Bir süreden bu yana Doğu Akdeniz’deki gelişmeler en az pandemi kadar gündemde geniş yer buluyor. Önce arama ve sondaj gemilerinin kullanımı ardından da Libya Hükümeti ile imzaladığı anlaşma ile hem sahada hem de masada oyun kurucu bir aktör haline dönüşmesi ile beraber tüm gözler Türkiye’nin üzerine çevrildi. Hal böyle olunca da başta Fransa olmak üzere pek çok ülke Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarının aleyhinde açıklamalar yaptı ve Türkiye’nin hakları kapsamındaki eylemlerini Doğu Akdeniz’deki sorunun kaynağı olarak göstermeye çalıştı. Peki gerçekte durum ne?
Türkiye’nin Akdeniz’de yürüttüğü arama, sondaj ve NAVTEX ilanı faaliyetlerinin tamamı uluslararası hukuktan doğan hakları kapsamında yürütülüyor. Buna Libya ile imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası da dahil.
Hemen belirtmek gerekiyor ki Türkiye’nin bölgedeki politikalarına karşı çıkanların esas derdi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uluslararası haklarını kullanıyor olması değil, bu hakları kullanabilecek güce kavuşmuş olmasıdır. Değilse Akdeniz’e kıyısı olan başkaca ülkelerin haksız fiillerine bile itiraz etmeyen ülkelerin ve uluslararası organizasyonların Türkiye aleyhtarı açıklamalarını başka türlü izah etmek mümkün değil.
Diplomaside söylemler büyük önem arz eder. Neyi, ne zaman söylediğiniz kadar nasıl söylediğiniz de kritik öneme sahiptir. Ancak söylemi esas güçlendiren şey ise eylem gücünüzdür. Türkiye bir süreden bu yana sahadaki varlığı ile söylemlerini güçlendiren eylemlere imza atıyor. Dışişleri’nin söylemlerini güçlendiren TSK’nın ve MİT’in sahadaki başarıları Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusundaki haklarını kullanmada ne kadar ciddi ve kararlı olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye karşıtı cephenin paniklemesinin nedenlerinden birisi de son döneme kadar söylemde kalan bazı şeylerin artık eyleme dökülmüş olmasıdır.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, daha önce sosyal medyada önemli bir sloganı kullanmaya başlamıştı. Türkçe, “Barış için Türkiye” anlamına gelen “Turkey for Peace”, aslında Türkiye’nin bölgede kalıcı barışın tesis edilmesi konusundaki gayretlerini de en güzel anlatan kavram olarak değerlendirilebilir. Zaten Türkiye’nin Libya ile mutabakatının ardından getirilen haksız eleştiriler karşısında bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Türkiye, Doğu Akdeniz konusunda Rum kesimi hariç bölgedeki her ülkeyle ikili ya da tek taraflı anlaşmalara hazır” diyerek bunu ilan etmişti.
Aradan geçen süreçte Türkiye bölgedeki hakları kapsamında daha da önemli adımlar attı. Oruç Reis sismik araştırma gemisi için NAVTEX ilan edildi ve gemi bölgede çalışmalarına başladı. Aynı günün akşamında kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan son derece stratejik bir adım attı. Erdoğan konuşmasında Türkiye’nin bölgede sorunun kaynağı değil barışın öncüsü olduğunu pekiştirecek şekilde şunları söyledi: “Akdeniz’deki tüm ülkeler olarak bir araya gelelim. Herkes için kabul edilebilir, herkesin hakkını koruyan bir formül bulalım. Anlaşmazlıkların diyalog yoluyla ve hakkaniyet temelinde çözümü için biz her zaman varız ve hazırız.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.