvesi ile son buldu. Zirvenin sonuç deklarasyonu 61 maddeden oluşuyor. Deklarasyona damgasını vuran konular Kovid19 ile mücadele, pandeminin küresel ekonomi üzerindeki etkilerinin hafifletilmesine yönelik işbirliğinin artırılması ve iklim değişikliği ile mücadele oldu. Bu bağlamda küresel sıcaklık artışının sanayileşme öncesine oranla 1,5 derece ile sınırlanması hedefine yönelik çalışmaların artırılması noktasındaki ihtiyaç bir kez daha vurgulandı.
G20 Zirvesi’nin diğer önemli konularından birisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen hemen tüm uluslararası toplantılarda dikkat çektiği eşitsizliklerdi. Bu bağlamda hem az gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerin iklim değişikliğine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için “finansmanı artırma” sözü kayıtlara geçmiş oldu.
G20 Liderler Zirvesi’nin hemen ardından Glasgow’da “İklim Değişikliği Zirvesi” başladı. Her ne kadar iklim değişikliği konusu son dönemde daha fazla gündeme gelse de İklim Değişikliği Toplantıları Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 1994 yılından bu yana düzenli bir şekilde yapılıyor. Elbette bu kadar uzun süredir devam eden toplantılardan daha etkin sonuçlar görmek hakkımızdı ancak görünen o ki bu tarz toplantıların etkisi algısından daha düşük oluyor.
Elbette yine de ülke liderlerinin iklim değişikliği gibi hayati öneme sahip bir konuda bir araya gelerek müzakerelere katılması son derece önemli.
İklim değişikliği pek çok alanda makroekonomik sorunlara neden olacak. Elbette bu gerçek, iklim değişikliği ile mücadelenin sekteye uğratılması anlamına gelmiyor. Ancak bazı konulara ilişkin olarak proaktif önlemlerin alınması gerektiği de aşikâr. Peki hangi tehlikeler bizi bekliyor?
İklim değişikliği ile mücadele kapsamında atılacak adımların uzun dönemde girdi maliyetlerini artırması oldukça muhtemel. Özellikle enerji talebini karşılamak için daha fazla yeşil enerji yatırımına ihtiyaç olacak. Bu durum uzun süreli finansman maliyetlerini beraberinde getirecek. Diğer yandan kısa vadede hidrokarbon kaynaklara olan yatırımların azaldığını görüyoruz. Oysa tahminler 2050 yılına geldiğimizde toplam enerjinin halen önemli bir kısmının hidrokarbonlardan karşılanmaya devam edeceğini gösteriyor. Dolayısıyla enerji tarafından küresel enflasyona kalıcı bir etki gelebilir.
Ek olarak COP26’da da gündemde olan elektrikli otomobiller konusu ise can sıkacak bazı sınamalarla karşı karşıya. Mesela pek çok şehrin elektrik iletim altyapısının çok sayıda otomobilin eşanlı şarj edilmesini sağlayacak güçte olmadığını biliyoruz. Bu durum yüksek miktarda altyapı yatırımları gerektiriyor. Tabii tüm bunlar zaman içerisinde karşımıza çıkacak ancak şimdiden hazırlık yapmakta fayda var.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.